deterjan deyip geçmeyin! erkeklerde " östrojen etkisi "



                        Pozitif ID


                                     her şey sende ve doğada gizli, Pozitif ID

Yayınlamdığı Dergi: The Indian Veterinary Journal March 2009  

  • Nonilfenoller, östrojen taklitçisi …

    İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Öğretim Prof.Dr Ayhan Bilir ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Laboratuvar Hayvan Deneyleri ve Araştırma ve Geliştirme bölümü öğretim üyelerinden Prof.Dr.Tuncay Altuğ ve İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi öğretim üyelerinden Elif Taşkın ile Adnan Menderes Anadolu lisesi Biyoloji öğretmenlerinden Nilüfer İleri ‘nin  birlikte gerçekleştirdikleri çalışma oldukça ses getirir özellik taşıyor .
    Özellikle  günümüzün vazgeçilmezi kabul edilen , ekmek su hava gibi elzem tüketim materyalleri arasında rafların en üstünde yer alan deterjanların suya karıştıklarında biyolojik ayrıma uğrayarak nonilfenollere dönüştüğü ve sonucunda erkeklerde sperm kalitesini düşüren çok önemli bir sorun olduğu ortaya çıktı
    Akademik kariyerini Orta Doğu Teknik Üniversite’ sinde tamamlayan mezun olduktan sonra Biyoloji Öğretmeni olarak mesleğini sürdüren , Nilüfer İleri profesyonel olarak da beslenme hijyen temizlik ve güzellik  ürünlerini  ilgi ve yaşamına almıştır.
    Nilüfer İleri  , kimyasalların hayatı kolaylaştırmanın yanında sağlığı tehlikeye soktuğunu ifade ederek “ deterjanların ana maddesi ” Alkilfenoller ” dir sulardaki doğal mikroorganizmalar ile  bileşiminde biyolojik olarak ayrışıma uğramakta ve nonilfenolllere dönüşmektedir”  diyerek ;
    “Nonilfenol bir östrojen taklitçisidir erkek üretkenliğini olumsuz yönde etkilemekte ve yiyeceklerle su ile ya da deterjana temas yolu ile girerek deterjan olarak kullanımında sperm oluşturma süreci olan spermatogenez olayında mitokondrilerin dristasını bozmakta ve koful artışına neden olmaktadır.
    Nonilfenollerin östrojen taklitçisi olduğu ilk olarak İngiltere’de balık populasyonunun azalması ile de anlaşılmıştır. Bu çalışma balıkları kısırlaştıran nonilfenolün denek sıçanlardaki durumdan yola çıkarak memelilerde de kısırlıkla ilişkisini ortaya koymakta olduğunu, yapılan bilimsel açıklamalarla ispatlandığını ”  paylaşmayı bir görev  olarak görüyorum.
    çözüm önerilerim  …
  • Deterjanların içeriği üzerinde devletin yasal düzenlemeler yaparak tüketime sunması, bireylerin deterjan tüketiminde de bilinçli olarak  bioquest  formülüne sahip olanları tercih etmenin sorumluluğunu alunmalıdır .







    Bioquest formüllü ürünlerinin temel özelliği doğada hızla çözünen ve çevreye zarar vermeyen ürünler olması ve temizliği içerdiği enzimler ile yapmasıdır..Bu ürünler aynı zamanda fosfat ve klor içermedikleri için göl ve denizlerde ötrifikasyona neden olmamaktadır.







    Yayınlandığı Dergi:The Indian Veterinary Journal March 2009

    EFFECTS OF NONYLPHENOL ON TESTİCULAR TISSUS AND SPERMATOGENESİS IN RATS 


     (Nonilfenolün Sıçanlarda Testise ait Dokularda ve Spermatogenezde Etkileri )

    E.Taskın1,T.Altuğ,N.Korkmaz2,A.Bilir3 ve I.Bayrak4
    Istanbul Üniversitesi veterinerlik fakültesi Avcılar Türkiye

     Alkilfenoletoksilatların byiolojik ayrımı sonucu bir türev olarak açığa çıkan alkilfenollerin en başta geleni p-nonilfenol(NP) dir.Doğada NP akümülasyonu ticari ve evsel kullanımla suyun ve yiyeceklerin kontaminasyonu ve deri ile direk temastan kaynaklanmaktadır.Soto ve arkadaşları (1955 ) NP’nin östrojen taklitçisi  aktivitesini rapor etmiştir.Östrojen taklitçisi olması nedeniyle NP hem testislerde hem de epididimizde zehirli (toksik ) etkiye neden olmaktadır.Sonuç olarak erkek fertiletisi(üretkenliği ) üzerinde önemli bir rol oynayabilir.Bu çalışmada nonilfenolün etkisi Wistar albino sıçanlarda  testis dokusunda ve spermatogenezde  elektron mikroskopu ile ultrastriktürel olarak değerlendirilmiştir.

