başarabilirsin….

                                                                                               her şey sende ve doğanda gizli 


SİZİ ENGELLEYEN ÖNÜNÜZDE SET OLUŞTURAN 

ZİHNİNİZİN AKTİF OLMASINA NEDEN OLAN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLER NELER?…

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?.


ataletinizle başa çıkabilirsiniz ….



1- Korku :Düşüncelere felç etkisi yapar. Korku kökeni mutlaka bulunarak çözümlenmeli

2- Stres:Fazla yüklerden arınılmalı , görev paylaşımı yapılmalı.. HAYIR demeyi öğrenmeliyiz..

3- Telaş: planlama işler önem sırasına göre ayrıştırılmalıdır..öncelikleriniz ön sıraya alınmalı.
4- Kurallar: Aşırı paradigmalar atılımyapmada önünüze set olacaktır empati yaparak ilkelerinizi kontrol edin.

5- Tek düzelik : Zamanla bıktırıcılık yaratır . Değişime açık olun. Hayat sizin dışınızda alabildiğince hızla yer değiştiriyor.

6- Dikkat eksikliği: Sizi rahatsız eden şeyi bulun ve ortadan kaldırın dikkatinizin istediğiniz noktada yoğunlaştığını fark edeceksiniz..

7- Zaman bir baskıdır : Zaman izafidir kişiye göre zaman takvimi vardır..kendiniz için en uygun zamanı seçiniz ..olgunlaşma sürecinizin bitimine yakın harekete başlayın.

8- Şüphe: Kendinize tolerans tanıyın olumlu düşünün “olumlu olun” istediğiniz potansiyele ulaşacaksınız…

9- İsteksizlik ( ataletsizlik) : Yaptığınız şeyden hoşlanmıyorsanız, sevebileceğiniz yeni projeler hedefler arayın ve siz,n en kolay başarabileceğiniz işten başlayın

Son olarak….düşünmeden ani atılımların sonu her zaman mutlu istenen sonuca varmayabilir..olgunlaşma sürecinize çok az kala ATILIM ZAMANIDIR hedefleriniz şaşırtıcı biçimde arka arkaya gelecektir…

İşte başardınız ; ayağınız yere sağlam basarak kutlayabilirsiniz , ancak …

Mevlana’nın dediği gibi

 

” Bir ayağımız yer üzerinde sağlamca dururken , öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır.” Sözünü akıldan çıkarmayarak……

 

Pozitif ID

     

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

    

 
 

Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. yazıları  kaynak belirterek ya da  link vererek paylaşabilirsiniz,teşekkür ederiz PozitifID Kişisel Gelişim  

 

ATALET İLE BAŞA ÇIKABİLİRİZ

 her şey sende ve doğada gizli 

SİZİ ENGELLEYEN ÖNÜNÜZDE SET OLUŞTURAN 

ZİHNİNİZİN AKTİF OLMASINA NEDEN OLAN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLER NELER?…

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?.


isterseniz, ataletle başa çıkabilirsiniz ….


Ataletiniz varsa sebepleri de çözümleri de vardır

Atalet, eylemsizlik herhangi bir harekete karşı direnç gösterme durumu. Kişi neyi istediğini ve buna ulaşmak için neler yapacağını bildiği halde harekete geçmemesi durumudur. Yorgunluk, isteksizlik, tembellik, depresyon gibi durumların bir arada yaşandığı ve fark edilmediğinde zamanla tüm bedeni ve ruhu ele geçirir.
Çözümlenmesi gereken durumlar
“Korku” düşüncelere felç etkisi yapar.
“Stres” fazla yüklerden arınmalı ve gerektiğinde “hayır” denmelidir
“Telaş” planlama işler önem sırasına göre ayrıştırılmalıdır.
“Kurallar”aşırı paradigmalar atılım yapmada set olacaktır, ilkeler revize edilmeli
“Tek düzelik” zamanla bıktırıcılık yaratır, değişime açıklık. Nasılsa hayat sizin dışınızda alabildiğince hızla yer değiştiriyor.
“Dikkat eksikliği” rahatsız eden şeyi bulun ve ortadan kaldırın dikkatinizin istediğiniz noktada yoğunlaştığını fark edeceksiniz
“Zaman bir baskıdır” zaman izafidir kişiye göre zaman takvimi vardır. Kendiniz için en uygun zamanı seçiniz. Olgunlaşma sürecinizin bitimine yakın harekete başlayın.
“Şüphe” kendinize tolerans tanıyın olumlu düşünün “olumlu olun” istediğiniz potansiyele ulaşacaksınız
“İsteksizlik” yaptığınız şeyden hoşlanmıyorsanız, sevebileceğiniz yeni projeler hedefler arayın ve en kolaylıkla üstesinden geleceğiniz bir işten başlayın
“Amaçsızlık” hayat amacınız olmalı, kendine bir yön çizmelisiniz
“Mükemmeliyetçilik” yapılan her şeyde mükemmel olma inancının verdiği katı
“Olumsuz duygular ve düşünceler” kendinizi onurlandırmada cimri olmayın. En büyük sabotajcının kişinin kendisi olduğunu unutmayın!
“Pasif direniş” biri sizden bir şey yapmanızı istediğinde bir parça “empati” yapın, hemen direnmeyin. Belki güzel şeyler olacak, denemediniz ki! Deneyin daha sonra karar verin.
“Öğrenilmiş çaresizlik” her başarısızlık başka bir yolu görmeniz için bir şanstır. Emek veren için başarısızlık yoktur deneyim ve tecrübe vardır
“İçsel çatışmalar” yapmak zorunda olduğunuz işlerde iç çatışma yaşanması olağandır. Şöyle bir bakın, en imrenerek baktığınız kişiler de yaptığı işten çok mu mutlular, sanıyorsunuz? Başka seçenek yoksa mutlaka mutlu olmanıza sebep olacak bir ışık göreceksiniz
“Parasızlık” yapılması istenilenlere gereken kaynakların bulunmaması “başka seçenekleri de görün mutlaka bir çıkş kapısı bulacaksınız”
Olumlama Telkinleri
Bütün duygu düşünce inanç bağımlılıklarımı serbest bırakıyorum
Ben kendimde gördüklerimi reddetmek yerine kabulleniyorum
Bir sonraki aşamaya çok rahat geçiyorum

