STRESİN KÖKENİ GEÇMİŞTEN GELEN TECRÜBELERDİR

Dün sabaha karşı kendimle konuştum; 
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum. 
Yokuşun başında bir düşman vardı. 
Onu vurmaya gittim,kendimle vuruştum…
(Özdemir Asaf )

Nasıl Sağlıklı Kalacağız?
                             Perihan Yıllı,2013

“Bulunulan anda stres yoktur”diyor Dr.Stephen Rechtschaffen

Sağlık ya da insanı doğrudan ilgilendiren sayısız konular hakkında limit tanımayan bir o kadar da doğruluğu tartışılır bilgilere tanık oluyoruz. Bilginin paylaşımı şaşırtıcı bir hızla yayılırken bir o kadar da adını hiç duymadığımız hastalıkların içinde kendimizi buluveriyoruz,

Ve bunlar kabul etsek de  etmesek de  korkular endişeler yaratıyor ve çoklukla da kendimizi doktorda buluyoruz. Doktora başvuru sebebimiz ise çoklukla ya baş ağrısı ya çarpıntı ya baş dönmesi ya da reflü ve benzer  rahatsızlıklar,  doktorunuzun genellikle size verdiği yanıt ise rahatsızlığınızın “stres ve psişik sebeplerden kök alarak fiziksel semptomlara dönüştüğünü” söylemesidir.. ..
Maalesef, içinde yaşadığımız dünya her an bir stres bir gerginlik yaratmakta oldukça profesyonelleşti
Şüphesiz bununla savaşmak yerine de barış içinde yaşama yollarını çözümlerini üretmeliyiz;

nasıl daha sağlıklı?

nasıl daha zinde olacağız? 

Bir nebze de olsa konuyu açma üzerinde çalışalım

Çoğunlukla da yapılan ,  şöyle bir uzanarak  kumandayı eline  alıp,  tv izlemeye koyulmak veya  bir arkadaşla paylaşmak ve siz daha anlatmaya başlar başlamaz, arkadaşınızın cümlenizin tamamlatmadan ,
“bende de aynı sorunlar”,  diyerek sohbete onun devam etmesi ve
 katlanarak artan duble stresler… 

Çözümsüzlükler sarmalı gibi…
Ya daha yoruluyorsunuz ya da çok boş konular  ve amaçsız çaresiz kalıyorsunuz
Günü aynı tempoyla devam ettiren uykusuz kalmanıza sebep olan uzun geceler 
yorgun uyanılan sabahlar….
Eğer bunlar doğruysa neden bu kadar  sıkıntılarla bir boğuşma içindeyiz

Bunalımlara giriyoruz ve her sohbetin ya da iş alanlarının olmazsa olmaz kavramıdır  “stres” sözcüğü,

Gerçekten stres nedir?

Stres ne demektir?

Daha önceki jenerasyonların hiç tanımadığı, tanımadığı için de kadar da bir o kadar şanslı oldukları dönemlerde insanlık hiç strese girmiyor muydu?

Ya çok sinirli ya da sıkıntılı gibi sözcüklerle geçiştiriliyor iken…

Ne oldu da tüm hayata yön veren tıp dünyasını da sarsan bir olgu oluşuverdi?…

Milyarlarca liralara mal olan bir devin de beslediği medical sektör oluşuverdi…

Stres yaşadığınız zaman aslında bilmelisiniz ki bu bir tepkidir

Strese nasıl tepki vereceğimiz aslında geçmiş tecrübelerimize bağlıdır
Sağlıklı yaşayabilmek sayısız metotlar sunar
hedefimiz sağlıklı bir birey olmak
ciddi bir hastalık kalp sorunu yüksek tansiy
basit bir hastalık da olabilir
 bir baş ağrısı gibi ve  bir çok kişi bundan şikayetçidir  ve %90’ı STRES kökenlidir
O halde stres nedir?
şöyle bir düşünelim
nasıl TEPKİİ veriliyor

strese verilen TAVIR nasıldır
ETKENLER
İNANÇLAR
KÜLTÜR 
DÜŞÜNCELERİNİZ
GEÇMİŞ de yaşanan her şey tepkiye sebep olan kaynak olabilir
…………………
strese nasıl tepki verileceği yaşamsal anlamda geçmişten gelir
strese nasıl tepki veriyorsunuz ?
önemli olan konu budur.
STRESİN KÖKENİ GEÇMİŞTEN GELEN TECRÜBELERDİR
geçmişte yaşadığınız tecrübeler sizin inancınızı ve tavırlarınızı  şekillendirmiştir 
bunlara tepki olarak stres yaşıyorsunuz
tepkiler özneldir kişiden kişiye farklılık gösterir.
sokakta gidiyorsunuz hiç karşılaşmak istemediğiniz birini görüyorsunuz canınız sıkılıyor geriliyorsunuz yüzünüz  asılıyor sararıyor gözleriniz kasılıyor
bunlara tepki olarak stres yaşıyorsunuz
bazen de  iş yerinize hiç hoşlanmadığınız birisi geliyor
birden tansiyonunuzda bir denge bozukluğu;   düşer ya da yükselir o kadar strese girersiniz ki baş ağrılarınız başlar 

şu insanı görünce başım ağrıyor baş ağrısı gibi insan dersiniz , mesela

bu bir tepkidir
tepkiler değişkendir kişiye göre konuya göre her kesin tepkileri farklıdır farklı insanlar farklı tecrübelere dayalı farklı tepkiler verirler
unutmamalısınız ki sizin sizin kontrolünüz altında
bazı insanlar , derki;

BU BENİM  KARAKTERİM BİR ŞEY YAPAMAM…
BU BENİM….
Aslında O, siz değisiniz ki!.