    Materyal ve Metod :
    Çalışmamızda 135-150 gram ağırlığında  20  erişkin erkek Wistar albino sıçan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları yetiştirme ve Araştırma Laboratuarından temin edildi.Sıçanlar 10 ar hayvan içeren iki gruba (kontrol ve deney grubu )ayrıldı.Her iki grup için içme suyu günlük olarak değiştirildi ve hayvanlar %2 lik protein içeren libitım pellet ile beslendi.Deney grubu 1 ml içme suyu içinde 50 mg/kg /gün nonilfenol (NP) ile 50 gün boyunca gavaj yöntemi ile (spatula yardımı ile nonilfenol direk mideye enjekte edildi ) muamele  edildi.Kontrol grubuna ise aynı miktardaki içme suyu nonilfenolsüz olarak gauge route ile verildi.%0. Günün sonunta NP verimi durduruldu ve eter anestesizi altında kesildi.Elektron mikroskopu altında testis dokusuna NP nin etkisini incelemek için 1 mm3  llük örnekler alındı fosfat tamponu ile seyreltilmiş %2.5 lik glutaraldehit içine alındı.İkinci fiksasyon osmoitik asit içinde yapıldı..Dokular daha sonra epon içine gömülerek bu örneklerden alınan kesitler JM-100 c elekron mikroskopu altında fotoğrafı çekildi.diğer hayvanlarda anestesi altında testisleri alınarak ağırlık oranları kaydedildi.

    Sonuçlar ve tartışma

    ——-


    Özet:

    NP nin testis dokusunda ve spermatogenezde etkisi sıçanlar üzerinde çalışıldı.Deney grubuna (n=10 ) 50 mg/kg/gün NP  (günlük olarak hayvanın kg ı başına 50 mg olarak ) 50 gün boyunca kontrol grubuna ise içme suyu 50 gün boyunca gavage yöntemi ile verildi.Testis dokusu elektron mikroskopu altında ultrsstrüktürel olarak incelendi.Spermatozoidlerin düzensiz şekillere sahip olması ve spermatozoidlerin boyun bölgesinde mitokondrilerde krista kaybı ve vakuolizasyonun(kofullarda artışın ) görülmesi NP nin spermatogenez üzerinde toksik etkisi olduğunu doğrulamıştır.
    21Adnan Menderes Anadolu Lisesi
    3İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesiHistoloji ve Embriyoloji Bölümü

    4İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney hayvanları Üretme ve Araştırma Merkezi                       

    Bu güzel çalışmada Merve Apaydın ve Zuhal Karakoç iki ay boyunca disiplinli ,titiz ve yoğun çalışmalarıyla liseli gençlerin neler yapabileceğini kanıtladılar.

    Rahmetli çok değerli hocamız Prof.Dr Tuncay Altuğ tıp ya da biyoloji lisans eğitimi yapmadıkları için yayında öğrencilerimizin isimlerinin geçmesini uygun bulmadığı ayrıca belirtmek istiyorum.

    Sevgili Radiye Asmaz,Serpil Çelik ve Veysel Küçükkarasu nun verdiği destekle güzel projeler atacağımıza inanıyorum,

    Nilüfer İleri
    Adnan Menderes Biyoloji Öğretmeni

    nilufer.ileri.3@facebook.com


    Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

    fatih – fevzipaşa cd 27/3

    not :  sitedeki  yayınlar haber içerikli olarak izinsiz  yayınlanmaması,teşekkürlerimizle  
       





TİMÜS BEZİ

           

İçindeki sonsuz gücUYANmaya hazır mısın?

Yeni kitabım; 2019,mayıs ayında çıktı! 


                                                                                                                http://www.perihanyilli.com/ 

içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi

                                                   
        ” her şey sen de ve doğada  gizli” 

TİMÜS BEZİ ve Ani Davranış Değişimi,
Asabiyet Alınganlık

Kendimizi tanıyor muyuz?
Ya da ne kadar tanıyoruz?
Peki, tanımak için ne kadar çaba sarf ediyoruz?
Hazır ve kulaktan dolma, çoğunlukla da birbiriyle çelişen bilgiler,
İnsanlar, duydukları, çoğunlukla da televizyon kanallarında izledikleri sağlık programları  aracılığı ile paranoyaya kadar gidebilecek bilgiler edinmektedir.
Bu durum izleyenleri fazla şüpheci  yapmaktadır. Kendilerini sürekli kontrol eden bu grup insanlarda bir süre sonra da hastalık hastası (hipokomdriyaziz) olma hali sıklıkla yaşanmaktadır.