Her gerçekleştirmek istediğim bana kolaylıkla geliyor

Son olarak….düşünmeden ani atılımların sonu her zaman mutlu istenen sonuca varmayabilir..olgunlaşma sürecinize çok az kala ATILIM ZAMANIDIR hedefleriniz şaşırtıcı biçimde arka arkaya gelecektir…

İşte başardınız ; ayağınız yere sağlam basarak kutlayabilirsiniz , ancak …

Mevlana’nın dediği gibi

” Bir ayağımız yer üzerinde sağlamca dururken , öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır.” Sözünü akıldan çıkarmayarak……


Pozitif ID 

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

   




Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. yazıları  kaynak belirterek ya da  link vererek paylaşabilirsiniz,teşekkür ederiz PozitifID Kişisel Gelişim  

ön yargıları parçalamak

ön yargıları parçalamak

                                                                                           her şey sende ve doğada gizli,

 

Ön yargıları parçalayabilir misiniz?

onlar, sizi parçalamadan……

” bedenler ağızları kapalı testilere benzerler

  her testide ne var? sen ona bak”  der mevlana 

 

  einstein ise ”  ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur ” der

 

bazen her söylenene itibar edilemeyeceği gibi “kimilerinin kurgularının yalnızca senaryo olabileceğini de düşünerek den, 

 

  ” önyargıyı  dogmatik öğretilerden beslenen diğer şahıslara karşı olan tutumlarda ayrımcılık olarak tanımlayabiliriz

temel olarak tabanda sayısız faktörel özellikleri bünyesinde barındırır ” ekonomik , coğrafi özellikler, sosyo-kültürel-dinsel-tinsel, gibi”

kişisel olduğu gibi toplumsal olarak grupları etki alanına alabilecek kadar güçlüdür ki  besleyen motifleri  oldukça  farklılıklar gösterir…

 

tıpkı belirteceğimiz , gerçek olduğu savunulan örnek öyküde ki gibi,

Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektör’ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini keser…

Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı..

Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..

Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; “Bekleriz” diye mırıldandı…

Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadanmasasına döndü..

Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi..

Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı.

“Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok” diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard’da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kabetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.

Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. “Madam” dedi, sert bir sesle, “Biz Harvard’da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner…”

“Hayır, hayır” diyerek haykırdı yaşlı kadın.. “Anıt değil… Belki, Harvard’a bir bina yaptırabiliriz”. 

Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, “Bina mı?” diyerek tekrarladı, “Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı…”

Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi..

Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü:

Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?” 

Rektör’ün yüzü karmakarışıktı.. Yaşlı adam başıyla onayladı.

Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California’ya, Palo Alto‘ya geldiler. Ve Harvard’ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.

ABD’ nin , önemli üniversitelerinden birini: STANFORD‘u.

Pozitif ID 

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

 

Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. yazıları  kaynak belirterek ya da  link vererek paylaşabilirsiniz,teşekkür ederiz PozitifID Kişisel Gelişim

ön yargıyı parçalayın


her şey sende ve doğada gizli

Ön yargıları parçalayabilir misiniz?
onlar, sizi parçalamadan……

” bedenler ağızları kapalı testilere benzerler
  her testide ne var? sen ona bak”  der mevlana 

  einstein ise ”  ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur ” der

bazen her söylenene itibar edilemeyeceği gibi “kimilerinin kurgularının yalnızca senaryo olabileceğini de düşünerekten, 

  ” önyargıyı  dogmatik öğretilerden beslenen diğer şahıslara karşı olan tutumlarda ayrımcılık olarak tanımlayabiliriz
temel olarak  tabanında , sayısız faktörel özellikleri bünyesinde barındırır ” ekonomik , coğrafi özellikler, sosyo-kültürel-dinsel-tinsel, gibi”

kişisel olduğu gibi toplumsal olarak grupları etki alanına alabilecek kadar güçlüdür ki  besleyen motifleri  oldukça  farklılıklar gösterir…

tıpkı belirteceğimiz , gerçek olduğu savunulan örnek öyküde ki gibi,

Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektör’ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini keser…

Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı..

Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu.. 

Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; “Bekleriz” diye mırıldandı…

Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadanmasasına döndü.. 

Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. 

Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. 

“Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok” diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard’da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kabetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.

Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. “Madam” dedi, sert bir sesle, “Biz Harvard’da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner…”

“Hayır, hayır” diyerek haykırdı yaşlı kadın.. “Anıt değil… Belki, Harvard’a bir bina yaptırabiliriz”. 

Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, “Bina mı?” diyerek tekrarladı, “Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı…”

Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi..

Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: 
Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?” 
Rektör’ün yüzü karmakarışıktı.. Yaşlı adam başıyla onayladı. 

Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California’ya, Palo Alto‘ya geldiler. Ve Harvard’ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.

ABD’ nin , önemli üniversitelerinden birini: STANFORD‘u.