Sadece  seçiminiz

Çünkü siz strese tepki  vereceğinize  cevap verebilirsiniz
Yeteneğinizle yanıt verdiğinizde ise buna SORUMLULUK diyoruz
bizim yapmak istediğimiz STRESE cevap vermek olmalı

stresi iki türden  yaşıyoruz 

POZİTİF stres  ; mutluluk haliyle karışıktır motive eder heyecanlandırır
keyif alacağını bildiğiniz bir topluluğa gideceksiniz heyecanlısınızdır ama içinizde stres yaşarsınız…
 bunu da motive eden  de tecrübedir aslında
bu hoş bir strestir 

sizi etkileyen diğeridir,
NEGATİF STRES Daha fazla endişe etmek durumunda olduğumuz strestir
Sizde

felç etkisi yaratır

performansınızı etkiler

yeteneklerinizi etkiler

sevmenizi engeller

doğru – geçerli ifadenizi etkiler

ruhunuz zedelenir

ve sağlığınızı yıpratır, yorar
sağlık sorunlarımızın, maalesef ki % 90 ‘ı bu streslerden kaynaklanır ve bu sorunlar aslında vereceğimiz  karşılıktan kaynaklanır
aslında kontrol etmemiz gereken şey strese karşılık verdiğimiz karşılık

her birimiz stres yaşadığımız zaman direk tepki veriyoruz

ve bedenimizde bu tepkiyi yaşıyoruz

arzu etmediğiniz bir şeyler oluşuyor  ve rahatlığın yerini  bırakıyor stres yaşıyorsunuz

kalbiniz hızlı çarpıyor nefes alışınız değişiyor sıklaşıyor

gözleriniz kasılıyor,mideniz ağrıyor,kaslarınız geriliyor
ayaklarınız titriyor
bacaklarınız kesiliyor …
bunun ne olduğunu biliyoruz

bu strese verdiğiniz tepkidir

bu tepki tehlikeye karşıdır hayatta tutunmak için verilen dirençtir

bu tepkilerimiz fiziksel olarak organizmanın tümünde çok farklı sorunlara sebep oluyor organlarımız buna çok farklı tepinircesine cevap veriyor

organellerin yolunda giden çalışmaları birden allak bullak oluyor

bağışıklık sisteminiz etkileniyor

güç kaybediyor

zayıflıyor

bu gösterdiğim dövüş ve üç yönümüzle tepki veriyor ve dövüşüyoruz
fakat  artık dövüşmek zorunda değiliz
  
aslında iç güdüsel tehlikeden kaçmak zorunda olduğunuzu ve bir yabani hayvanın sizi yiyeceğini düşündüğünüz için kaçıyorsunuz
ama artık yerleşik düzendeyiz
kaçmak ya da bedensel olarak kovalamak zorunda olduğumuz korunmak zorunda olduğumuz bir düzen de değiliz
zihnin diyaloğun konuşarak anlayarak dinleyerek çözebildiğimiz bir dünya düzenindeyiz
kas gücümüzle korunacacağımız   toplumda yaşamıyoruz bu yüzden artık o tehlikeden kaçmamız gerekmiyor
binlerce yıl geçti artık o dövüş vur ve kaç tekniği zamanla değişti
şimdi korku ve sinir ile değişti
şimdi düşünmeniz gereken ben günlük hayatımda neden korkuyorum ve neye sinirlendim?
Ve bu yaşadığım strese sebep oldu?
Sormanız gereken anahtar soru!
Fark edilecektir ki , belirli korkunuz ve sinirlendiğiniz sizde üzüntü yaratan şeyler var
Ve gerçektir ki, bunlar hastalıklarınızın % 90 nına sebep oluyor

Bu temel korku ve asabileşmenin  temeli aslında temel duygularımızdır
sözünü ettiğimiz  temel duygularımız;
– Red edilme
– Terk edilme
– Yalnız kalmak
– Yardımsız kalmak
– Umutsuzluk…

Ve her birinin kontrolünüzde  olmama duygusu
Bu duyguları yaşadığınız zaman korku ve asabiyet  hissedeceksiniz

Unutmamanız  gereken şey bunları tetiklediğiniz zaman hayatınızdaki hastalığın % 90 nına sebep olacak

Geçmişinizde yaşadığınız temel duygularınızı tetiklediğiniz zaman sağlığınız etkilenir

Bu günkü hayatınız değil geçmişiniz…
Sinirli olduğunuzda  , kaçmak istediğinizde …
Bu siz değilsiniz!

örn.gelir gider dengeniz de uyumsuzluk yaşıyorsunuz  ve strese giriyorsunuz, enerjiniz tümüyle gidiyor yapılması gereken gene zihni yönetmek, enerjiyi gelir grafiğinizi artırmak adına kullanarak, daha ne yapabilirim? üzerine yoğunlaşmak
gerçek ihtiyaçlar ile isteklerin analiz edilmesi gibi

Bu yaptıklarınız hayatınızda büyük bir strese sebep olacak ve bir çok hastalığa neden olacaktır

Bağışıklık sisteminiz etkilenecek

Beyin frekanslarınız etkileyecek

dolaşım sisteminiz etkilenecek,

boşaltım sisteminiz erkilenecek

Ses tonunuz etkilenecek

Tüm sistem  etkilenecek değişecek …
Kendine ve vücuduna zarar vermek ile,organlarınız size yanıt verecektir

kendinizi rahatlatacak, o kadar fazla seçeneğin sunulduğu bir çağdayız , 

artık insanlar kendini daha bir keşfeder oldu

sayısız rahatlama sağlığa kavuşma teknikleri var
ve bunlardan bir tanesi ya da bir kaç tanesi sizin için uygun olacaktır

seçiminizi yapabilirsiniz

nefes terapileri
reiki,meditasyon,yoga sayısız teknikler ve hatırdan çıkarmayın vücut ilk tepkiyi baş ağrısı mide gibi rahatsızlıklarla sinyalleriyle size anlatmaya çalışacaktır

Ve lütfen!