“insanlar, bilmeliler ki!
Sevinçler, mutluluklar, iyilikler aynı zamanda
dertler, hüzünler ve kötülükler yalnız beyinlerin ürünüdür”
( Bograt MÖ.400 )
Kaynak 
http://www.idefix.com/Kitap/Bir-Yudum-Nefes/Perihan-Yilli/Egitim-Basvuru/Saglik/Geleneksel-Saglik-Yontemleri/urunno=0000000645484

Derin acı veren aşklara dikkat!

Bağışıklık sistemimizin genel görevi, vücudumuzu dışarıdan gelen mikroplara karşı savunma oluşturmaktır(antijen). Bu işlemi yaparken de bir takım proteinler üretir(antikor). Bağışıklık sistemi, çevresel faktörlere karşı işlevselliğini yitirmesi durumunda kendinden olan hücreler ile dışarıdan gelen mikropları ayırt edemez duruma gelebiliyor ve kendi yapısındaki hücrelere saldırabiliyor.Bağışıklık sistemimizde ve özellikle  de;
  Timus ve kemik iliği hücrelerinde gerçekleşen bu olaya,
 “Sonradan edinilmiş, Kendi kendine bağışıklık” denilmektedir. 

Aslında bu kişisel tercihlerimiz değil mi? Olaylara kattığımız anlamlar verdiğimiz tepkiler sonucu, bağışıklık sistemimizi şaşırtabilecek kadar güçlü sinyaller göndererek. 


Özellikle de akciğerler, derin umutsuz karşılıksız duygularda vücut direncini en çok etkilendiği patolojik sonuçlar yaratan bölgedir.
Eski Türk filmlerini bir düşünün;
Kerime Nadir’in “Hıçkırık” adlı romanından (1939)  beyaz perdeye uyarlanan  filmi gibi  verem hastalığına yakalanarak kahramanın ölümüyle sonlanması.Kurtuluş Savaşımızın acı kayıpları, yokluklarla mücadelenin sonuçlarına farklı bakışın  başarılı bir örneğidir.
Yine Ortaçağ Avrupa’sının kronik hastalıkları derin aşk acılarının şaşırtıcı biçimde yaşandığı yıllar. Fiziksel ortamlarda ki yetersizlikler, zihinsel bedensel çöken insan yapıları akciğer hastalıkları için koşulları oldukça zorlayan yaşam tarzları.Yüzlerce insanın mikrobuna  yakalanmışçasına, akciğer veremine yenik düşmesiyle  geçen hüzün dolu seneler.
Duygusal acılar, travmatik aşklar en çok göğüs bölgesinde hissedilir. Göğüse adeta bıçak yarası  gibi acı hissi verir.
Vücut tam bir çöküş içindedir. 
Kişinin kendini  yaşamdan  tümüyle çektiği anlarıdır, tüm sistemler zayıflamıştır.
Vücudun bağışıklık sistemi zayıf düşer, bağışıklık sistemimizin şefi ise timüs  kapsülümüzdür bu çöküş karşısında timüs işlevselliğini yitirmiş durumdadır ve organizma tüm hastalıklarla uyumlu bir haldedir.


Tüberküloz mikrobik bir hastalıktır ve kişinin en güçsüz zayıf düştüğü anını yakalar.  Akciğerler de yumuşak süngerimsi dokusu gereği  bu mikrobun üremesi için en uygun ortam hazırlar ve olası çevresel faktörlere karşı savunmasız olduğu dönemde bu mikrobu hücrelerine  hapseder .




Mutluluk, sağlık, gülümseme, pozitif enerjimizin, gençliğimizin, sevginin  aşkın kaynağı
Timüs bezimiz  ve onu nasıl  aktif edeceğiz?

Vücudumuzda, büyüme denge üreme gibi oldukça fonksiyonel olan sayısı tam olarak tespit edilemeyen iki yüzden fazla hormon olduğu ve bu hormonların salgı bezleri aracılığı ile de dokulara kadar ulaştığı bilinmektedir.
“Hormon” uyaran harekete geçiren anlamına gelmektedir.
 Muazzam bir işleyiş, her birinin tıbbi fonksiyonuna burada girebilmemiz imkânsızken, 
“timüs bezi” üzerinde durmamızın yararları çoktur.
Timüs Bezimiz, hayatta kalmamızı sağlayan, bağışıklık  sistemimizin ana merkezidir. Savunma sistemini kontrol ederek, hastalık ve enfeksiyonlara karşı lenfositlerin üretimini uyararak vücudumuzun enerjik sistemleri boyunca enerji akışını düzenler.
Biyolojik bedenimiz, psişik bedenimizi, eterik bedenimizi son derece etkileyen ve adeta şef görevini üstlenen, kendisi küçük fakat sayısız marifetleri ile…
Timüs Bezimiz,
Aniden asabileşebiliyor,

Bağışıklık sistemimizi  çevresel faktörlere bağlı çökertebiliyor,


Günümüzün vebası sayılan stres kökenli sayısız semptomlara tanık olabiliyoruz.