Pozitif ID

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 


Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. yazıları  kaynak belirterek ya da  link vererek paylaşabilirsiniz,teşekkür ederiz PozitifID Kişisel Gelişim

yaşasınnn çocuğum okula başlıyor

                


                                                                                 her şey sende ve doğada gizli   




yaşasın  çocuğum okula başlıyor

diyebilen abeveynler, yaratılmalı…


erken yaş eğitiminin sakıncaları, 4+4+4

 
çocuğun ders konuları ilgisini çekmeyeceğinden dolayı , dikkati  dağılacaktır ve potansiyel ” dikkat eksikliği ” oluşum sürecine girecektir , beraberinde de ,
okumaktan, yaptığı işten çabuk sıkılan ve diğerlerinin ” tembel ” ,” başarısız””

beceriksiz” olarak sınıflandırdığı  ”  farklı eğilimler sergileyen bir gurup gelecektir … lütfen dikkat !…

çocuk okula başladı.
sınıf öğretmeni ve RAM ‘ce okula başlamasında sakınca vardır, bir yıl sonra okula başlayacaktır ” biçiminde  rapor verilecektir ve akabinde de psikiyatr raporuna başvurulacak ve çocuk okuldan alınarak ” bir sonra ki öğretim yılında okula başlaması uygun görülecektir ” rapor sonucunda…
çocuk ve ailenin  durumu…
özellikle de çocukta ki travmayı düşünebiliyor musunuz?
yaşıtlarının sözsel uygulayacağı baskı ,”çocukta yalnızlık, değersiz gibi duygu durum bozuklukları yaratacaktır…

sisteme göre , öncelikle izlenen yol , psikiyatr dan rapor alınması öngörülüyor , buna da peki; ya rapor alamayanlar ne olacak?
O halde okula erken başlayan çocukların tümüne “toplu rapor verilmeli” eşitlikten fazlası ile söz edilen bir süreç yaşanıyor ise ; uygulama da tek tip olmalıdır

psikiyatra götürülen çocuğa ebeveyn, ne diyecek?
– çocuğum senin okula başlaman için   doktor karar verecek, sonuç olumsuz olduğu durumlarda , ne söylenecek?

istenildiği kadar ikna edici olunsun , “okula başlatabileceği ” kararı verilen akranlarının karşısında düştüğü durumun muhakemesini çocuktan beklemek, 

 

 önce ki dönemlerde yaşanan uygulamalardan kısaca söz edecek olursak ; 

bir dönem , lkokul eğitimde  3. sınıfa kadar sınıf tekrarı (sınıfta kalma ) kaldırılmıştı ve 3. sınıfta olup da okuma yazma  öğrenememiş  çocukların  sonucunu varın düşünün…

1983-1985 yıllarında ise , 05 yaş uygulaması ülkemizde denenmiş ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir,
 
Çocuğun öğrenme amacıyla mantıklı düşünme, olaylar arası bağlantı kurması ,yorum 
 
 
yapabilmesi ,analiz ve sentez yapabilmesi , bir işi başından sonuna kadar bitirebilmesi 
 

kısacası  “bilişsel süreç 6 yaştan sonra başlar” ,

 
bir diğer sakıncası , okulların fiziki koşullarına da değinmek isterim. büyük kentlerde 3-4 katlı kurumlar mevcuttur, oyun amaçlı her katı kullanacak , bu yaş çocuğu fizyolojisi gereği atlama zıplama koşma eğilimlidir, 
 
edindiğim   deneyimlere döre ; küçük yaşta  okula başlayan çocuklarda , ileri  dönemlerde 
 
” dikkat eksikliği ” ve ” hiperaktif çocuk -ergen ”  teşhisleri tanıları konulmuş ve ileri ki 
 
dönemlerde madde bağımlılığı yaratacak ilaçlara başvurularak , çökmüş gençlik 
 
yaratılmıştır
 
geçmiş dönemlerde erken okula vermek isteyen aileler de ortak bir düşünce hakimdi …
 
ve bir çok ebeveyn çocuğunu diğerleri ile mukayese ederek üstün olduğu iddiasını savunurdu,
 
şüphesiz çocuk ailenin merkezidir , her davranışı karşısında mutluluğu yaşamamalarının 
 
önemli bir nedeni övünç kaynağıdır 
 
” her çocuk ailesi için, olağanüstü zekidir” zeki oluşunun sürekliliği ,
 
 
 karmaşık bir zihin gelişimin önlenmesi amacıyla ; 
 
biyolojik ve zihinsel sürecin doğru işlemesine izin vermek , 
 
   
   yalnızca   “İZİN VERMEK ” akıllcıl doğru ve gelecekte çocuğun ,gencin 
 
zorlanmaması başarmasının mutluluğuna  zemin hazırlanması adına 
 
 yerinde bir karar olacaktır ..
.
BİR YIL gelecek açısından önemli bir kazançtır kayıp değil..
 
“bizler yarının yetişkinleri adına KARAR VERİYORUZ “
 
 
ilk öğretime başlama yaşı 06 yaştır..
 
 
 

Pozitif ID

     

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

      

 
 

Yaşasınnn çocuğum okula başlıyor

                                                Her şey sende ve doğada gizli   

https://www.perihanyilli.com/

https://www.instagram.com/perihanyilli/

https://pozitifid.blogspot.com/

29 08 2012″tarihinde kaleme alınmıştır;ancak  okurlarımın ilgi göstermelerini dikkate alarak, revize etmek istedim ve baktım ki aynı yerde dönüp duruyoruz!..
Şimdi de 2019-2020 öğretim yılı için 69 ay hesaplamaları yapılıyor, 72 ay yapsalar ne olur du?!.. gerçekten çok düşündürücü! İnanın çocukluk dönemi için 3 ay bile önemlidir…

Kolay gelsin sevgili ebeveynler ve canım yavrularım…


“Yaşasın  çocuğum okula başlıyor”