Üzerinizdeki stresten kurtulun ve kendinizi rahatlatın
Böylece sağlığınızı kontrol edeceksiniz ve ikinci aşama kötü hastalıklara, diyabet, böbrek, kolestrol gibi  rahatsızlıklara engel olacak, üçüncü tur hastalıklara da geçit vermeyeceksiniz.
kendinize izin verin
kendinizi anlayın
kendinizle tanışın
kendinizi tanıyın



 
Bir  nefes seansı,  bir yıllık psikoterapiye eşdeğerdir.
Psik.Dr.Henry Rohberg (ABD)
                                                                   Pozitif ID                                                                      


Perihan Yıllı ile
           Pozitif ID        

 Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı  & 
                içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi 
                                                                            

fatih – fevzipaşa cd 27/3

sinsi hastalık

PozitifID Kişisel Gelişim

En sinsi hastalıklar sıralamasında ön sıralarda yer alan bedenin üretmiş olduğu kalıntıların atılım görev işlemcisi böbreklerimiz, su tüketimi, tükettiğimiz suyun kalitesinden, ph düzeyine,  ve tükettiğimiz besinler, kontrol altında tutulmadığı sürece ciddi tehditler içermektedir, düzenli idrar tahlilinde özellikle kreatin düzeyinin limitlerinin yüksek olması ise en iyi kanıtımız olacaktır ve hatta kökeninde stres psikolojik sebeplerde oldukça etken sebepler arasında yer almaktadır ve elde edilen bulgularda Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar’ın açıklaması oldukça düşündürücü,

“Dünyada 500 milyondan fazla kişide kronik böbrek hastalığı olduğunu, 
Türkiye’de ise bu sayının 8 milyona kadar ulaştığını, böbrek hastalığının çok hızlı geliştiğine, 
kontrol altına alınmayan yüksek tansiyonun böbrekler üzerinde ciddi hasarlar meydana getirdiğini,teşhis edilmediği takdirde kronik böbrek hastalığının böbrek fonksiyonlarının adım adım kaybedildiği, sonuçta da diyaliz tedavisine veya böbrek nakline kadar gidebilen sonuçlara neden olduğu” ifade edilmektedir.
”Bazı hastalıklar yavaş geliştiği için hasta farkına varamayabiliyor. Farkına varamadığı için de tedavilerini geciktirebiliyor. Böbrek hastalıkları, çok sinsi seyreden bir hastalık grubu maalesef. Hastalık ilerlediği zaman da durdurmak veya geri döndürmek mümkün olmayabiliyor. Tabii yani bazı insanlarımız da kendisinde hastalık olduğunu biliyor, ama bunun üzerine yeterince düşmeyenler de oluyor. Tedavilerini, kontrollerini aksatabiliyorlar. Bu şekilde hastalık daha hızlı ilerleyebiliyor. Yani böbrek hastalığı bir kere başladıktan sonra, diyaliz evresine gelinceye kadar geçen süreyi, yakın takip ve tedaviyle uzatmak elimizde. O nedenle hastalarımızın yakın kontrollerini yaptırmaları gerekiyor.” (Doç. Dr. Abdullah Uyanık)
Böbrek fonksiyonlarının bozulmasıyla metabolizmayı etkileyen önemli olaylar birbirini izler. Böbreklerden su, sodyum, potasyum, fosfor gibi maddeler ile üre, ürik asit, kreatin gibi  atığı zehirli maddeler atılamaz, kanda birikir. Bu değişiklikler sebebiylebeslenmede bazı önlemler almak gerekir. Hastanınlaboratuar bulgularına göre doktoru özel bir diyet önerir. Diyetuzmanının hazırlayacağı diyet ile, tuz potasyum, fostor ve su miktarları kontrol altına alınır.
Yiyeceklerde birden fazla besin öğeleri bulunur. Hastanın hangi besin öğesinin hangi yiyeceklerde bulunduğunu bilmesi, diyetini iyi kullanmasını sağlar. Diyet uzmanıbu konularda gerekli açıklamaları yapıp yol gösterir.
PROTEİN
Vücut hücrelerinin yapıtaşıdırlar. Vücudun büyümesi, gelişmesi yıpranan hücrelerin onarılması için gereklidir. Et, , tavuk, süt ve türevleri, yumurta kaliteli protein kaynaklarıdır. Proteinin fazla alınmasında; bulantı, kusma iştah azalması az alınmasında; yorgunluk, güçsüzlük, kilo kaybı olur.
POTASYUM
Böbrekler tarafından kontrol edilen bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 3,6-5,5 meq/L’dir Günlük gereksinimi 2 mg’dır. Vücudun asit-baz dengesi ve normal kalp atışı için önemlidir. Böbrek hastalarında potasyumun fazlası böbreklerden süzülemez, kanda potasyum seviyesi artar, kavun, koyu yeşil yapraklı sebzeler, bal kabağı, patates, domates, kuru fasulye, fındık ve sütte potasyum bulunur.
FOSFOR

Kalsiyum ile fosfor kemikleri ve dişlerin sertleşmesini sağlayan bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 2,5-4,2 mg’dır. Günlük gereksinimi 500-700 mg’dır Böbrek hastalarında fosforun fazlası vücuttan atılamaz. Kanda fosforun artması, kemiklerdeki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olur. Proteinden zengin gıdalarda fosfor bulunur. Balık, organ etleri, sosis, salam, sucuk, yumurta, süt ve türevleri , kuru baklagiller, kurutulmuş meyveler, tahıllar fosfor kaynaklarıdır.