Belli başlı hastalıkların tedavisi için dev sektör, ilaç sanayi iş başında.
Oysa vücudu oluşturan organlarımıza hizmet eden çok küçük hacimleri olan sayısız bezlerimiz vardır. 
Bu bezlerimizden oldukça fonksiyonel olanı timüs bezimizi tanır, anlar, önemini kavrar ve aktive edebilirsek; Kendimizle ve çevremizle ilişkilerimizde samimi olmayı başarabilir, dost olabilir, yaşamdan daha bir haz alabiliriz
Dr.John Diamond  “ Timüs bezimiz yaşam kaynağının ve enerjisinin ana merkezidir” sözleriyle , yönlendirici ve denetleyici özelliklerine dikkat çekmektedir.



Timüs beziniz ne durumda olduğunu, son derece pratik yöntemlerle test edebiliriz

Timüs bezinin işlevselliğini koruma aslında doğamızdan getirdiğimiz çok hoş bir özelliktir, küçük çocuklara bir dikkat edin lütfen! Oyuncak bebeklerini, yastıklarını timüsün olduğu bölgede taşırlar ve üstelik onlara sarılarak uyurlar 
– Dilimizi üst damağımıza sürerek vücutta oluşan ürperti hissi ile
– Gülme anında boyun ile vücudun birleştiği yere, sağ elimizi koyup bastırıp beklediğimizde timüs bezinin hareketliliğini hissetme ile,
– Mutlu olma halinde vücutta oluşan ürpert hissi ile, hani “tüylerim diken diken oldu” derken, aslında bu duruma sebep olan timüsümüzdür


-Stresli anınızda çıplak gözle aynada baktığınızda o bölgenin kızarmış olduğunu ve soğuk bir terlemenin oluştuğunu, somut olarak da fark edebiliriz


Timüs bezi işlerliğini yitirmesi durumunda, bakın, neler oluyor?

-Aşırı asabiyet,
-Ani davranış değişiklikleri, “kendinize şaşırabilirsiniz”,
-Konuşma da tutukluk,
-Yapılan esprilere duyarsızlık ve alınganlık olarak, belirtiler görülür.

California Üniversitesi’nde Dr.Paul Ekman ve  Dr.  John Diamond  ” Dilin damak pozisyonuna getirilmesi, hafif dokunuşlar-vuruşlar ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluşmasını sağlandığını” tespit etmişlerdir .


” Bu esnada salgılanan hormonlar beyin fonksiyonlarını hızlandırıyor, kişide motivasyon artıyor, kendini iyi hissediyor düşüncelerde de daha verimli üretkenlik ve  netlik oluşabiliyor ” .


Timüs bezinin sağlıklı kalabilmesi ve görevini tam yapabilmesi için gerekli koşullar ise,

– Hipofiz bezinin yeterli Endorfin ve Seretonin salgılaması.
– Endorfin ve Serotonin salgıları Tiroit, Timüs ve Kalbi besleyerek kişide sakin olma durumu , huzur ve mutluluğu tetikler.
Çünkü, “Endorfin ve Serotonin salgıları Kalbin sürekli tükenmeyen enerji kaynaklarıdır”.

Nobel ödüllü Avusturyalı kanser kuramı formülünü hazırlayan, Mc.Farlane Buruner; “Timüs bezinin işlevlerinin çoğaltılması durumunda bedenin her türlü kanserden kurtulmak ve korunmak için büyük bir yetenek kazandığını” belirtmiş ve en önemlisi  de kanser riskini ortadan kaldırdığını ispatlamıştır.



Timüs bezinin işlerliğini yitirmemesi için ise,

– Davranışlarımızda  içten olabilmek, içten ve samimi gülümsemek,
– Sosyal yaşamdan yenilikçi yaklaşımlardan kendini soyutlamamak, karamsarlıktan uzak sohbetler, timüs bezini oldukça güçlendirmektedir
Çünkü,stres ve gerginlik anlarında ilk etkilenen organ timüs bezidir, görevini yapamaz duruma gelmektedir. Dolayısıyla da bağışıklık sistemimiz  de hasar görecektir.


California Üniversitesinde Dr. Paul Ekman yaşama olumlu neşeli yaklaşımların beynin haz bölgelerini harekete geçirdiğini, stresten uzak ve kaybetme korkusu olmayan bazı yaşlılarda timüs bezinin ceviz büyüklüğünü kaybetmeyerek işlevini sürdürdüğünü öne sürmüştür.