Diyerek,kaygısızca mutlu olan  ebeveynlerden oluşan bir ülkenin hayaliyle…

1983-1985 yıllarında ise , 05 yaş uygulaması ülkemizde denenmiş ve olumsuz 

sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir,

Çocuğun öğrenme amacıyla mantıklı düşünme, olaylar arası bağlantı kurması 


yorum yapabilmesi ,analiz ve sentez yapabilmesi , bir işi başından sonuna 

kadar bitirebilmesi yaşı 06 yaştır,

kısacası  “bilişsel süreç 6 yaştan sonra başlar” 


Bir diğer göz ardı edilen konu , kurumların  fiziki koşulları; 


Büyük kentlerde ki okul binaları 3-4 katlı dağılmış bir fiziki konumdadır, çocuk  oyun amaçlı her katı tanımaya keşfetmeye çalışacak ve oyununa hizmet amaçlı kullanmayı seçecektir. Bu yaş çocuğu fizyolojisi gereği oyun odaklı, atlama zıplama koşma eğilimlidir, 


Mevcut durumlarda ki kalabalıklık oranı

Sınıf mevcutları, sıralar ortam başına çocuk oranı süregelen yıllık orana göre ,07 yaşa göre planlanmıştır, bu yıl 05-06-07 yaş bir araya getirildi… 

Ortak kullanım alanları 07-14 yaş  çocuklara göre planlanmıştır, 05 yaş WC de lavabo kullanımında güçlükler yaşanacaktır ve patolojik sağlık sorunlarına sebep olacaktır

Servisler,

05- 10 -14 yaş aynı tek tip donanıma sahip  araçla okula gidecek , bir saatlik zaman dilimi içinde farklı yaşlardan çocukların davranış konuşma ilgi alanları , tek ortamda yaşanacak olması,servis şöförünün dinlediği müziğe kadar geniş derin yelpazesi olan konu…


Mesleki deneyimlerime göre,

Küçük yaşta  okula başlayan çocuklarda , ileri  dönemlerde 
” dikkat eksikliği  hiperaktivite bozukluğu / DEHB çocuk -ergen ”  teşhisleri tanıları konulmuş ve ileri ki dönemlerde madde bağımlılığı yaratacak ilaçlara (…)  başvurularak , çökmüş gençlik 
yaratılmıştır ve genç geçmiş dönemlerini sorgulayarak suçluluk duygusu ve akranları

çalışma hayatına atılmış iken o hala ne yapacağını bilememenin yarattığı içsel yalnızlık

sürecine hapsolmuşluklarını yaşar duruma getirilmiş sayısız ergen ve gence tanık oldum

geçmiş dönemlerde erken okula vermek isteyen aileler de ortak bir düşünce hakimdi …
ve bir çok ebeveyn çocuğunu diğerleri ile mukayese ederek üstün olduğu iddiasını

savunurdu,

şüphesiz çocuk ailenin merkezidir , her davranışı karşısında mutluluğu yaşamamalarının 
önemli bir nedeni övünç kaynağıdır 
” her çocuk ailesi için, olağanüstü zekidir” zeki oluşunun sürekliliği ,
 karmaşık bir zihin gelişimin önlenmesi amacıyla ; 

biyolojik ve zihinsel sürecin doğru işlemesine izin vermek , 
   
   yalnızca   “İZİN VERMEK ” akıllcıl doğru ve gelecekte çocuğun ,gencin 

zorlanmaması başarmasının mutluluğuna  zemin hazırlanması adına 

 yerinde bir karar olacaktır ..

BİR YIL gelecek açısından önemli bir kazanç olmalıdır, kayıp değil..


“bizler yarının yetişkinleri adına diğerleri  yarınımız adına KARAR VERİYORUZ 


ilk öğretime başlama yaşı 06 yaştır..


dip not : içi boşaltılmış , oyunlarla geçirilecek bir eğitim öğretim planlarının 

hazırlanması ise olayın diğer çarpıcı boyutu…

Perihan Yıllı ile  Pozitif ID
Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

şekersiz tatlar,tatlılar…

                                                                                     her şey sende ve doğada gizli ,

şekeri şekerlemeleri 

alışkanlıklarımızdan çıkarmaya 

ne dersiniz?

 

deneyin muhteşem damak tadları tek yapılacak şey hayal dünyanızın sınırlarını genişletmek

 

Şekersiz Kek

İkram ettiğinizde şekersiz ve tatlandırıcısız olduğuna kimsenin inanmadığını göreceksiniz.

2 su bardağı tam un

1 su bardağı sut ya da soda

Kuru meyvelerden kıyılmış halde 2 avuç dolusu (kayısı, kuru üzüm, dut kurusu, incir…büyük meyveler ince ince doğranmış..).

1 pk kabartma tozu ve 1 çay kaşığı karbonat (eklemeden önce üzerine birkaç damla limon suyu sıkılırsa kokusu gider)

Hepsini çatalla ya da çırpma teli ile karıştırıp kek kalıbında 170-180 C’de 20 dakika kadar pişirin. Pişme kontrolünü bıçakla yapın.

Bu tarif son derece esnektir. İsteyen farklı unlarla, kakao ya da tarçın ekleyerek (tarçın kuru meyvelere çok yakışır) yapabilir.

Kıyılmış ceviz ve fındık bu tarifte çok güzel gidiyor. Kakaolu denemek isteyenlere not, meyve çok baskın olduğundan kakao pek fark edilmiyor.

*Yağ ve yumurta orijinal tarifte yok. İsterseniz 1 fincan kadar yağ ve 1 yumurta ekleyip, sütü yağ ve yumurta başına 2 kaşık azaltabilir ya da unu artırabilirsiniz.

Elde ettiğiniz hamurun kıvamı hassas değildir. İlk denemeniz sonrasında daha katı ya da daha yumuşak kek istiyorsanız sıvı miktarını biraz artırın ya da yumurta ekleyin.

Yumurta eklendiğinde öncelikle yumurtanın çatal ya da çırpma teli ile çırpılması önerilir.