SODYUM
Vücuttaki bir madensel öğedir, Kandaki sodyum düzeyi 134-144 meq/ L’dır. Günlük sodyum gereksinimi 2,5-7 gr’dır. Buda 7,5-18 gr sofra tuzudur. Böbrek normal çalışmadığı zaman sodyum vücutta kalır. Sodyumun fazlası vücutta sıvı birikimine sebep olur. Tuz içeren yiyecekler şunlardır: Sucuk, Pastırma, salam, sosis, kavurma etler, dil, dalak, yürek, işkembe, soslar, hazır çorbalar, hazır her türlü gıdalar, tuzlu bisküvi, kraker, tuzlu kuruyemişler, konserve yiyecekler, salamura yiyecekler, turşular, zeytin, salça, soğan, sarmısak tozu.
SIVI
Akıcı durumda olan içeceklerdir. Su, kahve, çay, süt jöle, dondurma, çorba, soslar, meyve suları sıvı yiyeceklere örnektir. Böbrek hastalarının sıvıyı dışarı atma sorunları vardır. İdrar kusma, ishal ve fazla terleme ile de vücuttan sıvı atılır. Böbrek hastaların alacağı sıvı miktarı günlük çıkarılan idrar oranına bağlıdır, Pratik olarak şu formülle hesaplanır.
Alıncak Sıvı Miktarı 24 Saat x 0,5 x Ağırlık x 1 gün önce çıkarılan idrar miktarı.
Vücutta sodyum ve sıvının fazla bulunması yüksek tansiyon, nefes darlığı, ödem ve kilo artışına sebep olur. Fazla tuzlu yiyen kişi susar ve çok su içer. Çok su kilo artışını sağlar. 1 su bardağı su 160 gram’dır. İki su bardağı su içtiği zaman ortalama yarım kilo alınır.
Sıvı kontrolü için
1- Sofra tuzu ve sodyumlu yiyeceklerden sakının,
2- Susuzluğunuzu giderecek kadar için,
3- Limon dilimleri ve çiklet ile ağzınızı nemlendirin,
4- Ağzınızı soğuk sıvılarla çalkalayın fakat içmeyin.
DİYET ÖRNEKLERİ
1- Kronik böbrek hastalarında uygulanan diyet
40 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET
(1500 kalori, 1400 mg Potasyum, 600 mg Fosfor, 300 mg Sodyum)
Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü
Süt veya  200 2 çay bardağı
Yumurta 50 1 adet
Et-Tavuk-Balık 90 3 köfte kadar
Ekmek 125 5 ince dilim
Sebze – 2 porsiyon
Meyva – 2 porsiyon
Yağ 20 2 yemek kaşığı
Bal veya reçel 20 2 tatlı kaşığı
40 GRAM PROTEİNLİ DİYETTE
ÖRNEK YEMEK LİSTESİ
SABAH :
Çay veya ıhlamur(Şekerli)
1 adet yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar tuzsuz peynir
2 tatlı kaşığı bal veya reçel
1 tatlı kaşığı tuzsuz yağ
1 ince dilim ekmek
ARA ÖĞÜN : 1 porsiyon meyva
ÖĞLE :
2 adet ızgara köfte veya aynı miktar et, tavuk
2 yemek kaşığı bitkisel yağlı  yemeği
1 çay bardağı yoğurt
2 yemek kaşığı pirinç pilavı
1 kase  peltesi
ARA ÖĞUN : 1 porsiyon meyva
AKŞAM :
30 gram 1 küçük parça haşlama et
2 yemek kaşığı makarna
2 yemek kaşığı bitkisel yağlı sebze yemeği
1 ince dilim ekmek
GECE 1 çay bardağı süt (Şekerli)
2- Hemodiyaliz hastalarında uygulanan diyet
60 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET
Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü
Süt veya yoğurt 300 3 çay bardağı
Tuzsuz peynir 30 1 kibit kutusu kadar
Yumurta 50 1 adet
Et-Tavuk-Balık 120 4 köfte
Ekmek 150 6 ince dilim
Sebze – 2 porsiyon
Meyve – 2 porsiyon
Yağ 20 2 yemek kaşığı
Bal veya Reçel 20 2 tatlı kaşığı
NOT
1- Kalorinizi yükseltmek için çay, ıhlamur, et suları, tuzsuz yağ, nişasta, şeker, sade akide şekeri, pişmaniye, sade lokum yiyebilirsiniz.
2- Sebzeleri yıkadıktan sonra küçük parçalara bölüp haşlayın, haşladığınız bu suyu dökün, yağ istenirse et ilavesi ile pişirin. Yemeklerin suyunu yemekten kaçının.
3- 1 yumurta 1 köfte kadar (30 gr ) et aynı değerdedir. İstenirse birinden biri yenebilir.
4- 1 köfte kadar (30 gr) et yerine 3 yemek kaşığı kuru fasulye, nohut, kara bakla, barbunya, mercimekten birini yiyebilirsiniz.
5- Etlerden koyun etini ve tavuk beyaz etini ve balığı tercih ediniz.
6- Bitkisel sıvı yağlar ve zeytinyağı kullanınız.
7- 5 öğünde az az, sık sık besleniniz. Yemeklerinizi yavaş yiyiniz.
YENİLMEMESİ GEREKEN YİYECEKLER
1- Önerilenden fazla süt, yumurta, et, balık, dil ve işkembe (işkembeyi 10 günde bir yiyebilirsiniz).
2- İçeriği bilinmeyen çörek, kek, kurabiye, pastalar
3- Konserve, turşu, salamuralar, sucuk, pastırma, sosis, salam, sakatatlardan karaciğer, beyin, böbrek, dalak, yürek.
4- Çikolata, kuruyemişler, meşrubatlar, boza, kahve, kakao, neskafe
5- Tahin helva, tahin, pekmez
6- Bulgur
?- Pancar, bakla, ıspanak, pazı tatlı kabağı,. mantar, enginar, asma yaprağı,karalahana
8- Muz, kavun
9- Tuz ve tuzlu yiyecekler, kabartma tozu, et suyu tabletleri
ÖNERİLER
Dışarıda Yemek Yerken,
– Özel diyet uyguladığınızı her zaman belirtiniz
– Günlük et gereksinmenize göre etinizin miktarını ayarlayın. İsteyeceğiniz et salçasız veya haşlanmış tavuk, hindi ızgara et, biftek hamburger olabilir.
– Yiyebileceğiniz miktarda sebze veya salata isteyiniz. Salatalarınızı sirke ve yağ ile lezzetlendiriniz.
– Kızarmış ağır hamur tatlılarından kaçınınız. Müsaade edilen meyveler, sütlü tatlılar, dondurma yenebilir.
– Şerbet, buzlu meyve suları, jöleler, kahve ve çay günlük sıvı ihtiyacınıza göre alınabilir.
– Haftada 1-2 kez birer duble alınan alkolün böbreğe fazla zararlı etkisi yoktur. Aşırı alkol ülserli hastalarda kanama riskinin artmasına, terlemeyi artırarak idrar miktarının azalmasına, tansiyonun yükselmesine sebep olabilir.
– Sigaranın akciğerlerde, damar sistemi ve ülserde olumsuz etkileri vardır. İçilmemesi önerilir. 