Timüs bezinin nerededir?
Gelişim evreleri süreci,



– Tiroit bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.
– Faaliyetlerine doğmadan önce,anne karnındayken başlıyor ve sağladığı lenfositler sayesinde vücudu enfeksiyonlardan korumaya başlıyor
-Timüs yaşla birlikte gerileyen ve yok olan bir bezdir,
-Timüs bezi çocukluk yıllarında fındık büyüklüğünde
– Dişiler de östrojen, erkeklerde testosteron salgısının arttığı dönem olan ergenlik çağında ceviz büyüklüğündedir ve bu yaşlar timüs bezinin maksimum büyüklüğüne eriştiği dönemdir

20 yaşlarından sonra küçülmeye başlar
Büyüme ilerledikçe bezelye ve pirinç boyutlarına kadar geriler ve
60 yaşından sonra hemen hemen tümü ile yok olur.

                  Timüs kapsülü , yeterince testosteron ve östrojen salgısının salgılanmıyor olması sebebiyle yaşlılık                   döneminde küçülmekte, ergen dönemde maksimum büyüklüğe erişme sebebi ise bu salgıların                         artış hızıyla ilgilidir.

Timüs kapsülünün yeterli gelişememesi durumunda,

Erkeklerde testosteron , dişilerde ise, östrojen eğitimi tamamlanamadığından kısırlık veya cinsel fonksiyonlara etki edebileceği,  çünkü bu dönemde yeterli fiziksel gelişim bu iki hormonun tam kapasite çalışması ile  gerçekleşecektir

Yine ilerleyen yaşlarda erkeklerde prostat ve testis kanseri riskinin arttığı, kadınlarda ise, meme rahim kanseri riskinin arttığı, yeterince beslenemeyen eğitilmeyen bozulmuş hücrelerin kanserin baş tetikçisi olabildiği, yapılan araştırmalar sonucunda edinilmiş bulgulardır.


Stres ve gerginlik anlarında ilk etkilenen bölge Timüs bezidir. California Üniversitesi’nden Dr. Paul Ekman’ a göre;
 ” Yaşama olumlu neşeli yaklaşımların beynin haz bölgelerini harekete geçirdiğini, stresten uzak ve kaybetme korkusu olmayan bazı yaşlılarda timüs bezinin ceviz büyüklüğünü kaybetmeyerek işlevini sürdürdüğü” görüşleri hakimdir.

Bir çok dini ve sembolleştirilmiş ritüellerde timüs bezi aktivasyon çalışmaları yapılmaktadır. 
The Wolf of Wall Street filminde de timüs bezini aktifleştirmenin, kişinin kendini açığa çıkararak satış gücünü artırmasına ne kadar etki ettiği bir çok sahnede örneklenmiştir.Timüs aktivasyonu için
  #Biryudumnefes ” kitabında ilgili çalışmalara yer 

verilmiştir”


 Timüs bezimizi yeniden canlandırarak, aktif hale 


getirebiliriz.. S/ 203  

Timüs  aktivasyonuna kalıcı etkilier sağlayan uygulamalardan bir tanesi de kuşkusuz, nefes teknikleridir. Kişi efektif  olarak her hangi sentetik bir ilaç almadan kendi doğal organizmasıyla duruma müdahale edebilmektedir 


Besin  takviyesi olarak da, B kompleks , potasyum, sodyum ve amino asit içeren organik mineral gıda destekleri de ayrıca önerilmektedir.

Not: Yazılar tıbbi öneri olmayıp,yaşamı daha kaliteli sürdürebilme hedeflenerek
bilgilendirme amaçladır.



    İletişim@Randevu 

            pozitifid@gmail.com 
            gsm 0553 866 86 30

 Perihan Yilli ile  Psikolojik Danışmanlık; “Çocuk,yetişkin,çift ve aile danışmanlığı.Kişisel Gelişim  Danışmanlığı,Koçluk Hizmetleri”  
      Çocuk oyun terapisi, Nefes Terapisti, Holoterapi, Reiki Nlp Uzmanı, Access Conciousness Bars,Objektif Testler (zeka,kişilik,gelişim,beceri) Uygulama ve Raporlama



Kanserin en önemli sebebi yanlış nefes kullanımı ve oksijensiz kalan hücrelerin anaerobik solunum ile beslenmesidir”  Alman Onkoloji Bölüm Bşk. Prof. Otto Wargburg               

Bir Yudum Nefes” kitap

    yaşamın ve yaşam anlayışının anahtarı



PS;  bağışıklık sistemimizi oluşturan diğer organlarımızı da bilmek isterseniz,

Timüs Bezi

#Biryudumnefes kitapta nefesle #timüsaktivasyonu  çalışmaları çok net anlatılmıştır.              Derin acı veren aşklara dikkat! / S:195 Timüs bezimizi yeniden canlandırarak aktifleştirebiliriz / 203
#Biryudumnefeskitap nefesle #timüsaktivasyonu çalışmaları görsel  destekli anlatımı. Derin acı veren aşklara dikkat! / S:195
Timüs bezimizi yeniden canlandırarak aktifleştirebiliriz / S: 203 

Ani davranış değişimi, asabiyet ve alınganlıkların suçlusu kim mi?