*Bu tarif hemen hazırlanacak şekildedir. Beğendiğiniz takdirde bir sonraki denemenizde kuru meyveleri bir gece önceden 2 bardak süte yatırmanızı ve yukarıdaki tarifi, meyvelerin emdiğinin dışındaki serbest süt miktarını 1 su bardağına tamamlayarak uygulamanızı öneririz. Bu takdirde meyve ile tatlanmış süt ve yumuşamış meyvelerle ayrı bir lezzet elde edersiniz.

Şekersiz Sütlü Tatlı

İşte beyaz sekersiz en kolay tatlı:

Kıyılmış kuru incir ya da kuru kayısıları 1 gece önceden kaselere sütün içine yatırın. Kaselerin üzerlerini kapayıp, buzdolabında tutun. Kuru meyveler süt ile yumuşuyor ve süte jelimsi bir kıvam veriyor. Eğer 2 gün buzdolabında bekletirseniz puding kıvamında, çok lezzetli bir tatlı oluyor.

Bunu bütün inciri süte en az 24 saat yatırım (yine buzdolabında), kıyılmış ceviz ile değişik bir incir tatlısı olarak sunabilirsiniz. Karanfil, tarçın..vb sizin yaratıcılığınıza kalmış. Eğer buzdolabında 2 gün bekletirseniz tadı daha da olgunlaşıyor, özellikle önerilir.

Şekersiz, Kuru Meyveli Kurabiye

Kuru tatlı meyve – en az 2 su bardağı dolusu (kuru uzum, dut kurusu, incir ve kayısı ince kıyılmış olarak)

2,5 su bardağı tam un

1 su bardağı süt

1 paket kabartma tozu + 1 çay kaşığı karbonat

Yarım kahve fincanı sızma zeytinyağı

İstendiği takdirde kıyılmış fındık, ceviz..vs ve baharat olarak tarçın koyabilir

(i) Tüm malzemeleri karıştırın. Ele bulasan ve tipik kurabiye hamuru kadar kati olmayan bir hamur elde edin.

(ii) İki kaşıkla/elle tepsiye dizin (sekil verilemiyor zaten).

(iii) 180 derecede pişirin (Kekteki gibi bıçak kontrolü yapıp, çok fazla pişirmeden alınması önerilir. Daha sert kurabiye isteniyorsa pişme süresi uzun tutulabilir).

Yumurta tarifte verilmedi ancak bağlayıcı olarak 1-2 yumurta ekleyip, sütü yumurta başına 2 kaşık kadar azaltabilir ya da unu artırabilirsiniz

PÜF NOKTALARI :

-Gerçekten tatlı olmasını istiyorsanız kuru meyve miktarını artırın. Miktarı artırdığınızda, kimse içinde beyaz şeker olmadığını anlayamaz.

-Eğer vaktiniz var ise incir ve kayısıyı 1 gece önceden 2 su bardağı sütün içine yatırın. Ertesi gün hamurunuzu bununla yoğurun. Tatlılık kurabiyeye daha iyi yayılmış oluyor.

-Ölçüler hassas değil. Yağ/süt/un karışımıyla oynayabilir, daha katı ya da daha yumuşak yapabilirsiniz.

Pozitif ID 

kişisel gelişimin profesyonel tasarımı 

   

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı 

kaynak

şekersiz muhteşem tatlar, kekler ve daha neler neler !…

                                                                                                             

                                                          “her şey sende ve doğada gizli ”                                                                                                                         Perihan Yıllı,2012                                                                                                                 

     



Şekeri şekerlemeleri 
alışkanlıklarımızdan çıkarmaya 
ne dersiniz? 
Tuzun tahrip edici özelliklerine, vücut ter ve idrar yolu ile atılım yaparak bir miktar hoşgörülü olabiliyor .
Oysa şeker , kesinlikle atılamıyor!…
üstelik kemik ve diş kaybına sebep oluyor…
tercih sizin !


Deneyin!muhteşem damak tatları tek yapılacak şey hayal dünyanızın sınırlarını genişletmek


Şekersiz Kek
İkram ettiğinizde şekersiz ve tatlandırıcısız olduğuna kimsenin inanmadığını göreceksiniz.
2 su bardağı tam un
1 su bardağı sut ya da soda
Kuru meyvelerden kıyılmış halde 2 avuç dolusu (kayısı, kuru üzüm, dut kurusu, incir…büyük meyveler ince ince doğranmış..).
1 pk kabartma tozu ve 1 çay kaşığı karbonat (eklemeden önce üzerine birkaç damla limon suyu sıkılırsa kokusu gider)
Hepsini çatalla ya da çırpma teli ile karıştırıp kek kalıbında 170-180 C’de 20 dakika kadar pişirin. Pişme kontrolünü bıçakla yapın.
Bu tarif son derece esnektir. İsteyen farklı unlarla, kakao ya da tarçın ekleyerek (tarçın kuru meyvelere çok yakışır) yapabilir.
Kıyılmış ceviz ve fındık bu tarifte çok güzel gidiyor. Kakaolu denemek isteyenlere not, meyve çok baskın olduğundan kakao pek fark edilmiyor.
*Yağ ve yumurta orijinal tarifte yok. İsterseniz 1 fincan kadar yağ ve 1 yumurta ekleyip, sütü yağ ve yumurta başına 2 kaşık azaltabilir ya da unu artırabilirsiniz.

Elde ettiğiniz hamurun kıvamı hassas değildir. İlk denemeniz sonrasında daha katı ya da daha yumuşak kek istiyorsanız sıvı miktarını biraz artırın ya da yumurta ekleyin.
Yumurta eklendiğinde öncelikle yumurtanın çatal ya da çırpma teli ile çırpılması önerilir.
*Bu tarif hemen hazırlanacak şekildedir. Beğendiğiniz takdirde bir sonraki denemenizde kuru meyveleri bir gece önceden 2 bardak süte yatırmanızı ve yukarıdaki tarifi, meyvelerin emdiğinin dışındaki serbest süt miktarını 1 su bardağına tamamlayarak uygulamanızı öneririz. Bu takdirde meyve ile tatlanmış süt ve yumuşamış meyvelerle ayrı bir lezzet elde edersiniz.