(Diyet Uzmanı Emine Polatateş)

Yaratıcı Bir Zihni Yaratıcı Bir Beyin Saptar

Muhteşem bir bellek,

Beynimiz

Muhteşem bir bellek,

Beynimiz;

Sizce yeterince kullanılıyor mu?

Yoksa sıradanlaştırarak, kes kopyala yapıştırlara mahkum ederek uyutuyor muyuz?

Hayranlık ve şaşkınlıkla izlediğimiz teknolojik gelişmelerin son derece üzerinde olan bir beyin formuna sahibiz. 

Beyin, yapısal olarak ortalama 20 milyar civarında hücre ve bağlantıları ile 2,5 milyon gigabyte gücünde bir hafıza kartı ki bu da;

” 300 yıllık bir HD film kaydı gibi bir şey,
300 yıllık bir HD filmi kaydetmek gibi bir durum söz konusu
En azından bilinen bir kaç tekniği hatırlamamızda yarar var;


1. Derin Nefes Alın.


Daha fazla hava, kanınız (yani beyniniz) içerisinde daha fazla oksijen anlamına gelir. Nefesinizi burnunuzdan alın ve mümkün olduğunca diyafram kasınızıkullanarak ciğerlerinizin alt kısmınıdoldurmaya çalışın.
Birkaç kez derin nefes aldığınızda bu sizin hem gevşemenizi sağlar, hem de daha net biçimde düşünebilirsiniz.


2. Meditasyon Yapın.

Şu an hemen uygulayabileceğiniz bir meditasyon tekniği, yalnızca gözlerinizi kapayın ve dikkatinizi nefesinize yöneltin. Kaslarınızı gevşetmeniz meditasyonunuza yardımcı olacaktır. Eğer zihniniz gezinmeye başlarsa dikkatinizi yalnızca nefesinize yöneltin.

Beş on dakikalık bir meditasyon sizi gevşetir, zihninizi temizler ve özellikle zihinsel bir iş için sizi hazır hale getirir. .


3. Dik oturun.

Duruşunuz bedeninizdeki fizyolojik mekanizmalarıve dolayısıyla zihinsel süreçlerinizi etkiler. Bunu kendi kendinize kanıtlayabilirsiniz. Kafanız öne doğru sarkmış, gözleriniz yere bakar ve ağzınız açık biçimde matematik işlemleri yapmayı ya da bir problem çözmeyi deneyin.

Sonra aynı şeyi bir de dik vaziyette otururken, ağzınız kapalı ve karşıya ya da hafifçe yukarıya bakar durumda deneyin.


4. Doğru düşünme alışkanlıkları.

Birkaç hafta belli bir problem çözme tekniği üzerinde çalışın. Kısa sürede alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz.

Gördüğünüz her şeyi bir an için yeniden dizayn etmeyi deneyin bu da bir süre sonra alışkanlık haline gelecektir.

Bir parça çaba sarf ederek yararlı düşünme alışkanlıklarıgeliştirebilir ve sonra bunları çabasız biçimde kullanabilirsiniz. Alışkanlığın gücünden yararlanın.


5. Ölü zamanları değerlendirin.

Arabayla bir yere giderken, bekleme salonunda beklerken, ya da boş boş otururken geçen zaman değerlendirilmezse ölüolur. Bir kasetçalar ya da CD çalar ile arabanızda ya da boş zamanlarınızda yabancı dilde ya da kendi dilinizde bilgilendirici bir şeyler dinleyebilirsiniz.


6. Yabancı dil öğrenin.

Yeni bir dil öğrenmenin beyin işlevlerinde yaş ilerlemesine bağlıolarak gelişen performans kaybınıazalttığı görülmüştür.


7. Konsantrasyon ve farkındalık egzersizleri.

Zihninizi dağılmaktan alıkoyduğunuzda konsantrasyon ve net biçimde düşünme kendiliğinden ortaya çıkacaktır.Zihninizdeki karmaşayıizlemeyi ve durdurmayı öğrenin. Zihninizin arka planında sizi belli belirsiz biçimde rahatsız eden şeyler dikkatinizi çektiğinde onlarıhalletmenin yoluna bakın.

Bu, aramanız gereken birini arayıp o işten kurtulmak ya da yapacağınız işlerin listesini çıkarmak olabilir. Böylece en azından şimdilik yapacağınız işleri unutabilirsiniz.

Biraz pratik yaparak bu sizin için daha kolay bir hale gelir ve düşünme süreçleriniz daha güçlü olur.


8. Yazı yazın.

Yazmak zihniniz için çeşitli yönlerden yararlıdır. Belleğinize önemli olan şeyleri söylemenin bir yoludur, böylece gelecekte bazışeyleri daha kolay hatırlayabilirsiniz. Yazmak düşünme süreçlerinizi netleştirir. Yaratıcılığınızıve analitik becerilerinizi geliştirmek için iyi bir egzersizdir.

Günlükler, parlak fikirlerle ilgili notlar, şiir ve hikayeler yazmak zihninizi güçlendirecektir.


9. Mozart dinleyin.

California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bir müzik aleti çalan ve koroya katılan çocuklarınproblem çözme ve mekansal düşünebilme konularında diğer çocuklara oranla daha büyük bir gelişme kaydettikleri görüşmüştür.

Bir başka araştırmada 36 öğrenciye üç tane mekansal düşünme testi uygulanmış ve ilk testin hemen öncesinde Mozart’ın iki piyano için Re Majör sonatı on dakika süreyle dinletilmiş. İkinci testten önce gevşeme kaseti dinletilmiş, üçüncüden önce ise yalnızca sessizlik içinde oturmuşlar. Bu 36 öğrencinin ortalama skorları şöyle 1. test: 119; 2. test: 111; 3. test: 110.


10. Uykunuza dikkat edin.

Herkesin uyku ihtiyacı birbirinden farklıdır. Kendi ihtiyacınızın altında ya da üstünde uyumayın. Uykunun saatinden çok derinliği önemlidir. Gün içindeki kısa kestirmeler beynin dinlenmesi ve şarj olmasıiçin oldukça yararlıdır.