Derin aşk acısı ile kendinizi yıpratmadan önce bir kez daha düşünün!

Kendimizi tanıyor muyuz?

Ya da ne kadar tanıyoruz?

Peki, tanımak için ne kadar çaba sarf ediyoruz?

Hazır ve kulaktan dolma, çoğunlukla da birbiriyle çelişen bilgiler,

İnsanlar, duydukları, çoğunlukla da televizyon kanallarında izledikleri sağlık programları  aracılığı ile paranoyaya kadar gidebilecek bilgiler edinmektedirler.

Bu durum izleyenleri fazla şüpheci  yapmaktadır. Kendilerini sürekli kontrol eden bu grup insanlarda bir süre sonra da hastalık hastası (hipokomdriyaziz) olma hali sıklıkla yaşanmaktadır.

“insanlar, bilmeliler ki!

Sevinçler, mutluluklar, iyilikler aynı zamanda

dertler, hüzünler ve kötülükler yalnız beyinlerin ürünüdür”

( Bograt MÖ.400 )

Derin acı veren aşklara dikkat!

Bağışıklık sistemimizin genel görevi, vücudumuzu dışarıdan gelen mikroplara karşı savunma oluşturmaktır(antijen). Bu işlemi yaparken de bir takım proteinler üretir(antikor). Bağışıklık sistemi, çevresel faktörlere karşı işlevselliğini yitirmesi durumunda kendinden olan hücreler ile dışarıdan gelen mikropları ayırt edemez duruma gelebiliyor ve kendi yapısındaki hücrelere saldırabiliyor.Bağışıklık sistemimizde ve özellikle  de;

Timus ve kemik iliği hücrelerinde gerçekleşen bu olaya,

“Sonradan edinilmiş, Kendi kendine bağışıklık” denilmektedir.

Aslında bu kişisel tercihlerimiz değil mi? Olaylara kattığımız anlamlar verdiğimiz tepkiler sonucu, bağışıklık sistemimizi şaşırtabilecek kadar güçlü sinyaller göndererek.

Özellikle de akciğerler, derin umutsuz karşılıksız duygularda vücut direncini en çok etkilendiği patolojik sonuçlar yaratan bölgedir.

Eski Türk filmlerini bir düşünün,Kerime Nadir’in “Hıçkırık” adlı romanından (1939)  beyaz perdeye uyarlanan  filmi gibi  verem hastalığına yakalanarak kahramanın ölümüyle sonlanması.Kurtuluş Savaşımızın acı kayıpları, yokluklarla mücadelenin sonuçlarına farklı bakışın  başarılı bir örneğidir.

Yine Ortaçağ Avrupa’sının kronik hastalıkları derin aşk acılarının şaşırtıcı biçimde yaşandığı yıllar. Fiziksel ortamlarda ki yetersizlikler, zihinsel bedensel çöken insan yapıları akciğer hastalıkları için koşulları oldukça zorlayan yaşam tarzları.Yüzlerce insanın mikrobuna  yakalanmışçasına, akciğer veremine yenik düşmesiyle  geçen hüzün dolu seneler.

Duygusal acılar, travmatik aşklar en çok göğüs bölgesinde hissedilir. Göğüse adeta bıçak yarası  gibi acı hissi verir. Vücut tam bir çöküş içindedir.

Kişinin kendini  yaşamdan  tümüyle çektiği anlarıdır, tüm sistemler zayıflamıştır.

Vücudun bağışıklık sistemi zayıf düşer, bağışıklık sistemimizin şefi ise timüs  kapsülümüzdür bu çöküş karşısında timüs işlevselliğini yitirmiş durumdadır ve organizma tüm hastalıklarla uyumlu bir haldedir.

Tüberküloz mikrobik bir hastalıktır ve kişinin en güçsüz zayıf düştüğü anını yakalar.  Akciğerler de yumuşak süngerimsi dokusu gereği  bu mikrobun üremesi için en uygun ortam hazırlar ve olası çevresel faktörlere karşı savunmasız olduğu dönemde bu mikrobu hücrelerine  hapseder .

Mutluluk, sağlık, gülümseme, pozitif enerjimizin, gençliğimizin, sevginin  aşkın kaynağı

Timüs bezimiz  ve onu nasıl  aktif edeceğiz?