Şekersiz Sütlü Tatlı
İşte beyaz sekersiz en kolay tatlı:
Kıyılmış kuru incir ya da kuru kayısıları 1 gece önceden kaselere sütün içine yatırın. Kaselerin üzerlerini kapayıp, buzdolabında tutun. Kuru meyveler süt ile yumuşuyor ve süte jelimsi bir kıvam veriyor. Eğer 2 gün buzdolabında bekletirseniz puding kıvamında, çok lezzetli bir tatlı oluyor.
Bunu bütün inciri süte en az 24 saat yatırım (yine buzdolabında), kıyılmış ceviz ile değişik bir incir tatlısı olarak sunabilirsiniz. Karanfil, tarçın..vb sizin yaratıcılığınıza kalmış.
Eğer buzdolabında 2 gün bekletirseniz tadı daha da olgunlaşıyor, özellikle önerilir.

Şekersiz, Kuru Meyveli Kurabiye
Kuru tatlı meyve – en az 2 su bardağı dolusu (kuru uzum, dut kurusu, incir ve kayısı ince kıyılmış olarak)
2,5 su bardağı tam un
1 su bardağı süt
1 paket kabartma tozu + 1 çay kaşığı karbonat
Yarım kahve fincanı sızma zeytinyağı
İstendiği takdirde kıyılmış fındık, ceviz..vs ve baharat olarak tarçın koyabilir
(i) Tüm malzemeleri karıştırın. Ele bulasan ve tipik kurabiye hamuru kadar kati olmayan bir hamur elde edin.
(ii) İki kaşıkla/elle tepsiye dizin (sekil verilemiyor zaten).
(iii) 180 derecede pişirin (Kekteki gibi bıçak kontrolü yapıp, çok fazla pişirmeden alınması önerilir. Daha sert kurabiye isteniyorsa pişme süresi uzun tutulabilir).
Yumurta tarifte verilmedi ancak bağlayıcı olarak 1-2 yumurta ekleyip, sütü yumurta başına 2 kaşık kadar azaltabilir ya da unu artırabilirsiniz
PÜF NOKTALARI :
-Gerçekten tatlı olmasını istiyorsanız kuru meyve miktarını artırın. Miktarı artırdığınızda, kimse içinde beyaz şeker olmadığını anlayamaz.
-Eğer vaktiniz var ise incir ve kayısıyı 1 gece önceden 2 su bardağı sütün içine yatırın. Ertesi gün hamurunuzu bununla yoğurun. Tatlılık kurabiyeye daha iyi yayılmış oluyor.
-Ölçüler hassas değil. Yağ/süt/un karışımıyla oynayabilir, daha katı ya da daha yumuşak yapabilirsiniz.
Bir de vücut kimyasallarını,hormonların denge içinde çalışması için derin nefes egzersizleri çok önemlidir. Bir Yudum Nefes Kitabı^ nda kendiniz için rahatlıkla uygulayabileceğiniz teknikleri bulabileceksiniz.

şu şekerin hiç şakası yok!… | pozitifid     

pozitifid.blogspot.com/…/su-sekerinhic-sakas-yok.ht 





http://pozitifid.blogspot.com.tr/2015/06/bir-yudum-nefes.html

 


 Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı  &
                içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi
                                                                           
fatih – fevzipaşa cd 27/3
http:pozitifid.wordpress.com
pozitifid.kisiselgeişim@facebook.com
pozitifid@gmail.com

kaynak

Şu Şekerin Hiç Şakası Yok!…

İcindeki Sonsuz Güce UYAN”maya hazır mısın?
Çok yakında tüm kitap evlerinde

Tatlı niyetli acılar, ağrılar... 

                                                           Her şey sende ve doğada gizli
Vücut alınan tuzun bir miktarına karşı hoşgörülü davranarak ter ve idrar yolu ile fazlasını atabiliyor, oysa şekeri özellikle kesme tarzına hiç hoşgörü gösteremiyor 
perihanyilli.com

Şekerler şekerlemeler çocukluğumuzun “düşü ve gerçeği “erişkin dönemin ise kabusu
Nasıl yanlış bir alışkanlıktır?!
Yeni doğan bebeğine emziği verilmeden önce şekere bulanması…
Ya da diğer besin türlerini  şekerle tadlandırarak bebeğe yedirmek
Ya da cicili bicili şekerlerle tanıştırmak

Yıllardır mutluluğu yaşatmak için şekerlerle şekerlemelerle yapılan  şeker niyetli yanlışlar oysa araştırmalar  gösteriyor ki;

Kalsiyum eksikliği ( …şeker sentetik olarak üretilmektedir, sindirimi esnasında zehirli asit üretmektedir  vücuda salınan bu zehirli atıkları  asimile etmek ise kalsiyum içeriğindeki  mineraller ve tuzlar  tarafından sağlanmaktadır ve organizmada doğal bulunan dişler ve kemiklerim rezervlerini kullanarak , şeker yan ürünleri yok edilmektedir DİŞ ÇÜRÜMESİ ,KEMİK ERİMESİ (osteoporoz) nin temel nedeni şeker tüketimi ile doğru orantılıdır

Şeker tahribatı yağların dengeli kullanılmaması neticesinde ( çok fazla ya da çok az )  vücut tarafından atılmaktadır
Son günlerde şekeri daha rafine olarak kullanıma sunma alternatifleri aranır oldu, sıvı şeker şekerin sıvılaştırılarak  şişelerde litre kabında tüketicilere sunulma anlayışı ile  gündem oluşturulmaya çalışılsa da amaçlanan çok daha fazla kimyasala maruz bırakılmaması olsa da rafine ve organik olmayacağından yan etkileri yok edilemeyecektir, mutfak kullanıcıları bu defa kullanım miktarını çoğaltmak durumunda kalacağından olumsuz sonuçları elemine edemeyecektir.