11. Kafein.

Kahve birçok kişi için zihin açıcı özelliğe sahiptir. Ancak fazla miktarda alındığında zihnin çalışmasınıolumsuz yönde etkileyebilir. Kafein bazı kişiler için uzun vadede olumsuz yan etkilere sahip olabilir. Ancak kısa vadeli olarak işe yaramaktadır.


12. Şekerden kaçının.

Karbonhidratlar genellikle beyninizin bulanıklaşmasına yol açar. Çünküşeker aldığınızda onu karşılamak için kana insülin salgılanır. Eğer önemli bir zihinsel iş yapacaksanız hemen öncesinde makarna, şeker, beyaz ekmek ve patates cipsi gibi şeylerden sakının.


13. Hızlı okuma.

Birçok kişinin inandığının tersine okuduğunuz şeyi daha hızlıokuduğunuzda onu daha iyi kavrarsınız. Daha kısa sürede daha fazla şey öğrenirsiniz ve hızlıokuma gerçekten çok iyi bir beyin egzersizidir.


14. Spor egzersizleri yapın.

Egzersizlerin özellikle uzun vadede beyin gücünü geliştirmesi sürpriz değildir. Fiziksel sağğınızıolumlu yönde etkileyen her şey doğal olarak beyninizi de olumlu yönde etkileyecektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar 10 dakikalık bir egzersizden sonra bilişsel fonksiyonlarda artış olduğunu göstermektedir.

Beyninizi tazelemek istiyorsanız küçük bir yürüyüş ya da birkaçhareket yapabilirsiniz.


15. Daha etkili biçimde öğrenin.

Bir şeyi öğrenmeye karar verdiğinizde hem başlamadan önce, hem öğrenme esnasında, hem de sonrasında notlar alın. Başlamadan önce kendinize Şu an bu konu hakkında neler biliyorum? diye sorun. Ve bunlarıbir kağıda not edin. Bu, zihninizi öğrenmeye hazırlayacaktır.

Çalışmayı bitirdikten sonra bir sonraki seans için zihninizde birkaçsoru olsun. Ve kendi kendinize şimdi ne öğrendim?diye sorun.


16. Zihninizi netleştirin.

Dağınık odalar ve ofisler dağınık düşünmeyi körükler. Zihinsel işler yapacağınız yeri buna uygun biçimde organize edin. Zor bir zihinsel işe başlamadan önce bedeninizi esnetin ve birkaç derin nefes alın.


17. Eğlendiğiniz bir şeyler yapın.

Bu hem stres düzeyinizi düşürmenize hem de beyninizi tazelemenize yardımcıolacaktır. Yalnız burada önemli olan yaptığınız eğlenceli faaliyete aktif olarak katılmanızdır.

Televizyon seyretmek böyle bir amaç için uygun değildir.

Zihni geliştirici eğlenceli oyunlar oynamak ya da bir hobiyle uğraşmak, kısacasısizi dinlendiren ve eğlendiren bir şeyler yapmak beyninizin daha iyi biçimde düşünmesine yardımcı olacaktır.


18. Beyin egzersizleri yapın.

Beyninizi sürekli değişik yönlerde çalıştırın. Bulmaca çözün, satrançoynayın, bir şeyler ezberleyin. Beynin çalıştırılmasısürekli yeni nöron bağlantıları geliştirilmesine yol açar.


19. Yeni şeyler öğrenin.

Bu beyne egzersiz yaptırmanın bir başka yoludur. Yeni bir şey öğrendiğinizde beyniniz buna uyum sağlamak için yepyeni bağlantılar geliştirmek zorunda kalır.


20. Bir şeyleri iyi yapan insanlarımodelleyin.

Yaratıcı, zeki ve üretken insanlarla birlikte vakit geçirin. Onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Onların yaptıklarınıyapın ve onların düşündüğübiçimde düşünmeye çalışın. Onların önerilerine dikkatlice kulak verin.Başarılıinsanlar genellikle bunu nasıl yaptıklarınıbilmez ve kendilerini başarılıgörmezler.

Onların söylediklerini değil yaptıklarınıyapın.


21. Gülün.

Güldüğünüzde salgılanan endorfin sayesinde stres düzeyiniz azalır ve bu da beyin için uzun vadede çok yararlı bir şeydir. Gülmek aynı zamanda sizi yeni fikirlere ve düşüncelere daha açık hale getirir.


22. Oyun oynayın.

Beynin uyarılması ölçülebilir yapısal değişikliklere sebep olur. Yeni nöron bağlantılarıortaya çıkar ve yeni beyin hücreleri gelişir. Entelektüel oyunların yanı sıra göz – el koordinasyonunu sağlayan her tür oyun beyni uyarır ve geliştirir.


23. Şarkı söyleyin.

Arabanızda yolculuk ederken veya yalnız kaldığınızda üzerinde çalıştığınız konuyla ilgili olarak şarkı söyleyin. Bu sizin sağ beyinle temasa geçmenizi ve onu çalıştırmanızısağlar.


24. Kendinizin farkında olun.

Bu beyin gücüyle direk ilgili gibi görünmemekle birlikte çok yakından ilgilidir. Kendinizi daha iyi tanırsanız ego ve duyguların etkilerinden kaçınabilirsiniz. Özellikle bir şeyleri açıklarken ya da tartışırken kendinizi gözlemleyin.


25. Stresten uzak durum.

Özellikle uzun vadeli stresin bedeninizde meydana getirdiği hasarlar bir yana, beyninizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Stres düzeyinizi bilinçli olarak azaltmak için gevşeme vb. tekniklerden yararlanın.


26. Kendinizi eğitin.

Çeşitli araştırmalar az eğitimli kişilerin Alzheimera daha fazla yakalandığınıgöstermiştir. Herhangi bir alanda eğitim almak beyninizi daha güçlü hale getirir.


27. Doymuş Yağlardan uzak durun.

Laboratuvar araştırmalarıyüksek yağ oranıyla beslenen hayvanların daha yavaş öğrendiklerini göstermektedir.Mümkün olduğunca zeytin yağıve diğer türden sıvı yağlarıkullanmaya özen gösterin. Doymuş yağlar beyin hücrelerinin gelişiminde olumsuz etki göstermektedir.