Vücudumuzda, büyüme denge üreme gibi oldukça fonksiyonel olan sayısı tam olarak tespit edilemeyen iki yüzden fazla hormon olduğu ve bu hormonların salgı bezleri aracılığı ile de dokulara kadar ulaştığı bilinmektedir.

Hormon uyaran harekete geçiren anlamına gelmektedir.

Muazzam bir işleyiş, her birinin tıbbi fonksiyonuna burada girebilmemiz imkânsızken,

“timüs bezi” üzerinde durmamızın yararları çoktur.

Timüs Bezimiz, hayatta kalmamızı sağlayarak, bağışıklık  sistemimizin ana merkezidir. Savunma sistemini kontrol ederek, hastalık ve enfeksiyonlara karşı lenfositlerin üretimini uyararak vücudumuzun enerjik sistemleri boyunca enerji akışını düzenler.

Biyolojik bedenimiz, psişik bedenimizi, eterik bedenimizi son derece etkileyen ve adeta şef görevini üstlenen, kendisi küçük fakat sayısız marifetleri ile…

Timüs Bezimiz,

Aniden asabileşebiliyor,

Bağışıklık sistemimizi  çevresel faktörlere bağlı çökertebiliyor,

Günümüzün vebası sayılan stres kökenli sayısız semptomlara tanık olabiliyoruz.

Belli başlı hastalıkların tedavisi için dev sektör, ilaç sanayi iş başında.

Oysa vücudu oluşturan organlarımıza hizmet eden çok küçük hacimleri olan sayısız bezlerimiz vardır.

Bu bezlerimizden oldukça fonksiyonel olanı timüs bezimizi tanır, anlar, önemini kavrar ve aktive edebilirsek; Kendimizle ve çevremizle ilişkilerimizde samimi olmayı başarabilir, dost olabilir, yaşamdan daha bir haz alabiliriz

Dr.John Diamond  “ Timüs bezimiz yaşam kaynağının ve enerjisinin ana merkezidir” sözleriyle , yönlendirici ve denetleyici özelliklerine dikkat çekmektedir.

Timüs beziniz ne durumda olduğunu, son derece pratik yöntemlerle test edebiliriz

Timüs bezinin işlevselliğini koruma aslında doğamızdan getirdiğimiz çok hoş bir özelliktir, küçük çocuklara bir dikkat edin lütfen! Oyuncak bebeklerini, yastıklarını timüsün olduğu bölgede taşırlar ve üstelik onlara sarılarak uyurlar 

– Dilimizi üst damağımıza sürerek vücutta oluşan ürperti hissi ile

– Gülme anında boyun ile vücudun birleştiği yere, sağ elimizi koyup bastırıp beklediğimizde timüs bezinin hareketliliğini hissetme ile,

– Mutlu olma halinde vücutta oluşan ürpert hissi ile, hani “tüylerim diken diken oldu” derken, aslında bu duruma sebep olan timüsümüzdür

-Stresli anınızda çıplak gözle aynada baktığınızda o bölgenin kızarmış olduğunu ve soğuk bir terlemenin oluştuğunu, somut olarak da fark edebiliriz

Timüs bezi işlerliğini yitirmesi durumunda, bakın, neler oluyor?

-Aşırı asabiyet,

-Ani davranış değişiklikleri, “kendinize şaşırabilirsiniz”,

-Konuşma da tutukluk,

-Yapılan esprilere duyarsızlık ve alınganlık olarak, belirtiler görülür.

California Üniversitesi’nde Dr.Paul Ekman ve  Dr.  John Diamond  ” Dilin damak pozisyonuna getirilmesi, hafif dokunuşlar-vuruşlar ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluşmasını sağlandığını” tespit etmişlerdir .

” Bu esnada salgılanan hormonlar beyin fonksiyonlarını hızlandırıyor, kişide motivasyon artıyor, kendini iyi hissediyor düşüncelerde de daha verimli üretkenlik ve  netlik oluşabiliyor ” .

Timüs bezinin sağlıklı kalabilmesi ve görevini tam yapabilmesi için gerekli koşullar ,

– Hipofiz bezinin yeterli Endorfin ve Seretonin salgılaması.

– Endorfin ve Serotonin salgıları Tiroit, Timüs ve Kalbi besleyerek kişide sakin olma durumu , huzur ve mutluluğu tetikler.

Çünkü, “Endorfin ve Serotonin salgıları Kalbin sürekli tükenmeyen enerji kaynaklarıdır”.

Nobel ödüllü Avusturyalı kanser kuramı formülünü hazırlayan, Mc.Farlane Buruner;

Timüs bezinin işlevlerinin çoğaltılması durumunda bedenin her türlü kanserden kurtulmak ve korunmak için büyük bir yetenek kazandığını belirtmiş ve en önemlisi  de kanser riskini ortadan kaldırdığını ispatlamıştır.

Timüs bezinin işlerliğini yitirmemesi için ise,

– Davranışlarımızda  içten olabilmek, içten ve samimi gülümsemek,

– Sosyal yaşamdan yenilikçi yaklaşımlardan kendini soyutlamamak, karamsarlıktan uzak sohbetler, timüs bezini oldukça güçlendirmektedir

Çünkü,stres ve gerginlik anlarında ilk etkilenen organ timüs bezidir, görevini yapamaz duruma gelmektedir. Dolayısıyla da bağışıklık sistemimiz  de hasar görecektir.

California Üniversitesinde Dr. Paul Ekman yaşama olumlu neşeli yaklaşımların beynin haz bölgelerini harekete geçirdiğini, stresten uzak ve kaybetme korkusu olmayan bazı yaşlılarda timüs bezinin ceviz büyüklüğünü kaybetmeyerek işlevini sürdürdüğünü öne sürmüştür.

Timüs bezimiz nerededir?

Gelişim evreleri süreci,

– Tiroit bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.

– Faaliyetlerine doğmadan önce,anne karnındayken başlıyor ve sağladığı lenfositler sayesinde vücudu enfeksiyonlardan korumaya başlıyor

-Timüs yaşla birlikte gerileyen ve yok olan bir bezdir,

-Timüs bezi çocukluk yıllarında fındık büyüklüğünde

– Dişiler de östrojen, erkeklerde testosteron salgısının arttığı dönem olan ergenlik çağında ceviz büyüklüğündedir ve bu yaşlar timüs bezinin maksimum büyüklüğüne eriştiği dönemdir

20 yaşlarından sonra küçülmeye başlar

Büyüme ilerledikçe bezelye ve pirinç boyutlarına kadar geriler ve

60 yaşından sonra hemen hemen tümü ile yok olur.

Timüs kapsülü , yeterince testosteron ve östrojen salgısının salgılanmıyor olması sebebiyle yaşlılık                   döneminde küçülmekte, ergen dönemde maksimum büyüklüğe erişme sebebi ise bu salgıların                         artış hızıyla ilgilidir.

Timüs kapsülünün yeterli gelişememesi durumunda,

Erkeklerde testosteron , dişilerde ise, östrojen eğitimi tamamlanamadığından kısırlık veya cinsiyetlere etki edebileceği,  çünkü bu dönemde yeterli fiziksel gelişim bu iki hormonun tam kapasite çalışması ile  gerçekleşecektir

Yine ilerleyen yaşlarda erkeklerde prostat ve testis kanseri riskinin arttığı, kadınlarda ise, meme rahim kanseri riskinin arttığı, yeterince beslenemeyen eğitilmeyen bozulmuş hücrelerin kanserin baş tetikçisi olabildiği, yapılan araştırmalar sonucunda edinilmiş bulgulardır.

Stres ve gerginlik anlarında ilk etkilenen bölge Timüs bezidir. California Üniversitesi’nden Dr. Paul Ekman’ a göre;

” Yaşama olumlu neşeli yaklaşımların beynin haz bölgelerini harekete geçirdiğini, stresten uzak ve kaybetme korkusu olmayan bazı yaşlılarda timüs bezinin ceviz büyüklüğünü kaybetmeyerek işlevini sürdürdüğü” görüşleri hakimdir.

Bir çok dini ve sembolleştirilmiş ritüellerde timüs bezi aktivasyon çalışmaları yapılmaktadır.

The Wolf of Wall Street filminde de timüs bezini aktifleştirmenin, kişinin kendini açığa çıkararak satış gücünü artırmasına ne kadar etki ettiği bir çok sahnede örneklenmiştir.

Timüs  aktivasyonuna kalıcı etkilier sağlayan uygulamalardan bir tanesi de kuşkusuz, nefes teknikleridir. Kişi efektif  olarak her hangi sentetik bir ilaç almadan kendi doğal organizmasıyla duruma müdahale edebilmektedir

Besin  takviyesi olarak da, B kompleks , potasyum, sodyum ve amino asit içeren mineral destekleri de ayrıca önerilmektedir.

http://pozitifid.blogspot.com.tr/2012/12/ani-davrans-degisimi-asabiyet-alnganlk.html


Perihan Yıllı ile,
Pozitif ID

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı  & 

                içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi

 

                                                                           

fatih – fevzipaşa cd 27/3

http://pozitifid.blogspot.com

http:pozitifid.wordpress.com

http://pozitifid.wix.com/pozitifid/

pozitifid.kisiselgeişim@facebook.com

pozitifid@gmail.com

PS;  bağışıklık sistemimizi oluşturan diğer organlarımızı da bilmek isterseniz,

 —kaynak resim. wikipedia