Yüzyıllardır  tatlanacağız diye acılarla ağrılarla dolu  bir  yaşam şeklinin insanlığa  sunulması oldukça şaşırtıcıdır…
Anne adaylarına ve lohusa annelere yüzyıllardır depolanan şekerler…( lohusa şerbetinden tatlılara kadar….)
Şimdilerde de kayıpların telafi yolları için gene yan etkileri bol olan kimyasal içerikli medikal tedaviler!

İstanbul Teknik Ün. Gıda tekn. bölümünün araştırmalarına göre çaya BAL katılması içeriğinde ki antitoksidanların açığa ıkmasına neden oluyor.

Yanısıra şaşırtıcı bir araştırma da ABD Alabama Üniversitesi’nden;
Çağımızın yaygın hastalıklarından alzeimer hastalığını tetikleyen başlıca nedenleri arasında şeker tüketimi ve yanlış beslenme alışkanlıklarının  olduğu açıklanmaktadıt.

Fazla şeker tüketiminin özellikle pankreas hastalığına yol açtığı,
bir diğer araştırma denek farelerde uygulama sonucu yaşlandırıcı özellikleri vurgulanmaktadır..

Sıcak içeceklere katılan  piyasada satılan çeşitli tatlandırıcılar yerine, diyoruz ki;

çantamıza tıpkı tadlandırıcılar gibi minik bir şişeye bal ya da pekmez koyalım,
çay içeceğimiz zaman işte misler gibi bir öneri

O halde şekerin yarattığı tahribatları onarabilmek için … 
Daha ulaşılabilir olan bir öneri,
Son günlerin spekülatif hayvansal gıdası tavuklarmızın yumurta kabuklarındaki kalsiyumun yararları gündem oluşturmaktadır
Ne yapıyoruz?
Bir adet yumurta  kabuğunu kaynar suda 3-5 dk. pişiriyoruz
Havanda un kıvamında ezerek yarım limon suyuyla karıştırarak tüketiyoruz…

http://www.youtube.com/watch?v=Bp6cJHUugr4&feature=related

.
Yumurtanın kabuk dokusu kemik ve dişlerimize eşdeğer  özeliklerde olduğu kesinleşmiş bir bulgudur
 İçeriğinde  bakınız neler  var;

Bakır, flor, demir, manganez, sülfür, silisyum  çinko gibi sayısız mineraller…

Macaristan ve Alman bilim adamları  insan vücudunda yaptıkları araştırmalar neticesinde, yetişkinler ve  çocuklarda  diş ve kemik tedavisinde ki olumlu sonuçlarının yanı sıra,
Tırnak ve saç kırılmaları
Dokularda dayanıklılık sağlayarak; diş eti kanamaları,uykusuzluk, barsak sorunları,kan dolaşımına katkıları yanında radyasyonun etkilerini azalttığı gibi sayısız yararları olduğunu savunmaktadırlar..
.
Sonuç olarak..
Her şey doğanın mucizesinde gizli.. 
Sentetik gıdalar ile 
Zaman kaybettik  
Emek kaybettik,para kaybettik …
En önemlisi de sağlığımızı kaybettik…
Çok geç dahi olsa farkına vardık..

Hiç bir şey için geç değildir…


pozitifid.blogspot.com/2012/08/sekersiz-muhtesem-tadlar.html


http://www.youtube.com/watch?v=hMRBl3NB40E

yumurta kabuğu karışımı

http://www.youtube.com/watch?v=tXUiMIJsqhw 
şeker kullanırken

İşte, düşündüren bir başka haber:

Los Angeles’te yaşayan George Prior, sağlığını ne şekilde etkileyeceğini görmek için bir ay boyunca günde 10’ar kutu coca cola içti.


Haberi The Daily Mirror duyurdu. 50 yaşındaki vatandaş, deneyi içecekte bulunan aşırı doz şekerin bünyesine ne tür bir etki yapacağını merak ettiğinden dolayı yaptığını söyledi. Prior’un açıklamasına göre, deneyin sonuna doğru kilosu 76’dan 86’ya, tansiyonu ise 129/77’den 145/96’ya çıktı. Elde edilen sonuçların normal değerlerin çok üzerinde olduğu ve kalp rahatsızlığı ve beyin kanaması riskini ciddi bir şekilde arttırdığı kaydedildi. 

Belli bir süre sonra bağımlılık hissettiğini de ifade eden Prior, eskiden fark etmediği “tatlı bir şeyler” atıştırma hissi de ortaya çıktığını belirtti. Yaptığı deney sırasında sadece düşük karbonhidrat içerikli besinler tercih ettiğini de açıklayan Amerikalı, genelde yağsız et, sebze ve meyve yediğini söyledi. 
Prior konuşmasında, “İnsanları, ne kadar çok şeker yedikleri ve şekerin ne kadar zararlı olduğu konusunda düşünüp konuşmaya sevk etmek için böyle bir deneyi uyguladım” dedi. 
100 gram coca cola 10,2 gr şeker içeriyor. Şirket, içeceklerinde bulunan aşırı doz şekerden dolayı defalarca eleştirildi. Yapılan eleştiriler neticesinde 2014 yılında şeker içeriği üçte bir azaltılmış Coca-Cola Life satışa sunuldu.