28. Daha az yiyin.

Aşırıyemek sindirim için daha fazla kan akışıdemektir ve bundan dolayı beyninize daha az kan gider. Bundan dolayı harcadığınız enerjiyle orantılı bir beslenme düzenini benimserseniz bu beyniniz için daha yararlıolacaktır.


29. Şüpheli gıdalardan uzak durun.

Aşağıdaki gıdalar beyniniz için zararlıolabilir:

Yapay gıda boyaları içeren besinler, yapay tatlandırıcılar, kola, mısır şurubu, yüksek şeker içeren içecekler, hidrojenlendirilmiş yağlar, şeker, beyaz ekmek ve beyaz un içeren diğer ürünler.


30. Kahvaltı edin.

Kahvaltı tüm beden için çok önemli bir öğündür. Ve bu konuyla ilgili araştırmalar kahvaltıeden çocukların diğerlerine oranla daha başarılıolduğunu göstermiştir.


31. Soru sorun.

Bu beyninizi formda tutmanın çok iyi bir yoludur. Yalnızca kendi zihniniz içerisinde kalsa bile soru sorma alışkanlığını sürdürün. Zihninize gelen her şeyi sorun ve muhtemel cevaplar üzerinde düşünün, 

(genç gelişim dergisine, teşekkürlerimizle) 

Bir  nefes seansı,  bir yıllık psikoterapiye eşdeğerdir.
Pozitif IDPsik.Dr.Henry Rohberg (ABD)
                                                                                                                                         


             


insan bedeni enerjisi ve iyileştiren muhteşem mucizesi

·                         her şey sende ve doğada gizli,

           

Bir  nefes seansı,  bir yıllık psikoterapiye eşdeğerdir.
Psik.Dr.Henry Rohberg (ABD)



  insan bedeni enerji sistemi ve beyin harmonizasyonu,

ABD Sağlık Harmonizasyonu tarafından  bütün vücut organlarının beyin tarafından kontrol edildiği bilgisine dayanarak gene kendi programlarında, beyin gücü bağlantısını kurabilmek için bir dizi metot araştırması yapmıştır. 
Bu bağlantının sonucu oldukça ilgi çekiciydi ve beynin kontrol manyetik alan khz numaraları bağışıklık sistemiyle bağlantılıydı.
Eğer beyin kontrol sisteminin tıkalı olması durumunda,
Ağrılı, hastalıklı bölge de uygulanan  iyileştirme programlarından olumlu bir sonuç elde etmek, hayalden öte olmayacaktır.
“Bu bir sulama kabının delikleri tıkalı olması halinde kanallardan su geçişinin zor olmasına benzer”.
Eğer delikler tamamen kapalıysa hiç su akışı olmayacaktır.
İyi bir su akışının olması için deliklerdeki tıkanıklığın giderilmesi gerekir.
Bu prensip insan beyin kontrolü için de aynıdır,  beynin kanalları açık olursa bedeni iyileşir.
İlk araştırmalar şu bulguları vermiştir;
 1) eğer iyileştirme çalışmalarından daha güçlü bir beyin kontrol blokajı  varsa  bağışıklık sistemini temizlemenin hiç bir yararı olmayacaktır ve
2) bütün çalışmalarda beyin/ bağışıklık sistemi bağlantısı temel alınmalıdır. Böylelikle daha kısa sürede daha derin sorunlarda giderilecektir.
Kronik hastalıkların alarm veren yükselişi
Fibromiyalji, ME, MS, eklem iltihabı, alerjiler, sedef hastalığı vb. birçok kronik hastalıkların sürekli olarak arttığı görülmektedir.
Bunun sebebi çağdaş tıbbın toksik yükleri gözardı ediyor olması olabilir mi?…
Hollandalı , Dr. Einthoven her bir hastalık rezonanslarının kendine özgü manyetik alan frekansı olduğunu keşfetmesiyle nobel ödülü almıştır.
Onun bu keşfi bugün bütün hastanelerde kalp ritmini ölçmede kullanılan elektrokardiogramın icadına yön vermiştir.
Kalbimizin her atışında vücudunuzu oluşturan her bir hücre kendine ait küçük çaplı bir elektrik akımına sahiptir ve bu da bireysel manyetik alan frekans ölçümüne olanak sağlar.
Sağlık Harmonizasyon programları Dr.Einthoven’ın keşfini takip ederek geliştirmeye çalışır ve ağrıya sebep olan toksik etkenler bedenle uyumlu hale getirilir.
Ve ağrıların temel sebepleri şüphesiz ki vücudumuzdaki bakteri ve parazitlerdir; çoğunlukla da sürekli yumurta bıraktıklarından parazitler,  ağrıya neden olan diğer temel sebepler olarak da civa, radyasyon ve kortizonu sayabiliriz.
Bu gün artık biliyoruz ki, görebildiğimiz göremediğimiz, tutabildiğimiz tutamadığımız  hissedebildiklerimizden duygu boyutumuza kadar … tüm kainatın kaynağı “enerjidir”.
Frekanslar- titreşimler hücreler arası bilgi alışverişini sağlamakta dolayısı ile de biyokimyasal süreçleri de yönetmektedir.
İnsan vücudunun her hücresi, dokular ve organlar bazında bir enerjik frekansa sahiptir ve de farklı elektromanyetik frekanslar yayar.
Örneğin; bir stres testi yapılabilir; midemiz ya da böbreklerimiz ya da herhangi bir organımız istenen arzu edilen bir frekansta titreşmiyorsa bedenden farklı geri dönüşler gelecektir.
·     
     Enerjiyi anlamak, hastalıklara önlem olabilir mi?
Rus Fizikçi Konstantin Korotkov’ a göre , insanoğlunda var olan ve yayılabilme özelliği olan enerjinin ortaya çıkabilmesi için devam eden çalışmalarda bulunmaktadır ve başarılı sonuçlara ulaşılabilmek demektir ki bu da  bazı hastalıkların önceden tespit edilebilmesi, demektir
Biyoelektofotoğraf makine tasarımıyla (1990) psişik ve fiziksel sağlığın tespit edilebileceğini bu da erken teşhis ve tedaviyi beraberinde getirecektir.
Görünmeyen ancak , varlığını hissettiren  ve sürekli yayılan enerji için; insanın maddi dünyanın bir parçası olduğu ve bu düşüncelerle madde dünyasını etki edebilme gücünün varlığı üzerinde çalışmalarını devam ettirmektedir.
Bu makinelerle insanın etrafında ışıkların fotoğraflanmasıyla görülmesini sağlayabildiğini ve insanların bilim adamlarının buna “ aura” dediğini de artık günümüz insanı tarafından da bilinmektedir.
İlk kez, Rus mühendis, canlı nesnelerden yayılan ışınların fotoğraflanabildiğini tespit etmiştir(1930)

, Tarihsel sürece baktığımızda, enerji yüzyılların araştırm alanı olnuştur ki Viyanalı Dr. Messner, mıknatısları hastaların bedenleri üzerinde  gezdirerek, dokundurarak manyetik akımı dengeleyerek iyileştirdiğini (1780)

Sonrasında ise sadece elleri ile tedavi edebildiğini çeşitli kaynaklardan öğrenebiliyoruz,Kaynak bilgiler sayısız araştırmalar insanoğlunun şifa kaynağının doğanın kendi içinde var olduğu arayışları araştırmaları bu konuda şaşırtıcı  hızla ilerleme göstermektedir ve bir çoğunun da dünyanın yeniden keşfi olmadığını gösteriyor, batıl hurafeler diye adlandırılan kadim öğretilerin günümüz yüzyılında yeniden keşfidir de diyebilmekteyiz.

                 ve her şeyin sende ve doğada gizli olduğunu, 
                     hatırdan çıkarmadan

                                                           Pozitif ID                                                                      


Perihan Yıllı ile
           Pozitif ID        

 Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı  & 
                içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi 
                                                                            

fatih – fevzipaşa cd 27/3

             

hata alanlarını yok etmiş kendi gerçeğini yaratmış mutlu bireyin portresi

                               her şey sende ve doğada gizli,
             

Bir  nefes seansı,  bir yıllık psikoterapiye eşdeğerdir.
Psik.Dr.Henry Rohberg (ABD)

hata alanlarını yok etmiş kendi gerçeğini yaratmış 
mutlu bireyin portresi 


1- Bu insanlar, yasamın her yönünü severler, şikayet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
2- Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
3- Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ettirmemeyi gerektirir.
4- Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep etmezler.
5- Çok acık ve dürüst konuşurlar, çünkü vermek istedikleri mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler arkasına gizlemezler.
6- Gülmeyi ve başkalarını güldürmeyi iyi bilirler.
7- Kendilerini şikayet etmeden kabullenirler. Fiziksel benliklerini, sahteliklerle gizlemezler.
8- Doğal yaşamı takdir ederler. Başkalarına eğlenceli gelmeyen şeylerden zevk alma yetenekleri vardır. Gün batımını izlemek, ya da kırlarda küçük bir gezinti yapabilmek, doğum yapan bir kediyi izlemek onlar için mükemmel bir şeydir ve şükran duyarlar.
9- Başka insanları çok iyi anlarlar ve asla şaşırıp sok olmazlar.
10- Gereksiz kavgalarda asla taraf olmazlar.
11- Hastalık hastası değildirler.
12- Dürüsttürler, asla yalan söylemezler, olayları çarpıtmazlar.
13- İnsanlar hakkında konuşmaz, insanlarla konuşurlar.
14- Titizlik ya da düzenlilik gibi dertleri yoktur, verimli yaşamaya bakarlar. Organizasyon nevrozundan bağımsız oldukları için yaratıcıdırlar.
15- Bu insanların müthiş bir enerjileri vardır. Enerjileri doğa üstu değildir, yalnızca yaşamı ve yasamdaki aktiviteleri sevmelerinin bir sonucudur.
16- Şiddetli bir merak duygusuna sahiptirler. Hep araştırır, yaşamlarının her anini kavramak isterler. Her insan, her varlık ve her olay, daha çok öğrenmek için bir fırsattır.
17- Basarisiz olmaktan korkmazlar, hatta onu sevinçle kabul ederler. Bu insanlar, kendilerine zarar verecek duyguları yok etme ve kendilerine verdikleri değeri artıracak olanları doya doya yasama yeteneğine sahiptirler.
18- Bu mutlu insanlar, asla kendilerini savunma gereksinimi duymazlar. Basitçe ´her şey yolunda, biz yalnızca farklıyız. Anlaşmak zorunda değiliz´ derler. Bir tartışmayı, kazanma ve karsısındakini konumunun yanlışlığına ikna etme gereksinimi duymadan, burada keserler.
19- Değerleri dar değildir. Kendilerini tüm insan ırkinin bir parçası olarak görürler. Daha çok düşman öldürmekten sevinç duymazlar.
20- Kahramanları ya da putlaştırdıkları insanları yoktur. Herkesi insan olarak görür ve hic kimseyi kendilerinden önemli konuma getirmezler.
21- Başkalarının yeteneksizliği nedeni ile kazanmak yerine, zaferi kendi çabaları ile elde etmeyi yeğlerler.
22- Komşularının ne yaptığını fark etmezler, çünkü varolmakla meşguldürler.
23- En önemlisi bu insanlar ´KENDİLERİNİ SEVERLER´. Kendilerine acımak, kendilerini reddetmek, kendilerine öfkelenmek için zamanları yoktur. Elbette sorunları vardır, ama sorunların onları duygusal paralizasyona götürmesine izin vermezler. Tökezleyip düştüklerinde, tekrar ayağa kalkar ve sızlanmadan yasamaya devam ederler.
24- Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu kovalamazlar, sadece yasarlar ve mutluluk onları bulur. Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün mükemmeldir…
Hatalı Alanlarımız – Dr. Wayne W. Dyer

hayat sevgidir, sayfasına teşekkürler…

                                                                 Pozitif ID                                                                      


Perihan Yıllı ile
           Pozitif ID        

 Kişisel Gelişimin Profesyonel Tasarımı  & 
                içindeki sen ile keyif dolu yolculuğun sınırsız keşfi 
                                                                            

fatih – fevzipaşa cd 27/3