Tamamını oku: http://turkish.ruvr.ru/news/2014_12_05/gunde-10-kutu-coca-cola/
http://pozitifid.blogspot.com.tr/2015/06/bir-yudum-nefes.html

http://pozitifid.blogspot.com.tr/2012/10/antidepresanlar-depresyon-yapyor.html 
http://pozitifid.blogspot.com.tr/2016/09/access-bars-uygulama-seanslar.html

 http://www.dr.com.tr/Kitap/Bir-Yudum-Nefes/Perihan-Yilli/Egitim-Basvuru/Saglik/Geleneksel-Saglik-Yontemleri/urunno=0000000645484?gclid=CO_ThPvmzc8CFQcz0wodD4cB0A


                 İletişim@Randevu 
          http://www.perihanyilli.com/
           pozitifid@gmail.com 
           gsm 0553 866 86 30
           http://pozitifid.wix.com/pozitifid 
           
          Access Conciousness Bars Uygulamacısı Nefes Terapisti, Holoterapi, Reiki Nlp Uzmanı, Çocuk Ergen ve Yetişkin Danışman ve terapisti, Objektif Testler (zeka,kişlik,gelişim,beceri) Uygulama ve Raporlama 

pozitifid.kisiselgeişim@facebook.com

pozitifid@gmail.com

   

http://arsiv.indigodergisi.com/arsiv/neslih
                                                                                                                        

şu şekerin hiç şakası yok!…

                                                               her şey sende ve doğada gizli 


tatlı niyetli acılar ve ızdırap verici  ağrılar…


şekerler şekerlemeler çocukluğumuzun “düşü ve gerçeği “erişkin dönemin ise kabusu

nasıl yanlış bir alışkanlıktır? yeni doğan bebeğine emziği verilmeden önce şekere banılması…

ya da diğer besin türlerini  şekerle tadlandırarak bebeğe yedirmek

ya da cicili bicili şekerlerle tanıştırmak

yıllardır mutluluğu yaşatmak için şekerlerle şekerlemelerle yapılan  şeker niyetli yanlışlar oysa araştırmalar  gösteriyor ki

kalsiyum eksikliği ( …şeker sentetik olarak üretilmektedir, sindirimi esnasında zehirli asit üretmektedir  vücuda salınan bu zehirli atıkları  asimile etmek ise kalsiyum içeriğindeki  mineraller ve tuzlar  tarafından sağlanmaktadır ve organizmada doğal bulunan dişler ve kemiklerim rezervlerini kullanarak , şeker yan ürünleri yok edilmektedir DİŞ ÇÜRÜMESİ ,KEMİK ERİMESİ ( ostropoz)’ un temel nedeni şeker tüketimi ile doğru orantılıdır

şeker tahribatı yanında kalsıum , yağların dengeli kullanılmaması neticesinde ( çok fazla ya da çok az )  vücut tarafından atılmaktadır

son günlerde şekeri daha rafine olarak kullanıma sunma düşüncesi hakim olmaya başladı yani, sıvı şeker ( şişelerde litrelenerek ) gündeme oturtulmaktadır.

yüzyıllardır  tatlanacağız diye acılarla ağrılarla dolu  bir  yaşam şeklinin insanlığa  sunulması oldukça şaşırtıcıdır…

anne adaylarına ve lohusa annelere yüzyıllardır depolanan şekerler…( lohusa şerbetinden tatlılara kadar….)

işte ABD’ nin şekeri yasakladığı haberi…

http://arsiv.indigodergisi.com/arsiv/neslihan_kolayasak_09.htm

şimdilerde  kayıpların telafi yolları

 Bitkisel, takviyeler  gündeme getirilmektedir yeni pazar arayışları ve  etkileri yan etkileri % 100 kanıtlanmamış  ürünler,

şekerin şekerli yiyeceklerin tahribatını giderme çalışmaları, daha ulaşılabilir olan ;

 çözüm , son günlerin spekülatif hayvansal gıdası  tavuklarmızın  yumurta kabuklarında  ki kalsiyumun yararları ile  gündem oluşturmaktadır

ne yapıyoruz?

bir adet yumurta  kabuğunu kaynar suda 3-5 dk. pişiriyoruz

havanda un kıvamında ezerek yarım limon suyuyla karıştırarak tüketiyoruz…

http://www.youtube.com/watch?v=Bp6cJHUugr4&feature=related

.

Yumurtanın kabuk dokusu kemik ve dişlerimize eşdeğer  özeliklerde olduğu kesinleşmiş bir bulgudur

 içeriğinde  bakınız neler  var;

 

bakır, flor, demir, manganez, sülfür, silisyum  çinko gibi sayısız mineraller mevcut,

Macaristan ve Alman bilim adamları  insan vücudunda yaptıkları araştırmalar neticesinde, yetişkinler ve  çocuklarda  diş ve kemik tedavisinde ki olumlu sonuçlarının  yanında;

tırnak ve saç kırılmaları

dokuların dayanıklılığını sağlayarak ; diş eti kanamaları,  uykusuzluk, barsak sorunları ,

kan dolaşımına katkıları yanında radyasyonun etkilerini azalttığı gibi sayısız yararları olduğunu savunmaktadırlar…

sonuç olarak..

her şey doğanın mucizelerinde gizli..

sentetik gıdalar ile ,

sağlığımızı kaybettik

zaman kaybettik

emek ve para kaybettik …

en önemlisi de sağlığımızı kaybettik…

çok geç dahi olsa farkına vardık..

en önemlisi ise nefesin koruyucu iyileştirici gücünün keşfedildiği modern dünyamızdan geçiyorken..

hiç bir şey için geç değildir…

 

http://www.youtube.com/watch?v=hMRBl3NB40E

yumurta kabuğu karışımı

http://www.youtube.com/watch?v=tXUiMIJsqhw

şeker kullanırken

Pozitif ID

   

Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı