Aile Danışmanlığı Eğitimi



 “Aile Danışmanlık” eğitimleri, son birkaç yılın oldukça gündemde olan alanıdır. Bu alanda uzaktan ya da yüz yüze sertifika programları, kurslar, seminerler oldukça yaygın biçimde uygulanmaktadır. Konumu gereği “aile” ciddiyetle izlenmesi yapılandırılması gereken olgusal bir statüdür. Aile ve ailenin yapısı,  dar anlamda bireylerin geniş anlamda toplumsal yapının psikolojik, ruhsal, sosyolojik olgusunun davranışlarını yönlendiren yapısal bir kurumdur.  Bu alanda çalışan gerek danışanlar gerekse öğretmenler ciddi anlamda kaynak sıkıntısı yaşamaktadır. Bu alana ilgi duyan ya da bu alanda  duyarlılık göstererek çalışan kişi ya da kurumlara yardımcı kaynak olacağı düşüncesiyle, ,İyi çalışmalar… Perihan Yıllı 

1. KISIM AİLELERİ ANLAMA

BÖLÜM/1 AİLE DANIŞMANLIĞINA BAŞLARKEN
Aile Danışmanlığın Tarihsel Gelişimi
20. yüzyıl Sanayi Çağı toplumsal hayatı tüm boyutları ile etkilemiştir. Teknolojinin gelişmesi toplum yaşamını etkileyerek aile yapısının değişmesine, ailenin ana-baba ve çocuklardan oluşan  “çekirdek aile” ye dönüşmesine, hatta tek ebeveynli ailelerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Özellikle kadının çalışma hayatına girmesi sonucunda, çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi yanında, ev işlerinin eşler arasında paylaşılması gibi durumlar karı-kocaya geleneksel rollerinin dışında yeni sorumluluklar getirmiştir (Syf. 2).
Tüm bu nedenlerle, modern toplum hayatında yalnız kalan ailelerle yardım ve desteği sağlamak üzere çeşitli hizmetlerin geliştirilmesi gereği açıktır. Ailelere yardım etme düşüncesi ve hareketi ABD ve İngiltere’ de 19. Yüzyılın ortalarından itibaren belirmeye ve geleneksel tarzdan uzaklaşarak sistemleşmeye başlamıştır. Ailelere para yardımı, iş bulma vs. şeklinde başlayan hizmet daha sonraları, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan bir takım sosyal yardım, yaşlı hizmetleri gibi kurumların gelişip kendi sorun ve hizmet alanlarını oluşturmasıyla, aile hizmetleri daha çok aile içi ilişkilerin güçlenmesine, çatışmaların, tedirginliklerin giderilmesine yönelmiştir (Syf. 3)
Aile dinamikleri hakkında ilk çalışan kişi Freud olurken, ilk kez ayrıntılı inceleyen Alfred Adler olmuştur. Adler, insanın yaşam biçiminin ilk yıllarında belirlendiği görüşündedir. Bu yıllarda aile-çocuk etkileşiminin önemini gören Adler, 1920’de aile eğitim merkezlerini kurmuştur.
1940 yılından önce ABD’de aile danışmanlığı hizmeti henüz gelişmemiştir. Aile danışmanlığı hizmetinin gelişmesine ve ailelere yardımcı olma gerekliliği üç sosyal fenomenle ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi, profesyonel olarak çiftçilerle çalışan derneklerin kurulması, ikinci etmen şizofreni üyesi olan ailelerle yapılan çalışmalar, üçüncü etmende 2. Dünya Savaşı’dır (Syf. 4).
1950-1959 yılları arasında aile danışmalığına etkili liderlerden biri de Nathan Ackerman’dır. Ackerman, psikoanalitik eğitimi başarı ile aile danışmalığına aktarmış öncülerinden birisidir.
1950’li yılarında aile ile ilgili araştırmaların odak noktası şizofreni olmuştur. Bu yıllarda şizofrenik bir bireyi olan aileler grup çalışmaları ile tedavi edilmeye çalışılmıştır.
1960-1969 yılları arasında aile danışmalığı hızlı bir gelişme göstermiştir. Aile yapısındaki hiyerarşiye önem veren Jay Haley, birçok aile problemlerinin bu hiyerarşideki bozuk ve fonksiyonelsizlikten kaynaklandığını belirtmiş. Virginia Satir’in 1967’de yayımlanan Conjoint Family Therapy kitabı birçok aile danışmanını etkileşmiştir. Satir ailedeki bireylerin gelişimi ve davranışların arkasında yatan psikodinamiklerle ilgilenmiştir. Psikiyatrist Minuchin ise suçlu çocuklarla ilgilenmiştir. (Syf. 8)
1970’lerde R. Skynner aile danışmanlığı literatürüne kayda değer katkılarda bulunmuştur.
1980-1989 yılları arasında aile danışmalığı alanında çalışan liderlerin çalışmaları olgunlaşmaya başlamıştır. Özellikle Jay Haley 1980’lerde etkisini fazla hissettirmiştir.
1990’lı yıllarda Stere de Shazer ve O’Hanlan’ın çözüm odaklı aile danışmanlığı popüler hale gelmiştir. Çözüm odaklı aile terapisi, problemlerle başa çıkmadan ziyade onlara çözüm bulmaya odaklanır.
21. yüzyılda aile danışmanlığında alanı yeni gelişmeler başlamıştır. Postmodernizm yerine yeni kavram kanıt-temelli yaklaşımlar gündeme gelmeye başlamıştır. Son on yılda aile danışmanlığı kanıt temelli ya da empirik destekli yaklaşımlara doğru yönelmiştir. Bunun nedeni bu yaklaşımların iyi tasarlanmış araştırmalarla desteklenmiş olmasındandır (Syf. 10).
Aile Danışmanlığını Gerektiren Nedenler
Bir önceki başlıkta vurgulandığı gibi, aile danışmanlığı 20. Yüzyılın ortalarında önemi hissedilmeye başlayan bir hizmet alanı olmuştur. Fenell ve Weinhold (1989)’ da aile danışmanlığın alanının gelişimini gerektiren nedenleri dokuz başlık altında toplamaktadır:
Eşlerin her ikisinin de mesleğinin olması: Günümüzde ekonomik sorunlar her iki eşin çalışmasını gerektirmektedir. Her ikisinin çalışması nedeniyle,
Ev işlerinin paylaşılması ile ilgili sorunlar, Çocuk bakımı ile ilgili sorunlar
Evin geçimi ile ilgili sorunlar çıkmaktadır (Syf. 11)
Evlilikte bozulma: Eşler ciddi anlaşmazlıklara düşmelerine karşın bunları çözebilmek için gerekli olan sorun çözme ve iletişim becerilerine sahip olamama yaşıdır.
Tek ebeveynli aileler: Tek ebeveynli aileler, aileyi etkin bir biçimde geçindirmek için pek çok sorunla karşılaşabilir.
İlaç ve alkol bağımlılığı: Ailenin bir üyesi ilaç ve/veya alkol bağımlısı olduğunda, ailenin diğer üyeleri bundan etkilenebilir.
Okulla ilgili sorunlar: Çocuğun sorunları ailesinden kaynaklanıyorsa danışma sürecine okul ile ailenin eşgüdümünün sağlanmasında yarar vardır.
Çocuğun yönlendirilmesi ile ilgili sorunlar: Çocuğun davranışlarının nasıl disipline edileceği ve yönlendirileceği anne ile baba arasındaki anlaşmazlığı derinleştirebilir.
Ergen depresyonu ve intihar: Anne ve babanın ergenden mükemmeli beklerken ergen bu beklentiyi veremeyebilir buda depresyona ileride intihara sebep olabilir.
Evden ayrılan yetişkin çocuklarla ilgili sorunlar: Çoğunlukla yetişkin kız veya erkek çocuğun evden ayrılma zamanı geldiğinde tüm aile üyelerinin krize girdikleri gözlemlenmektedir.
Yaşlı anne-babaya bakma: Sıklıkla eşlerden biri diğerinin annesi ve babasıyla ilişki kurmada ikinci derecede sorumlu olduğunu hisseder. Sorumlu hisseden karı-koca anne-babalara yapılacak olan danışma, onların gerilimlerini azaltabilir (Syf. 12-13-14).
BÖLÜM/2 BİR SİSTEM OLARAK AİLE
Ailenin Hayatımızdaki Önemi
Kitabın konusu gereği, bu bölümünde psikolojik boyuta daha fazla ağırlık verilmiştir. İnsanın sağlığı ve mutluluğu için fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçların doyuma ulaştırılması gerekir. İhtiyaçları doyuma ulaştırdığımız en doğal ortam ailemizdir. Aile, özellikle 3 ihtiyacı karşılamada daha önemlidir. Bunlar samimilik, güç ve anlamlılıktır. Toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen ailenin insan yaşamında vazgeçilmez bir önemi vardır. İnsanın ihtiyaçlarını karşılayabileceği doğal yer kendi ailesidir (Syf.18).
Ailenin Tanımı
Bell, ailenin dört ayrı tanımı üzerinde durmaktadır. Birinci tanımlamada aile üyelerinden birinin fikrine dayanarak, onun duyguları ve fantezileri aracılığıyla aileyi tanıma söz konusudur. İkinci tanım, aileyi nükleer ve geniş yönüyle bir kurum olarak ele alan kültürel yaklaşımı içerir. Üçüncü tanıma göre aile bir sosyal birimdir. Dördüncü tanım ise aileyi toplumun değerli ile sınırlı bir grup olarak ele alır (Syf.19)
Aile Sistemi
Birçok teori ailenin nasıl geliştiği ve etkileşimde bulunduğunu anlamaya çalışır. Aile sistem teorilerinin ilkeleri şu şekildedir:
Sistem bir bütün olarak organize edilmiştir. Sistemin öğelerinin bağımlı olması sorunludur.
Sistem içindeki etkileşim kalıpları doğrusal değil döngüseldir.
Uyumlu sistemin doğasıda değerlendirme ve değişim vardır.
Kompleks sistemler sınırları ayrılmış, belli kuralları ve etkileşim kalıpları olan alt sistemlerden oluşur.
Aile, davranış kalıplarında oluşan bir sosyal sistemdir. Bu davranış kalıpları aile içinde geliştirilir ve devam edilir. Ailenin kompleks bir yapısı vardır. Alt sistemlerden oluşmuştur, bir amaca yönelmiştir. Tamamlanması gereken amacı ve görevleri, bu görevlerini yerine getirmek için de stratejileri vardır (Syf.20)
Sistem perspektifine göre, ailenin yerine getirmesi gereken görevleri vardır. Bunlar:
Kimlik görevlerini yönlendirme
Sınırları düzenleme
Ailenin duygusal atmosferini yönetme
Aile yapısında meydana gelen değişimi yönetme
Ev halkının devamlılığını sağlama (Syf. 22-23)
Sağlıklı Aile
Henüz, ideal ailenin özellikleri üzerinde tam bir anlaşmaya varılamamıştır. Bu başlık altında, aile danışmanlığı alanında etkisi olan liderlerin görüşleri derlenerek sağlıklı ailenin portresi çıkarılmıştır.
Sağlıklı aileler fonksiyonlarını çok iyi yerine getirirler.
Sağlıklı ailelerde yetişkinler kendi özelliklerini korurlar.
Sağlıklı aile üyeleri birbirlerine gönderecekleri mesajları nasıl kodlayacaklarını bilirler.
Sağlıklı ailelerde etkileşim kendi kendini yönlendirir, kurallara bütün aile üyeleri katılır.
Sağlıklı ailelerde roller açık, belirgin ve birbirini tamamlar.
Sağlıklı ailelerde roller fonksiyonlarla ilişkilidir (Syf. 25-26).
Sağlıklı ailenin özelliklerini kısaca açıkladıktan sonra bu ailelerin fonksiyonlarına kısaca değinmek gerekir. Nystul, sağlıklı ailenin fonksiyonlarını şöyle sıralamaktadırlar:
Duyguları paylaşma
Duyguları anlama
Bireysel farklılıkları kabullenme
İlgi ve sevgi duygularının gelişimi
İşbirliği, mizah duygusu, problem çözme, taahhüt, iletişim, maneviyat
Yaşamı sürdürmek ve güvenlik için gerekli olan ihtiyaçların karşılanması
Geniş bir felsefi düşünce, takdir duygularını ifade etme, birlikte zaman geçirme (Syf. 27-28)
Sağlıksız Aile
Fonksiyonel olmayan ailelerin birden fazla biçimi olabilir. Bu nedenle “sağlıksız aile” kavramı yalnızca bir aile tipini betimlemez. Optimal aile fonksiyonlarının birkaç farklı bölümün yeterince yerine getirilmemesi nedeniyle sağlıksız aileler oluşabilir. Ailenin rolleri çok zayıf veya belirsiz olduğu için sağlıksız olabilir.
Aile fonksiyonları ile ilgili araştırmalar özellikle 1980’li yıllarda daha yoğun ilgi görmüştür. Araştırmacılar özellikle aileyi sağlıksız etmenler üzerine durmuşlardır. Yapılan araştırmalar depresyon, madde bağımlılığı, uyum bozukluğu ve psikolojik rahatsızlığı olan ailelerin fonksiyonlarının sağlıksız olduğunu göstermektedir (Syf. 30)
Aile Organizasyonu ve Fonksiyonellik
Literatürde yaygın olarak iki aile organizasyonu biçimine rastlanmaktadır. 1. Merkeze doğru/merkez dışı ve 2. Bütünlük/uyum. Bu başlıkta bu tip aileler hakkında bilgi verilmiştir.
Merkeze Doğru/Merkez Dışı Aileler
Merkeze doğru kavramı kapalı olma eğilimi gösteren aileleri betimlemek için, merkez dışı kavramı ailesinden uzaklaşma eğilimi gösteren aileleri betimlemek için kullanılır. Bütün ailelerde bu iki periyot gözlenir. Sağlıklı bir kimlik için ailenin desteği (merkeze doğru) hem de aynı zamanda bireysel yeterlilik (merkez dışı) için cesaretlendirme ve kabul etme dengeli olmalıdır (Syf. 33).
Beavers (1981)’a göre optimal ailelerde yapı açıkça belirlenmiştir, esnektir ve açıktır. Aile üyeleri kendi fonksiyonları ile ilgilenirler. Yöntem, amaç ve tercihlerdeki değişim aileyi tehdit etmez.
Bütünlük/Uyum
Uyum ailenin yapısı, roller ve kurallarını duruma göre değiştirebilmesi yeteneğidir. Yani, uyum aile sisteminin strese karşı tepkide bulunmak için düzenlenmesi anlamına gelir.
Bir diğer boyut olan “bütünlük” boyutu, aile üyeleri arasındaki heyecansal sınırlar anlamına gelir. Bu boyut, hem aile üyeleri arasındaki duygusal bağı hem de onların bireysel özellikleri ile ilişkilidir (Syf. 36).
YAYGIN DÖRT AİLE YAPISI
Sistem perspektifine göre dört aile yapısı üzerinde durulmaktadır. Bunlar:
Kapalı Aileler
Kapalı aileler genellikle “geleneksel” olarak bilinirler. Bu ailelerde kararları veren belli bir lider ve hiyerarşi sistemi vardır.
Gelişigüzel Aileler
Kapalı ailelerin tam tersine, gelişigüzel ailelerde grup yerine bireye önem verirler. Yani aile, her üyenin ihtiyaç ve amaçlarını karşılamasına yardım eder.
Açık Aileler
Açık ailelerde değerler karışıktır, hem bireyselliğe hem de gruba önem verilir.
Eşzamanlı Aileler
Eşzamanlı ailelerde iletişim kapalıdır. Bu nedenle sözel olmayan iletişim çok önemlidir (Syf. 44-45).
AİLE YAŞAM DÖNGÜSÜ
Aile yaşam döngüsü, aile yaşamının zaman içindeki gelişimi konusunda değerli bir modeldir. Bu model bireyin yaşam sürecinin bütün boyutlarını içerir.
Carter ve McGoldrick 1980 yılında, aile yaşam döngüsü modelinin altı evresini geliştirmiştir. Bu evreler şu şekildedir:
Bekar Genç Yetişkinler- Evden Ayrılma
Birinci evre üzerinde, hem bireysel hem de aile yaşam döngüsü teorisyenleri önemle durmaktadır. Bu evrede, bireylerin aileden ayrılıp bir kimlik geliştirmeleri gerekir
Yeni Evli Çiftler
Bu evrede evlilik ile yeni bir aile sistemi kurulur. Bu evrede eşler birbirlerini olduğundan daha fazla yüceltir.
Küçük Çocuklu Aileler
Bu evrede aileler, çocukların olmasıyla sistemlerini değiştirmelidir. Bir çocuk sahibi olma çiftlerin yaşam biçimlerini, evlilik ilişkilerini etkiler.
Ergen Çocuklu Aileler
Bu evrede ebeveynler ile çocukları arasında anlaşmazlıklar görülür. Ergen evde iken aile içinde çatışma ve gerilim daha fazla gözlenir.
Çocukların Evden Ayrılması
Bu evrede ebeveynler çocukların evden ayrılmasına ve kendi hayatlarını kurabilmelerine yardım ederler.
İleri Yaşta Aileler
Bu aşamada yaşlı çiftler gelecek kuşaklara görevlerini devrederler (Syf. 46,49)
AİLE SİSTEMİNİN ANA KAVRAMLARI
Sistem perspektifinde sıkça kullanılan kavramlar vardır. Bu kavramlardan bazıları şunlardır:
Bütünlük, sistemdeki öğelerin birbirine bağımlılığını ifade eder.
İlişki, aile sistemi içinde yer alan öğeler arasında etkileşimi inceler.
Eşit ereklik kavramının anlamı, danışma sürecinde müdahale “şimdi ve burada” yapılıyorsa değişiklik gerçekleştirilebilir. Çünkü aileler açık sistemlidir ve açık sistemler de ilk şartları/konumları ile idare edilemezler.
Homeostazi: Bedenin denge veya korumak için yaptığı otomatik eğilimine homeostazi denir. Aile sistem perspektifine göre dinamik etkileşim süreci olarak ele alınan homeostazi, ailenin içindedir ve içsel dengeyi sürdürmeye yardım eder.
Açık ve Kapalın Sistemler
Açık sistemler çevre ile iletişim kurarlar, hem uyum sağlarlar hem de esnek olurlar. Açık aileler yeni yaşantılara açıktırlar ve uzun süre kullanılmayan etkileşim kalıplarını değiştirirler. Kapalı sistemdeki aileler aile üyelerinin sıkıntılarını paylaşmada dengesizdirler. Yani aile sistemi ne tamamen açık ne de tamamen kapalıdır.
Alt Sistemler
Sistem içinde birçok alt sistem vardır. Karı-kocanın ikili ilişkisi bir alt sistemi oluştururken, buna benzer biçimde anne-çocuk, baba-çocuk, çocuk-çocuk ilişkileri de alt sistemleri oluşturur.
Aile Kuralları
Aile, kurallarla yönetilen bir sistemdir. Aile kuralları, ailenin rollerini oluşturmalarına yardım eder ve aile sistemi içinde düzenli ilişkiler sağlar.
Dönüt ve Bilgi Süreci
Bilgi süreci, aile ile dış dünya arasında bilgi akışıdır. Ailenin fonksiyonlarında önemli değişiklik yapılabilmesi için dönüt sağlar. Sistemin hem olumlu hem de olumsuz dönüte ihtiyacı vardır (Syf. 52,58).
BÖLÜM/3 TERAPÖTİK SÜREÇ
Aile Danışması Sürecinin Ana Bölümleri
Aile danışması kuramlarına göre danışma süreci farklı biçimlerde olabilir. Bazı yazarlar (Fenell ve Weinhold, 1989; Gladding, 1998; Nichols ve Schwartz, 1998) danışma sürecini üç ana bölüme ayırmışlardır:
İlk Oturum/Oturumlar
İlk oturum/oturumlar da başarılı olabilmek için aile danışmanı bazı önemli görevleri yerine getirmelidir. Bu önemli görevlerin bazıları aşağıda açıklanmıştır:
Aileye katılma/raport kurma
Raport kurma ilk temasla başlar. İlk görüşmenin amacı raport kurma olmalıdır ve oturumlar boyunca sürdürülmelidir. Danışman aileye yardım ederken, ilk oturumlarda aile üyeleriyle kendisi arasında güven duygusunu yerleştirmelidir. Katılma, aile danışmanı tarafından yumuşak ve güvenilir bir tarzda yapılmalıdır. Danışman aileye katılmazsa, ailenin bütününe veya çoğunluğuna uzak kalırsa danışma süreci kesilir.
Bilgi Toplama
Aile danışmasında danışman bütün aile üyelerinden bilgi toplamalıdır. Aile üyelerinden bilgi alınırken, onların eski algılarını da sormak oldukça önemlidir.
Aile Kalıplarını İnceleme
Bireyler gibi aileleri de kişilikleri vardır. Danışmada aile sözel olmayan biçimde bu kişilikleriyle rol oynar.
Yapılama
Aile danışmasında yapılama çok önemlidir. Aile danışmaya başlayınca hemen fonksiyonelsiz davranış kalıpları göstermeye başlar.
Ailenin Şu Anki Fonksiyonlarını Değerlendirme
Aile danışmanı, ailenin daha iyi fonksiyonda bulunmalarına yardımcı olabilmek için hangi değişimlerin yapılması gerektiğini değerlendirmelidir.
Değişim İçin Ümitlendirme ve Direncin Üstesinden Gelme
Aile danışmanlarının yapmış olduğu cesaretlendirmeler genellikle ailede dirence neden olur. Danışma başarılı olursa danışman direncin doğasını anlar ve onun üstesinden gelir.
Randevu Ayarlama ve Ödev Verme
Bir diğer oturumun ne zaman yapılacağı ayarlandıktan sonra ki adım ödev vermektir. Verilen ev ödevleri aileye yardım etmenin bir biçimidir.
İzlenimleri Kaydetme
Oturumlardan hemen sonra izlenimleri klinik notlar formuna kaydetmek önemlidir (Syf. 64,68).
Orta Evreler
İlk oturumlarda yapılması gerekenler tamamlandıysa danışma sürecinin orta evrelerine başlanabilir. Bu evrede değişim için danışman bütün aileyi ve tek tek üyeleri izleyebilir. Bu evrede danışmanın başarılı olması için yapması gerekenleri şu şekilde sıralamıştır:
Aile üyelerini kapsama
Birçok eğilimlerde, genel amaçlar için aile üyelerinin işbirliği yapmaları önemle vurgulanır. Sürece katılmayan aile üyesini davet etmenin bir yolu, ona aileyi incelettirmektir.
Aile üyelerinin birlikteliği
Danışma sürecinin orta evresinin ikinci amacı, aile birlikteliği için üyeleri bağlamaktır.
Kontrol yapma ve karşılıklı ilişkileri güçlendirme
Orta evrenin bir üçüncü boyutu, aile üyeleri arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, yeni bağlantıları biçimlendirmektir.
Aile sisteminde bazı değişimleri vurgulama
Değişim için danışmanın ailenin şu anki yaşamlarında neler olduğunu anlamalarına yardımcı olması gerekir.
Yeni davranışları denemek için aile üyelerini pekiştirme
Aile danışmanı pekiştirme yapabilmek için çok farklı araçlar kullanabilir. Genellikle yalın, etkili, kısa ve sözel pekiştireçler kullanılır.
Bir danışman olarak aktif olma
Danışman aktif olarak olaylara karışabilmelidir. Aksi takdirde hata yapabilir.
Aileyi dış sisteme bağlama
Aile danışması zaman, konu ve alan açısından sınırlıdır. Bu nedenle, ailenin dıştaki uygun gruplarla bağlantılı haline geçmesini öğrenmesi çok önemlidir.
Sürece odaklanma
Aile danışması devam eden bir süreçtir. Aile üyeleri, zor olaylardaki değişime direnirse ve bir bireyin değişmesi gerekliğine ısrar ederse, danışman bunlara engel olmalıdır.
Uygun olduğunda şakayı kullanma
Zaman zaman uygun olduğunda, özellikle danışma sürecinin orta evresinde, aile üyelerinin farkındalıklarını arttırmak için şaka kullanılır.
Ailedeki değişimin kanıtlarını aramak
Belli olan değişimler ortaya çıktığında, danışman bunları aile üyelerine söylemelidir. Ailedeki değişimin açık ve zimmi belirtileri vardır.
Sonlandırma
Aile danışması öyle bir noktaya gelir ki, hem danışman hem de aile sona erdirme zamanının gelmiş olduğunda birleşirler. Sonlandırma sürecinin dört adımı vardır:
Yönelim
Yönelim, danışmanın aile amaçlarına ulaştığını anladığı zaman veya kontrattaki oturumlar sonucunda başlar.
Özetleme
Bu adımda ya yalnızca danışman konuşur ya da hem aile üyeleri hem de danışman zamanı paylaşarak özetlemeyi yaparlar.
Uzun süreli amaçların tartışılması
Uzun süreli amaçların tartışmanın nedeni ilerideki sıkıntılı durumlardan kaçınmak, onları biçimlendirmektir.
İzleme
İzlemenin arkasındaki düşünce, danışmanın asla sonlanmayan bir süreç olmasıdır. Danışma, formal olarak sonlanmasından sonra da devam eder. Buna “açık-sonlandırma” denir. Yani aile tekrar danışmaya ihtiyaç duyabilir (Syf. 69,72).
ETKİLİ BİR DANIŞMA İÇİN GEREKEN BECERİLER
Etkili bir danışma süreci, aile danışmanının özellikleri ile yakından ilişkilidir. Bu becerilerden bazıları:
İçeriği Yansıtma
Yansıtma becerisi aile danışmasında oldukça önemlidir. Eğer her bir aile üyesi danışman tarafından duyulduğunu ve anlaşıldığını hissederse danışmana güvenirler. Doğru yansıtma, tüm aile üyelerinin duyulduğu ve anlaşıldığını hissettirmenin en etkili yollarından birisidir.
Duyguları Yansıtma
Birçok aile kuramcısına göre, aileye katılım için duyguları yansıtma çok önemlidir. Bunun için yoğun duyguların yansıtılması gerekir. Danışman duyguları doğru olarak duymalı ve yansıtmalıdır.
İçeriği ve Duyguları Özetleme
Özetleme, aile danışması oturumlarında oldukça önemlidir. Danışman yaptığı özetin mümkün olduğunca çok aile üyesini kapsadığına emin olmak ister. Aile danışmasında, duygular üzerine içerik özetleme daha fazla kullanılır.
Kendini Açma
Kendisini anlamayan danışmanlar, başkalarındaki zorlukları anlamakta zorlanırlar. Aile danışmasında kendini açma bazen uygundur. Danışmanlar kendini açmayı, anlatılan durum ile benzerlik gösteren kendi yaşantılarını paylaşmaya veya açıklama anlamında kullanırlar.
Yüzleştirme
Aile danışmasında yüzleştirmenin büyük bir önemi vardır. Yüzleştirme ile aile üyeleri danışmadaki rollerini öğrenmekle kalmaz, danışma oturumlarının dışında birbirlerini destekleyerek, pekiştirerek bu pozisyonlarını değiştirirler.
Yorumlama
Etkili yorumlama becerisi genellikle aileye yardımcı olur. Ailenin değişimine yardımcı olurken, danışman aile üyelerinin şu anki davranışlarını anlamalı ve fark etmelidir. Genellikle aile üyeleri danışmanın yaptığı yorumlara uyarlar. Danışman, probleme yeni bir anlayış ve yorum katar (Syf. 73,75).
AİLE DANIŞMASI TEKNİKLERİ VE MÜDAHALE BİÇİMLERİ
Video Kullanma
Video kullanımı, aile danışmasında gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu teknik danışman adaylarına aile dinamikleri öğretirken, aile danışmanlarının aileleri değerlendirirken ve genogram hazırlanırken, aile üyelerinin de farkındalıklarını artırırken kullanılır (Spruill, 1994).
Bu teknikte, danışma oturumları sırasında çekilen video filmi aileye tekrar izlettirilir. Aile üyelerine çekilen filmin hepsi izlettirilebileceği gibi bir kısmı da izlettirilebilir (Barker, 1992).
Video kullanımı, aile üyelerine dışarıdan nasıl göründüklerini anlama fırsatı verir. Aile üyeleri sadece ne söylediklerini incelemezler, aynı zamanda ses tonları, yüz ifadeleri, beden pozisyonları ve diğer sözsüz davranışlarını inceleme fırsatını elde ederler(Baker, 1992).
Sosyometri
Sosyometri, arkadaşlığı ve arkadaşlıktaki değişimin ölçülmesidir. Bir hareketin ölçümüdür, sürekli duygusal ilişkileri ölçer. Sosyometrinin değişik şekillerde kaydı mümkündür. Bu teknikle sistemlerdeki kişiler arası ittifakları, üçgenleri ve duygusal olaylar hakkında bilgi alınır. Sosyometri tekniği ile aile danışmanlarının rutin olarak araştırdıkları konular ele alınabilir.
Hikaye
Aile danışmasında, danışman’a yardımcı olan tekniklerden birisi de hikayelerdir (parables). Bu teknikle, danışman aile üyelerine, başka ailelerin spesifik problemlerini nasıl ele aldıklarını içeren hikayeler anlatarak bilgi verir.
Aile Danışması ile Grupla Danışma
Aile grup danışmasında danışmanı tıpkı grupla danışmada olduğu gibi etkileşimi geliştirir, iletişimi kolaylaştırır, grup sürecini belirler ve kişiler arası dinamikleri yorumlar.
Grupla danışma ile aile danışması arasında bazı benzerlikler ve farklılıklar vardır. Hem grup hem de aile danışması insanları bir araya getirir ve kişiler arası ilişkiler vurgulayarak problemlere çözüm bulmaya çalışır. Her ikisinin danışma süreci aynıdır. İlk oturumlarda danışman problemleri belirlerken, ilerleyen oturumlarda hem üyeler hem de danışman aktif olarak rol alır (Nystul, 1993; Vinson, 1995).
Aile danışması ile grupla danışma arasında farklılıklar da vardır. Grupla danışmada gruba katılma ile üyelik hakkı kazınılırken, aile üyeleri biyolojik bağları ile bu üyeliği kazanmışlardır. Yapısal olarak grup üyeleri eşit güce sahipken, aile danışmasında üyelerin hiyerarşik gücü vardır. Aile üyelerine göre grup üyelerinin birbirleriyle ilişkileri daha azken, aile üyeleri yıllardır bir arada yaşamışlardır.
Ağ Danışması
Bu müdahale biçiminde, ailenin bütün ağı bir araya getirmesi gerekir. Ağ akrabaları, arkadaşları ve diğer yakın kişileri içerir. Bu 30 veya 40 kişinin problem üzerinde çalışması anlamına gelir (Baker, 1992). Bir çok aile danışmanı, ailenin çevresinin incelenmesi gerektiği görüşünde birleşirler. Çünkü ailenin sınırları geçirmez değildir. Dış sistem ailenin fonksiyonlarına ya yardımcı olur ya da engeller. Ailenin okula giden çocuğu varsa, aile danışmanı süreçte okul/aile ilişkisini de incelemelidir. Çocuğun okuldaki davranışları ve uyumu, onun ailedeki fonksiyonları ile ilişkili olabilir. Eğer çocuk okulda yeterinde performans gösteremiyorsa, bunun nedeni evdeki şartlardan kaynaklanabilir (Baker, 1992).
Çoklu Aile Grup Danışması
Çoklu aile grup danışması, kaynağını 1951’ de Peter Laquer’den alır. Laquer’in bu müdahale biçimine göre danışman, ortak danışman ve birkaç hasta (genellikle 4 veya 5 hasta) ve onların aileleriyle bir araya gelinir. Laquer’in grubu açıktır, yani isteyen üyeler sonra gruba katılır, isteyenler çıkar (Baker, 1992).  Laquer’in ölümünden sonra, çoklu aile grup danışması çok geniş fonksiyonelsiz gruplarla uygulanmaya başlanmıştır. Tek ebeveynli aileler, boşanmış aileler, öğrenme bozukluğu problemi olan çocukların aileleri ile bu müdahale biçiminde danışman kolaylaştırıcı, tartışmaları yönlendiren, transaksiyonel kalıplara dikkat çeken, oturum sonlarında olayları değerlendiren uzman gibi davranır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996). Çoklu aile grup danışması oturumlarında, aile içi etkileşim ile ittifaklar vurgulanmalıdır.
DANIŞMA SÜRECİNDE YAPILAN HATALAR
Yapıyı kuramama
Aile danışmasında olumlu bir sonuca ulaşabilmek için yapının kurulması gerekir. Yapıyı kurma bir parametredir ve yapı ile mücadele (battle for structure) olarak da adlandırılır. Bu mücadele, aile danışmanı tarafından kazanılmalıdır. Aksi taktirce, aile üyeleri oturumlardan kaçmaya çalışırlar veya uyumsuz hareketler yaparlar.
Dikkat ve ilgiyi göstermede yetersizlik
Birçok aile yardım almaya çeşitli endişeler ile başlar. Danışman’ın kendilerini bir kişi gibi değil, obje gibi algıladığını hissettiklerinde veya danışman’ı çok katı ve soğuk algıladıklarında aile üyelerinin anksiyeteleri artar. Etkili bir danışman ilgili, açık, duyarlı, dikkatli ve empatiktir ve bunları aile üyelerine hissettirir.
Aile üyelerini terapötik sürece çekememe
Aileyi, danışma sürecine çekme her bir aile üyesini kapsar. Örneğin; danışman çocuklarla okul hakkında konuşurken, ebeveynlerle aile veya iş yaşamı üzerinde konuşabilir. Bu şekilde danışman raport kurar, aile üyeleri de aile için önemli olduğunu bilir ve işbirlikçi bir atmosfer oluşur.
Aileyi problemleri üzerine çalışmaya sevk edememe
Danışman yapı ile mücadeleyi kazanırken, ailenin de ilk adım için mücadeleyi kazanması gerekir. Bu mücadele etrafında aile üyeleri değişim yapmak için güdülenmelidir. Bunun için danışman şunları söyleyebilir: Bir dakika düşünün, ailede gerçekte nelerin olmasını istiyorsunuz? Huzurlu bir şekilde yaşamak için sizce nelerin yapılması gerekir?
Sözel olmayan aile dinamiklerine dikkat etme
Sözel olmayan mesajlar terapötik sürecin en önemli parçalarıdır. Bu mesajlar kısa göz temasları, kollarını bağlama olabileceği gibi anlaşmalardan uzak durma da olabilir. Sözlü mesajlar genellikler yüzle yapılır. Yüz mesajlar ile diğer bedensel hareketler birliktedir.
Detayları aşırı önemseme
Aile danışmanının iki öğesi süreç ve içeriktir. İçerik detay ve olayları kapsar. Süreç bilgilerin nasıl görüşüldüğüne odaklanır. İçerik, ailenin geçmiş kalıpları ve etkileşimi onunla ilgili fonksiyonelsizliği gidermede önemlidir.
Herkesi mutlu yapmak için uğraşma
Aile üyeleri danışmanın odasından endişeli biçimde ayrıldığında, bazen danışman aşırı ilgili hale gelir. Danışman’ın bu aşırı ilgisi sürtüşmelere neden olabilir. Bazen bu sürtüşmelerin, aile üyelerinin eski davranış kalıplarını bırakmaları için onları güdüleyebileceği unutulmamalıdır.
Sözel ifadeleri aşırı önemseme
İyi seçilmiş kelimeler aileler üzerinde terapötik etki yapabilir.
Çok erken veya çok kolay çözüme ulaşmayı aşırı önemseme
Ailelerin sağlıklı olabilmek için eğilimleri vardır. Birkaç oturumdan sonra, aile üyeleri daha iyi olduklarını ve danışmaya son vermek istediklerini söyleyebilirler. Bu sınırlı aile için doğru olabilir. Ancak bir çok aile için geçerli değildir. Aile bir çok aile için geçerli değildir. Aile problemlerinde, çok erken ve çok kolay çözüme ulaşma nadiren mümkündür.
Ailenin bir üyesi ile ilgilenmeyi aşırı önemseme Danışman’ın bir aile üyesiyle aşırı ilgilenmesi ailede sıkıntıya neden olur. Aile problemlerinin doğası doğrusal değil döngüseldir ve ailenin fonksiyonelsizliğine bir üye neden olmamıştır.
AİLE DANIŞMANININ ROL VE FONKSİYONLARI
Bowen (1981), aile sisteminde duygusal birim olarak üçgeni belirlemiştir. Aile sistemi düşüncesine göre, özellikler karışık olan üçgenleri belirleme ve biçimlendirme önemlidir. Terapötik süreçte ailenin merkezinde üçgen ele alınır.  Danışman, ailedeki temel iki kişiyi( genellikle karı-kocayı) bir araya getirir ve kendisi de üçüncü kişi olarak üçgeni oluşturur. Daha sonra danışman üçgendeki konumunu koruyarak, problemi üçgendeki anahtar iki kişi arasında tutmaya çalışır. Bu üçgen içinde danışman, ailenin alışık olduğunun dışında hareket eder veya tepkide bulunur. Her iki eşin tarafında bulunmaz.
Ailede duygusal sistem kendiliğinden meydana gelir ve aile üyeleri bunu kolayca göremezler. Aile üyelerine bunu görmeleri ve davranışlarını değiştirmeleri için bu döngü bozulabilir. Aile danışmanının rolü duygusal sistemi tekrar eski haline getirmektedir (Cain, 1981).
Danışman’ın, aile üyelerinin değişim istemeleri için onları cesaretlendirmesi önemlidir. Bunu üçgen kavramına dönerek şöyle açıklayabiliriz: İki kişi arasındaki stres zamanla onların problemlerine odaklanmalarını engeller. Bu durumda bir üçüncü kişinin üçgene katılması ve kendilerine yönlendirmesini isterler. Danışman üçgene katılır, her eşle duygusal temas halinde olmasına rağmen onların tarafını tutmaz. Her iki eşin problemlerini aralarında daha dolaysız çözmeleri için yönlendirir. Böylece ailede değişim için bir fırsat doğar. Danışman içerik hakkında yorum yapmaktan kaçınır ve eşler arasındaki sürece odaklanır. Danışman ne kadar yorum yapmaktan kaçınırsa, aile üyeleri kendileri hakkında o kadar çok yorum yaparlar. Danışman araştırmacı rolünü sürdürür ve bir müdahaleci gibi aileye çeşitli sorular yöneltir. Onun bu soruları her oturumda gittikçe artar. Aile içinde bir üye daha çok araştırmacı olana kadar danışman sorulara odaklanmaya devam eder. Danışman bir “sihirli iyileştirici” rolünü üstlenmeden, ailenin kendi problemlerini kendisi çözmesi için yardımcı olur (Cain, 1981).
Bowen(1981), danışman’ın dört temel görevini şöyle belirlemiştir: Eşler arasındaki ilişkiyi belirleme ve açıklama, ailenin duygusal sistemindeki üçgende yer alma, duygusal sistemin fonksiyonunu öğretme ve danışma süreci sırasında ben pozisyonu (I-positions) alarak farklılaşmayı gösterme. Danışman ben pozisyonunu üstlenerek, farklılaşma için aileye model olur. Danışma oturumlarda danışman ile olan yaşantılarıyla aile üyeleri, aile içinde nasıl yer almaları gerektiğini öğrenirler. Ben pozisyonu ile danışman yapmak istedikleri ve istemedikleri, inandıkları ile inanmadıklarını betimler.
Danışman’ın bir başka fonksiyonu aile sisteminin nasıl çalıştığını öğretmektir. Aile sisteminin ilkeleri öğreterek danışman ailenin problemlerini çözmeleri için dolaylı önerilerde bulunur. Bu tür öğretimler için en uygun zaman, aile içinde anksiyetenin en az olduğu andır. Anksiyete yüksek olduğunda konuşmalar bölünür ya da hepsi duyulmaz. Bu tür durumlarda danışman ailenin duygusal sistemine fazla girmemelidir (Cain, 1981).
Kaplan ve arkadaşları (1981), aile danışmanının süreçteki rolünü şu şekilde sıralamaktadırlar.
Aile üyelerinin oturumlardaki etkileşim sürecinin içeriğini raporlaştırır.
Üyeler arasındaki çatışmayı yönlendirir, çatışmanın temelini öğrenmek için çeşitli tekniklerden faydalanır.
Aile üyeleri savunma mekanizmalarından kurtulmalarına yardımcı olur.
Yorumlama ve yüzleştirme gibi tekniklerle aile üyelerinin olumsuz duygulardan kurtulmaları için yardımcı olur.
Aile üyeleri arasında yeni etkilerim kalıplarının gelişmesi için yardımda bulunur.
Aile üyelerinin birbirine karşı olumsuz duygu ve düşüncelerini gidermeye çalışır.
Aile üyeleri arasındaki gizli çatışma odaklarını belirleyerek, etkileşim sürecine akılcılık kazandırmaya çalışır.
Aile üyeleri arasındaki rol ilişkilerini yeniden düzenler.
Ailenin bozulan ruh sağlığını yeniden onarılması için katalizör ve sentezci rolü oynar. Danışma amacına ulaştıktan ve aile dengesini yeniden kurduktan sonra danışmayı sonlandırır.
AİLE DANIŞMANLIĞINDA ETİK İLKELER
Başarılı bir danışman kişisel değerler aile değerleri ve kuramsal değerlerin terapötik süreci etkilediğinin farkındadır. Kişisel değerlerden aile danışmanının değerleri kastedilmektedir. Terapötik süreci etkileyen danışman nitelikleri şunlardır: Danışman’ın yaşı, evlilik durumu, cinsiyeti, etnik kökeni, dini inancı, sosyo/kültürel özellikleri. Kendi değerlerini fark eden ve bu değerlerini diğerlerini diğer insanların değerlerine benzer ve farklı yönlerini bilen danışman ancak ondan sonra ailelerle çalışmaya başlayabilir (Gladding, 1998).
Aile üyelerinin kişisel değerleri ve politik-sosyal değerleri terapötik süreci etkiler. Ayrıca, aile içinde kuşaktan kuşağa geçen değerlerin de etkisi vardır. Aile danışması kuramlarının değerleri de terapötik süreci etkiler. Bazı kurumlar semptomları yok etmeye odaklanırken, bazıları yapı veya sınırları kurmaya odaklanır. Değerler, etik ilkeleri “inançlar ve tercihler” ile etkiler. Birey ve gruplar tarafından geliştirilen değerler, etik kararların arkasındadır. Diğer bir ifade ile bütün etik kurallar değerleri içerir. Bütün değerler de sosyal hak ve görevlerle ilgilidir (Gladding, 1998).
PSİKOANALİTİK AİLE DANIŞMASI
Aile dinamikleri hakkında ilk dikkati çeken kişi Sigmunf Freud olmuştur. Ancak Freud aile sistemi üzerine eğilmektense tedavi yaklaşımını bireyde yoğunlaştırmaktadır (Türkçapar, 1991). Freud, aile danışması yapmamıştır. Bireyin kişilik gelişimini aile matrisi ile açıklamış, anne-çocuk ilişkisinin önemini vurgulamıştır (Fenell ve Weinhold, 1989).
Alfred Adler bu konuyu daha ayrıntılı olarak ele alan kişilerin başında gelir. 1920’li yıllarda aile eğitimi merkezlerini kurmuştur (Kuzgun, 1991). Adler’in aile danışmasının temelinde bireysel olarak aile üyeleri olduğu kadar, ailenin tümünü de ele alır. Onun çalışmalarının temel amacı ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştirmektir (Nystul, 1993).
Psikoanalistler 1950’lerden önce aileyi bir bütün olarak ele alıp incelememişlerdir. Bu yıllardan sonra Harry S. Sullivan, Erich Fromm ve E. Erikson psikososyal etmenlere dikkati çekmeye başlamışlardır (Fenell ve Weinhold, 1989). Erikson ego psikolojisinin sosyal boyunu açıklamıştır. Fromm, Murray Bowen’in “farklılaşma” kavramından sonra kültürel güçler ve kişilik yapısını açıklamıştır. Sullivan’ın kişiler arası teorisi çocuğa anksiyete aktarmada annenin rolüne dikkati çekmiştir. Sullivan ailelerle çalışmamış olmasına rağmen, şizofren çocuklar hakkında açıklamalar yapmıştır (Nichols ve Schwartz, 1998). Sullivan’ın çalışmaları aile danışmasının ilk temsilcilerinden olan Don Jackson, Virginia Satir ve Murray Bowen’i oldukça etkilemiştir (Nystul, 1993).
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Psikoanalitik aile danışması yaklaşımında danışmanın başlıca işlevi yorum yapmaktır. Danışmanlar aile bireylerinin bilinç dışı düşünce ve deneyimleri hakkında kendisi ile olan ilişkileri aracılığı ile bilinçli duruma gelmelerine ve özellikle geçmişteki ve şimdiki davranışları arasında ilintileri değerlendirmelerine yardım etme durumundadır.
Danışma sürecinde aile üyelerinin tek tek geçmişleri ve kişilik yapıları önemli olmakla birlikte, aslında grubun bütün olarak ele alınıp incelenmesi gerekir. Bireysel danışmada kullanılan yorumlama, yüzleştirme, onaylama ve destekleme gibi teknikler, her aileye uyacak biçimde onlara uyarlanarak kullanılmalıdır.
Psikoanalitik süreçte danışman birçok rol üstlenir. Bunlardan birisi öğretmenliktir. Psikoanalitik aile danışmasında, aile üyelerinin geçmişin kendilerini nasıl etkilediğini anlamaları çok önemlidir. Bunun için aile üyelerinin temel psikoanalitik terimleri bilmelidir ve bunları kişisel ve kişiler arası esaslara uygulayacaklarını bilmeleri gerekir. İşte burada aile danışmanı öğretmenlik rolü ile aile üyelerinin öğrenmeleri gereken konuları öğretir. Aile danışmanının ikinci önemli rolü iyi annedir. İyi anne bebeğe sevgi veren ve bakımını üstlenen, böylece onun kendine güven duymasını sağlayan annedir. Danışmanın bu rolü, gelişimlerinin ilk evrelerinde güven duygularını geliştirememiş aile üyelerinin ilk evrelerinde cesaretlendirmek için gerekli olabilir. Böylece danışman aile üyelerinin birbirlerinin geçmişlerindeki zararlarını gidermeleri için etkilerimde bulunmalarına yardımcı olabilir (Fenell ve Weinhold, 1989; Nichols ve Schwartz, 1998).
Psikoanalitik danışmasında kullanılan tekniklerin bazıları şunlardır:
Transferans
Transferans danışanın duygularının, tutumlarının veya isteklerinin danışmana yansıtmasıdır. Aile danışmasında transferans, aile biriminde başat duyguları anlamak vi üyeleri hangi duyguların yönlendirdiğini anlamak için kullanılır.
Rüya ve Gündüz Rüyalarının Analizi
Aile üyelerinin karşılanmamış ihtiyaçlarını analiz edebilmek için onların rüyaları gündüz rüyaları tartışılır. Örneğin, terk edilme ile ilgili sıkça rüya görev bir babanın, aile üyelerine duygularını ifade etme ihtiyacı olabilir. Rüyalar açıklandıktan sonra aile üyelerinin hasarlarını gidermek için stratejiler planlanır. Terk edilme rüyaları gören babaya duygularını açıklaması için akşam yemeği gibi ortamlarda planlama yapılarak, babanın ailesi ve arasında samimiyet geliştirilebilir. Genellikle rüya analizleri, bazı ailelerin ihtiyaçlarına dikkat etmeleri için oldukça kullanışlı olabilir.
Yüzleştirme
Yüzleştime ile danışman, aile üyelerinin davranışları ile ifadeleri arasındaki zıtlığa veya çatışmaya dikkati çeker. Yüzleştirme ile aile üyelerinin davranışlarını daha çok fark etmelerini sağlayarak, stratejiler geliştirilir ve onların fonksiyonel olmaları sağlanır.
Güce Odaklanma
Güce odaklanma ile, danışman ailenin odağını değiştirmelerine yardımcı olur.
Yaşam Hikayesi
Psikoanalitik aile danışmanları, ailenin geçmiş hikayesini alarak şu anki ve geçmiş etkileşim kalıplarını açıklayabilirler.
Tamamlama
Tamamlama, aile rollerinin birbirine geçme derecesidir. Örneğin; karı-koca aile bütçelerini planlama ve harcamalarını dengelemeyi kara almışlarsa mali rolleri ile ilgili ilişkilerinde bir tamamlama oluşturmuşlardır. Bu biçimde roller ayarlanırsa, aile yaşamı daha çok doyum verici olur. Aile danışmanının görevlerinden birisi de, aile üyelerinin ilişkilerini doyum verici olarak algılamalarını sağlamaktadır. Bunun için aile üyelerine şimdi ve gelecekte ne yapmak istedikleri sorulabilir.
KURAMIN GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLARI
Psikoanalitik aile danışmasının güçlü yönlerini şöyle sıralayabiliriz (Gladding, 1998):
İnsan davranışlarına etki eden bilinç dışı güçlerin evlilik ve aile hayatına etkisine dikkati çekmiştir.
Aile üyeleri arasındaki etkileşimin anlaşılır olmasını sağlar.
Şu anki fonksiyonelsizliğin geçmiş menşeine, özellikle çocukluk yıllarına dikkati çekerek, aile üyelerinin bu konuda bilinçlenmesini sağlar.
Psikoanalitik aile danışmasının sınırlı yönlerini şöyle sıralayabiliriz (Gladding, 1998):
Bu kuram her ne kadar aile sistemine baksalar da, genellikle ailedeki bir birey üzerinde çok fazla durulduğu için danışma süreci uzun zaman alır. Burum danışma hizmetinin pahalı olmasına neden olur.
Psikoanalitik aile danışması ile ilgili araştırmalar sınırlı olduğu için etkililiği konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Bu bölümde psikoanalitik kuramı aile danışmasına başarı ile uyarlayan Murray Bowen ve James Framo’ nun görüşlerine yer verilmiştir.
MURRAY BOWEN
Bowen kuramında birbirleriyle etkileşim içinde olan ve insan davranışlarını etkileyen üç sistemi belirlemiştir. Bunlar: Heyecansal(coşkusal) sistem (emotional system), duygusal sistem(feeling system) ve zihinsel sistem (intellectual system). Heyecansal sistem insan davranışlarını güdüler, yönlendirir ve düzenler. Heyecanlar ile duygular birbirinden ayırt edilmiştir. Heyecanlar bilinçsizdir ve bütün yaşam olaylarında uygulanır. Duygular ise bilinçli olup evrimsel olarak sonra gelişir. Bowen, duygusal sistemi diğer iki sisteme oranla daha az açıklamıştır. Zihinsel sistem yetenekleri kapsar. Yetenekler duygusal, heyecansal ve öznel durumu dikkate alır ve bu durumlara nasıl tepki vereceğinin seçimin yapar. Bowen’ in kuramı, bu sistemin farklılaşma sürecinin anahtarı gibi gelişmesi temeline dayanır. Eğer bu sistem iyi gelişmezse şiddetli duygular ve heyecansal tepkilerin baskı yaptığı düşünülür. Gelişen zihinsel, sistem duygular ve heyecansal sistemlerin arasına girerek tepkide bulunur.
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Danışma süreci, Bowen’ in kuramını esas alır ve genel olarak bu sürecin iki amacı vardır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996) :
Anksiyeteyi azaltma ve semptonları hafifletme,
Uyumu sağlayabilmek içi her türlü aile üyesinin farklılaşma düzeyini artırma
Bowen aile danışman’ının 4 temel işlevi olduğuna inanır (Fenell ve Weinhold, 1989):
Eşler arasındaki etkileşimi belirleme ve açıklama
Ailenin duygusal sisteminden kendisini çekme
Duygusal sistemin fonksiyonlarını öğretme
Danışma oturumlarında “ben-dili”ni kullanarak farklılaşmayı gösterme.
Bowen aile danışmasında yedi tekniği yaygın olarak kullanmıştır.
Genogram
Bu tekniğin temel işlevi kuşaklar arasındaki önemli ilişkileri saptamaktır. Yani değerlendirme aşamasında bilgileri düzenlemek, etkileşim sürecini ve anahtar üçgenleri izlemektir.
Üçgen Dayanışması
Bu teknik ailedeki çatışmalı etkileşim, danışmanın üçgene katılımıyla azalır sayıtlısına dayanır. Bu teknikte, eşlere sürecin yüzünü değiştirecek, yumuşak tarzda ve onların objektif düşüncelerini desteklemek için sorular sorulur.
İlişki Yaşantıları
İlişki yaşantıları anahtar üçgende değişiklik için onun etrafında yapılır. Bu tekniğin amacı, aile üyelerinin sistem süreci hakkında bilinçlenmesi ve bunları kendi rollerine göre düzenlemeyi öğretmektedir.
Antrenörlük
Bu teknik danışmana kişilerle doğrudan çalışma olanağı verir. Antrenörlük diğer tekniklere göre daha fazla kişisel ve duygusal içeriği vardır. Danışman antrenör gibi davranırken sorumluluk üstlenmekten ve aile üçgenine karışmaktan kaçınır.
Ben-Dili
“Sen tembelsin” demekle “bana daha fazla yardım etmeni dilerim” demek arasında oldukça fark vardır. Ben dili daha az yargılayıcıdır ve tehdit edicidir. Objektif olmayı artıran mükemmel bir yoldur. Bu teknik, çoklu aile danışması tekniği ve yerine geçen hikayeler tekniği ile ilişkilidir.
Çoklu Aile Danışması
Bowen kendi yorumu ile çoklu aile danışması tekniğini, eşlerle birlikte çalışırken kullanmıştır. Bowen önce eşlerden birine sonra diğerine odaklaşmış ve karşılıklı etkiyi azaltmıştır. Bunun nedeni şudur: Bir diğerini gözleyerek süreç hakkında çok şey öğrenir. James Framo’ da buna benzer bir teknik kullanmıştır.
Yerine Geçen Hikayeler
Bu tekniğin amacı, üyelere aile sisteminin fonksiyonlarını öğretmektir. Bunun için üyelerine film, video gösterilir ya da hikaye anlatılır.
JAMES FRAMO
Framo kendi kuramının psikoanalitik rotada olduğunu kabul etmez. Klasik anlamda bir psikoanalitikçi değil sistemci olmasına rağmen, terapötik değişim hakkındaki birçok görüşü bu doğrultudadır (Fenell ve Weinhold,1989). Framoi psikoanalitik kuramın bireylerin sosyal yaşamına gereken önemi vermediğine inanır. Özellikle aile etkileşimi ile bireylerin davranışlarında var olan çok önemli rollerin göz ardı edildiğini belirtir. Framo hem iç ruhsal hem de kişiler arası davranışların anlaşılmasının çok önemli olduğunu ve bunların aile yaşamının dinamikleri olduğuna inanır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
Framo (1981)’ ya göre, ailelerle derinlemesine danışma yaparak onların evlilik ve aile problemleri çözülebilir. Çünkü bireylerin aile menşeileri ile çözülememiş sorunları vardır. Bu çözülememiş problemler bireyin kişiliğinin önemli bir parçası haline gelir. Birkaç bireysel veya aile oturumu yerine, aile menşeileri ile birlikte yapılan danışma oturumları problemi çözmede daha etkili olur. Framo’nın kuramının temel ilkeleri şu şekilde özetlenebilir (Fenell ve Weinhold, 1989):
İnsanı asıl güdüleyen şey başkaları ile başarılı iletişim kurabilmesidir.
Çocuğun ebeveynleri ile geçirdiği ilk yaşantısı hüsran, gerilim yaratırsa bunu çocuk değiştiremez. Bu olumsuz yaşantı çocuğun kişiliği ile birleşir.
Daha sonra birey evlenerek çocuk sahibi olur, kendisine yakın, samimi etkileşimler kurar. Birey bu etkileşimi bir bakıma çocukluğundaki aile menşeinde oluşan gerilimli yaşantıyı bırakmak için oluşturur.
Aile menşeinde çözülememiş çatışmalar, iç ruhsal problemlere neden olur.
Bireyler kendi aile menşeindeki çözülmemiş çatışmalarını yeniden yaşamalarını fırsat sağlayabilecek kişilerle evlenirler. Bu amaç için evlenecekleri eşlerini seçerler.
Aile menşeindeki çözülememiş sorunlar genellikler çocuklara yansıtılır. Böyle bir durum olursa çocukta semptom oluşabilir.
Danışma oturumlarında problemin kaynakları ele alınarak belki en iyi çözüme kavuşturulabilir.
Eğer bireyler problemleri çözmek için kendi aile menşeilerini incelerse olayları daha iyi algılayabilirler. Bu problemleri ile kendi eş ve çocuklarının arasındaki ilişkisini kavrayabilirler.
YAPISAL AİLE DANIŞMASI
KURUMSAL GÖRÜŞ
1970’li yıllarda aile danışmanlığı alanında Salvador Minuchin tarafından geliştirilen yapısal aile danışması en çok sözü edilen modellerin başında yer almıştır. Suçlu çocuklarla ilgilenen Minuchin, 1950’li yıllardan sorna bu çocukların ailelerini de görmeye başlamıştır. Diğer aile danışmanlarının aksine sadece dinleme ve konuşma yerine onları etkilemeyi tercih etmiştir (Nichols ve Schwartz, 1998).
Yapısalcı yaklaşıma göre aile danışmanları etnik köken, sosyal statü ve diğer sosyal faktörlerin hem aile yapısını ve fonksiyonlarını nasıl etkilediğini fark etmelidir. Her ailenin yapısı birbirinden farklıdır. Ancak evrensel olarak ailelerin “ortak” özellikleri de vardır.
Minuchin (1981)’e göre aile danışmanları ailenin bir sosyal sitem olduğunu fark etmelidir. Ailedeki kalıplarda yineleyen etkileşimler vardır. Örneğin anne oğlunun meyve suyu içmesini ister, oğlu da riayet eder. Yinelenen bu etkileşimler, ailede kalıpları oluşturur ve bu kalıplarda aile sistemini destekler. Aile üyeleri aile kurallarına uyum sağlarlar. Bu kurallar, aile üyelerinin rol ve fonksiyonlarını belirler. Bu kurallar aileden fonksiyonlarının düzenli olmasını, tepkileri önceden sezmeyi, güvenliği, bağlılığı ve uyumu geliştirir. Kurallar aynı zamanda problemleri spontanca ele almayı ve gelişimi destekler (Minuchin, Lee ve Simon, 2006).
Ailedeki şartlar zamanda değişir ve ailenin buna uyum sağlaması gerekir. Diğer etkileşim kalıpları harekete geçtiğinde, dengeli bir süreçte yeni yapılar gelişir. Tercih edilen baskın kalıplar ortaya çıkarsa, sistemin içinde alternatif transaksiyonel kalıplar daima oluşur. Ancak değişim zorunlu hale gelirse, fonksiyonel aile sistemi alternatif kalıplarını harekete geçirir. Aile transaksiyonu içinde, her bir aile üyesinin birkaç seçimi vardır. Üyelerin ne kadar çok seçim şansları varsa o kadar çok aile sistemi içinde özgür olurlar. Bireyin özgürlük için yaşantısı önemlidir. Aynı zamanda birey için bir gruba ait olma duygularını da yaşamak önemlidir. Bağımlılık ve özerklik birbirlerini tamamlar ve insanının doğası ile çatışmaz (Minuchin, 1981).
Sistemin Farklılaşması
Minuchin (1981)’e göre, aile sistemi farklılaşmıştır. Aileler alt sistemler yolu ile görevlerini yerine getirirler. Bireyler ailede alt sistemlerdir. Aile üyeleri yoğun insani ilişkilerini karşılayabilmek için farklı alt sistemlere uyum sağlarlar. Alt sistemin üyeleri, kuralların ve sınırların nasıl olacağını belirler. Aile sisteminin yaşamasında sınırların işlevi önemli bir faktördür. Alt sistemlerdeki her üyenin kendi fonksiyonlarını yerine getirebilmesine izin vermesi için bu sınırların çok iyi belirlenmesi gerekir.
Her aile sistemi birkaç alt sistemden oluşur. Çekirdek ailenin en az üç alt sistemi vardır: Eş, ebeveyn ve kardeş alt sistemi. Ailedeki bir birey, aynı zamanda bir alt sistemdir.
Aile içinde eş, ebeveyn ve kardeş alt sistemleri çok önemlidir. Fonksiyonel bir ailede bu üç alt sistemin bütünlük içinde hareket etmesi gerekir. Eş alt sistemin güçlü ve devamlı olması ailenin istikrarında önemlidir. Eşler birbiriyle farklı görüşme yollarını öğrenir, birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılar ve birbirlerinin rollerini tamamlarsa, ailenin devamlılık olasılığı yükselir. Ayrıca bu tip aileler, gelecekteki değişim taleplerine karşı esneklerdir (Goldenberg ve Goldenberg, 1996 Perosa, 1996; Lester, 1997; Gladding, 1998; Nichols ve Schwartz, 1998).
Gruplaşma, Güç ve Koalisyon
Sınırlar, bir ailenin nasıl organize olduğunu gösterirken; gruplaşmalar (alignments) da bir ailenin aktiviteleri yerine getirirken birbirleriyle nasıl etkileştikleri veya birbirleriyle nasıl karşı karşıya geldiklerini gösterir. Aile içinde güç hem otorite hem de sorumluluğu yerine getirme demektir. Bu nedenle , gruplaşmalar aile üyelerinin birbirleriyle yaptığı duygusal veya psikolojik bağlantıyı gösterirken; güç, bir işlemi yaparken her aile üyesinin göreli olarak etkilenmesidir (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
Koalisyon (ittifak), spesifik aile üyelerinin üçüncü aile karşı birleşmesidir. Sabit bir koalisyon iyice yerleşmiştir ayrılmaz ve esnek olmayan birliktir. Örneğin, anne ve oğul koalisyonu gibi. Bu nedenle, ailenin günlük fonksiyonlarında başat bir birim haline gelir. Minuchin’ e göre koalisyonlar genellikler stresi ailenin içine sokar. Tek tek bireylerin fonksiyonların kadar, bütün ailenin fonksiyonunda da handikaplar yaratır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Yapısal aile danışması, geçmişten çok şimdiki durumla ilgilenen ve belirlenmiş hedeflere yönelik kısa süreli bir yaklaşımdır. Minuchin, tanı ve müdahaleyi birbirinden ayırmaz. Bunları birbirini karşılıklı etkileyen parçalar, süreçler olarak kabul etmektedir. Tanı, danışman uyum sağladıkça ve müdahaleler aile tarafından özümsendikçe değişir. Tanı sürecinde aile danışmanı, ailenin yapısını ve kullandığı transaksiyonel kalıpları belirlemeye çalışır. Bunlardan yararlanılarak ailenin yapısal haritası çıkarılır. Oluşturulan bu yapısal aile haritası, danışman’ın ailenin işleyiş sürecini anlamasına yardımcı olur.
Yapısal aile danışmasında, danışman hem bir araştırmacı hem de uzmandır. Danışman, aile yapısını değiştirmek için aktifçe müdahalelerde bulunur. Bunun için danışman’ın oldukça enerjik olması gerekir. Danışma süreci boyunca danışman’ın rolü değişir. Örneğin, sürecin ilk evresinde danışman aileye katılır ve liderlik pozisyonunu üstlenir. İkinci evrede, ailenin yapısal haritasını çıkartır. Son evrede, danışman aile yapısını değiştirmek için yardımcı olur. İşlemler sırasında danışman aileyi izler, sonra aile katılır ve terapötik olarak dönüşüm sağlandıktan sonra etkileşim alanından ayrılır. Yapısal aile danışmasında, danışman adeta bir tiyatro yöneticisi gibidir (Gladding, 1998).
Yapısal aile danışmasında, danışma süreci birkaç adımda gerçekleşir (Aponte ve VanDeusen, 1981):
Problem: Aile danışmanı aile ile görüşme yaparak problemlerini tespit etmeye çalışır.
Bilgi: Danışman problemle ilgili bilgileri toplar ve oturumlarda bunun için yönlendirme yapar.
Hipotez Kurma: Danışman topladığı bilgilere dayanarak problemin çözümü için hipotez kurar.
Amaçlar: Hipotezler kurulduktan sonra amaçlar belirlenir.
Müdahale: Danışman aşağıda belirtilenleri ortaya çıkartmak için çalışır.
Aile üyeleri arasında ve/veya üyelerin kendi benlikleri ile olan etkileşim kalıplarını etkileyerek değiştirme
Transaksiyonel çeşitliliği kontrol ederek müdahalenin etkililiğini artırma
Dönüt: Danışman  müdahalelerde aile üyelerinin tepkisini esas alarak, bu döngünün 2. adımına geri dönerek işlemlere başlar.
Yapısal aile danışmasında genel olarak üç müdahale tekniği vardır.
1. Dahil Olma
Etkişi aile danışması için danışman’ın aile üyeleriyle iyi  bir çalışma ilişkisi kurması gerekir. Dahil olma, her bir aile üyesiyle iletişim kurma sürecidir. Dahil olma tekniği, yapısal aile danışmasında çok önemli bir tekniktir. Çünkü ancak bu şekilde aile üyeleri ile danışman aile fonksiyonlarını düzeltmen için amaç belirleyebilirler, problemin kaynağının nedeni hakkında sık sık değişiklik yapabilirle, problemin nedeni ve problemin çözümü için ne yapılabileceği hakkında birlikte çalışabilirler.
Eğer danışman başarılı bir şekilde aileye dahil olmadan çabucak değişim yapmaya çalışırsa, aile danışman’ın yardımlarına direnç gösterebilir. Danışman başarılı bir şekilde aileye dahil olabilirse, aile danışma sürecinin bir parçası olan değişimleri, önerileri ve yeni fikirleri genellikle kabul eder.
Başarılı olarak aileye dahil olmak için, danışman’ın her bir aile üyesinin benlik saygısı kaynağını bilmesi gerekir. Güven ortamında her bir aile üyesi danışmanı kendi perspektiflerini anlayabilecek şekilde görmeleri gerekir. Danışman her bir aile üyesini perspektifini ve davranışını anlayabilmesi için onlarla iletişim kurmalıdır. Dahil olmayan üç spesifik biçimi vardır: İzleme (tracking), bağdaştırma (accommedation) ve benzeme (mimesis).
2.  Aile İletişim Kapılarını Harekete Geçirme
Yapısal aile danışmasında, danışman ailenin yapısını bilmeli ve değerlendirmelidir. Bu teknik, danışma sürecinin dahil olma aşamasında danışman’ın kurallara, rollere ve alt sistemlere dikkat etmesiyle başlar. Aile yapısının resmi değerlendirmesi, danışman ile aile arasında iletişim kurulduktan sona başlar. Danışman, canlandırma (enactment) tekniği ile ailenin nasıl yapılandırdığını öğrenir. Canlandırma, oturumların ev ortamında olduğu zaman yapılır ve danışman’ın ailenin şimdiki yapısını anlamasına izin verir.
3.  Aile İşlem Kalıplarını Yeniden Yapılandırma
Aile, danışmaya bir üyesi streste veya semptomlu bir şekilde gelir. Danışman aileye dahil olduktan sonra, şimdiki fonksiyonlarının yerini alabilecek yeni kalıplar yaşatma fırsatını sağlar. Ayrıca, ailenin fonksiyonlarının nasıl olduğunu ve bunların yapıyı nasıl desteklediğini belirler. Bundan sonra ailenin yapısını ve fonksiyonlarını değiştirmek mümkün olur. Yapısal aile danışmanlarının ailenin yapısı ve fonksiyonları değiştirmek için kullandığı birkaç tekniği vardır. Bunlar: a. Sistemi yeniden kompoze etme (system recomposition), b. Semptoma odaklaşma (symptom focusing), c. Yapısal değişiklik (modification).
GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLAR
Yapısal aile danışmasının güçlü yönlerini şöyle sıralayabilir (Fenell ve Weinhold, 1989; Gladding, 1998):
Yapısal aile danışması aileleri için tasarlanmış bir kuramdır. Aile danışmanlığı gibi bir alanın varlığını kabul ettirmede etkili olmuştur.
Düşük sosyo-ekonomik düzeydeki aileler için geliştirilmiş bir kuramdır ve oldukça pragmatiktir.
Teknikleri açıkça belirlenmiştir.
Madde bağımlılığı, yeme bozukluğu ve intihar eğilimli üyesi olan ailelerde oldukça sistemlidir, probleme odaklanılmıştır ve kısa sürelidir (genellikle 6 aydan az sürer),
Kurarım etkililiği per çok araştırma ile desteklenmiştir.
Yapısal aile danışmasının sınırlı yönlerini şöyle sıralayabiliriz (Fenell ve Weinhold, 1989; Gladding, 1998):
“Geçmiş” üzerinde değil, “şimdi” üzerinde durduğu için oldukça yalındır.
Feministler tarafından cinsiyet basmakalıp rollerini vurgulamakla eleştirilmektedir.
Ailenin dinamiklerini açıklamakta sıkıntı çeker.
Aile sistemi üzerinde fazla odaklandığından, tek tek bireylere çok az dikkat eder.
Bazı teknikleri samimi olarak algılanmayabilir.
YAŞANTISAL/ İNSANCIL AİLE DANIŞMASI
KURAMSAL GÖRÜŞ
Yaşantısal/insancıl aile danışmasının kuramsal kaynağı insancıl/varoluşçu danışma yaklaşımıdır. Carl Whitaker ve Bumberry insancıl/varoluşçu yaklaşımın temel kavramlarını aile danıçmanlığına uyarlamışlardır. Yaşantısal/insancıl aile danışmasına göre aile üyelerinin kendilerini gerçekleştirme eğilimlerinde özgürlük varsa, aile etkili ve tam olarak işlev yapabilir (Nystul, 1993).
Yaşantısal/insancıl aile danışmasının temel görüşü şudur: Ailedeki bireyler duygularının farkında değildir. Eğer duygularını fark ederlerse onları bastırırlar. Duygular yaşanmadığı zaman ailenin bir veya daha fazla üyesinde duygusal rahatsızlık ortaya çıkar. Bu tip atmosferde aile üyeleri birbirinden uzaklaşırlar ve başka meşguliyetler, aile dışı aktiviteler edinirler. Bu tür davranışlar ailede fonksiyonelsizliğe yol açar. Bu durumu giderebilmek için aile üyeleri arasında ve aile içinde duygusallık, duyguları ifade etme vurgulanır. Duygular sözel olduğu gibi, sözel olamayan biçimde de ifade edilebilir. Bu yaklaşımda, aile üyelerinin şimdi ve burada davranması sağlanarak benlik farkındalıkları artırılmaya çalışılır (Gladding, 1998). Yaşantısal/insancıl aile danışmanları, ailelerin daha sağlıklı yaşantı geçirmelerine yardımcı olmaya çalışırlar. Ancak bütün ailelerde bunun gerçekleşmesi beklenemez (Nichols ve Schwartz, 1998).
Yaşantısal/ insancıl aile danışmasında Carl Whitaker, Walter Kempler, Kaplan, David Kantor, Fred Duhl ve Virginia Satir etkili olan kişilerden bazılarıdır.
Carl Whitaker 30 yaşından sonra şizofrenilerle çalışmaya başlamış, çalışmalarında aileyi de içine almıştır. Whiteaker, hem iç ruhsal hem de kişiler arası sınırların gelişiminde önemli olduğunu vurgulamıştır. Terapötik süreç hem gerçek hem de sembolik yaşantılarından yararlanma üzerine planlanmıştır. Gestalt yaklaşımının temsilcilerinden olan Kempler, ısrarla yalnızca “şimdi” ile ilgilenir. Yaşantısal yaklaşımlardan etkilenen danışmanlar, bireysel aile üyelerinin yaşantıları ile ilgilendikleri kadar bütün aile fonksiyonları ile ilgilenmişlerdir. Yaşantısalcılar dolaysız olarak insan yaşantıları ile ilgilenirlerken, Gestaltçılar bu yaşantıların nasıl algılandığı ile ilgilenirler (Goldenberg ve Goldenberg, 1996; Nichols ve Schwartz, 1998).
Walter Kempler 1950’lerde psikiyatri eğitimi aldıktan sonra Frederick Perls’in öğrencisi olmuştur. Uzun yıllar aile ile çalışan Kempler, Gestalt yaklaşımının ilkelerini ailelere uygulamıştır. Kempler, bu ana odaklaşma konusunda ısrarlıdır: “İnsanlar ne söylüyor, nasıl söylüyor, söylediğinde neler oluyor, yaptıkları ile söyledikleri ne derece uyuyor, başarmak için nasıl çabalıyorlar?” Terapötik müdahaleler şimdiki çatışmaları hedef alır, gelişen unsurları açmaya çalışır ve bunun için tutarsızlıkları yüzleştirir (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
Yaşantısal/insancıl danışmanlar geçmiş yerine şu anla ilgilenirler şimdi ve buradaya önem verirler.
Yaşantısal bakış açısı ile insancıl bakış açısı arasında farklılık vardır. Yaşantısalcılardan Satre’ye göre yaşantılarımız yoluyla özümüzü öğreniriz. Ancak bu öz çoğunlukla bilinmemektedir. Daha çok fenomonolojik olan insalcıllara göre esas doğamızı algılayışımızla davranışlarımızı yönlendiririz. İnsancıllar daha çok bu algılarla ilgilenirler /Fenell ve Weinhold, 1989).
Gestalt yönelimli aile danışması, danışman’ın rolünü danışanın kendi kaynaklarını nasıl etkisiz kullandığını fark etmesine yardımcı olmak ve hedeflerine ulaşmayı nasıl engellediklerini göstermek olarak algılarlar. Gestaltçı aile danışmanları , danışanın maksimum düzeyde bireyselliklerini kazanmalarına yardım ettikleri kadar, onların başka insanlarla da daha yaşamsal iletişim kurmalarına yardım ederler. Gestalt yönelimli aile danışmasının amaçları şunlardır (Nichols ve Schwartz, 1998):
Bireyleri aile yapısı içinde hem kendisiyle hem de diğer aile üyeleriyle daha iyi aile yapısını geliştirmesine yardım etmek,
Bireylerin bitirilmemiş işlerini tamamlamaları ve eski, aşina kalıplarını değiştirmeleri için benlik farkındalıkları daha çok artırmalarına yardım etmektir.
Gestalt yaşantı döngüsü (Gestalt experience cyle) olarak adlandırılan model, yaşantının ana unsurlarını ve tamamlanmamış bir yaşantının nasıl tamamlanacağını gösterir bu döngü, çocukluğumuzda öğrendiğimiz duyumlar ve algılar ile başlar. Bu duyum ve algılar neleri yaşayamayacağımızın mesajlarını içerir. Bu yaşantılar nedeni ile duyarlı hale geliriz. Farkındalık, bir şeye odaklaşma veya bir duyuma dikkat etmenin sonucunda ortaya çıkar. Eğer danışan, çocukluğundaki olaylar hakkında karmaşık bir durumdaysa ve bu duyuma karşı üzüntü oluşturur. Gestalt aile danışmasının merkezinde, farkındalığı artırma ve insanların çocukluklarındaki olayların gerçeklerini anlamlarına yardımcı olma vardır. Danışman farkındalığı artarsa bedensel hareketleri canlanır. Engellenmiş danışanların bedenleri gergin ve acı çekiyor olabilir. Bağlantı, bir sonraki ve belkide en önemli döngüsel evredir. İncinmiş insanlar samimi bağlantı kurmaya karşı direnç oluştururlar. Danışman, aile üyelerinin birbirleriyle bağlantı kurmaları için yeni yollar öğrenir. Bu döngünün son evresi geri çekilmedir. Geri çekilme, yaşantılar tamamlandıktan sonra ortaya çıkar. Danışman, danışanın bir yaşantıyı bırakmasına ve içsel çatışmasını çözmesine yardım eder (Fenell ve Weinhold, 1989; Nichols ve Schwartz, 1998).
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Yaşantısal/insancıl aile danışması, bireyleri değiştirme yoluyla aileyi değiştirmeye çalışır. Bu yaklaşıma göre, aile bir sistemden çok bireylerden oluşmuş bir gruptur. Danışma sürecinin en önemli amacı duyarlılığı ve farkındalığı artırmaktır. Danışma sürecinde, her aile üyesinin kendi duygu ve ihtiyaçlarını aile üyeleriyle paylaşmaları için çaba harcanır. Amaç aile üyeleri arasında açık iletişimi teşvik etme, aile üyelerinin özerk birey olmalarına yardım etme, olumlu bir hava için aile üyelerini destekleme, aile üyelerinin sorumluluk almaları için birbirini teşvik etmektir.
Yaşantısal/insancıl aile danışması, danışma sürecinde geçmiş problemleri ele almaktansa “şimdi ve burada” yı temel alır. Dönüşümde önemli olan düşünce değil yaşantılardır. Dönüşüm için rol yapma, biçimlendirme, yüzleştirme, iletişim becerileri eğitimi, Gestalt alıştırmalarından faydalanılır.
Yaşantısal/ insancıl aile danışmasında, danışmanlar iki ayrı görüşü benimsemektedir. Bazı danışmanlar (V.Satir, Pegg Papp, Fred Duhl, Bunny Duhl gibi) oldukça yapılandırılmış teknikler kullanırken; bazıları da (C.Whitaker) kendi kişiliklerine, yaratıcılıklarına, ve spontanlıklarına göre teknikleri kullanmayı tercih ederler. Günümüzde ise ikisinin ortası tercih edilmektedir.(syf.153)
Yaşantısal/insancıl aile danışmasında, danışma sürecinin kısaca şöyle özetleyebiliriz.(Fenell ve Weinhold, 1989).
1. Etrafında dolaşma: Aile üyelerinin oturum amacından bilgileri yoktur ve üyeler karışıktır. Neler olacak? Neden buradayız?  gibi sorular vardır.
2. Danışmaya direnç: Aile üyeleri özellerini açmazlar, güven problemi duyarlar.
3. Geçmiş hakkında konuşma: Aile üyeleri geçmişteki olaylar ve bu olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerini açıklar.
4. Olumsuz duygular: Aile üyeleri birbirine veya danışmana şimdiki olumsuz duygularını paylaşır  ve güvenliği de denemiş olurlar.
5. Kişisel konuları ifade etme ve açıklama: Kişisel konuları açacak kadar güven gelişmiştir.
6. Şimdi ve buradaki duyguları tamamen ifade etme: Aile üyeleri birbirlerine o andaki duygularını açıklarlar. Aile yapısında değişimler yerini almaya başlar.
7. Aile üyelerinin iyileştirici yetenekleri: Birbirlerinin sıkıntılarını gidermeye ve başkalarının güvenliklerini sağlamaya dikkat etmeye başlarlar. Güven ve özgürlük atmosferi, kabul ve anlayışın ortaya çıkmasına izin verir.
8. Kendini kabul etme ve değişme: Aile üyeleri kendilerinin oldukları gibi kabul ederler. Üyeler kendi sorumluluklarını bilir ve davranış değişimini sorgular.
9. Dış görünüşün yavaş yavaş zayıflaması: Ailede normların oluşmaya başlaması. Gerçek duyguların ortaya çıkmasıyla normlar yok olur.
10. Dönüt verme: Aile üyeleri birbirinden dönüt alır ve verirler, ailede dönüte ihtiyaç vardır ve bu şekilde gelişebilir.
11. Yüzleştirmenin oluşması: Aile üyeleri nezaket, incelik ve korumacılıklarını bırakırlarsa diğer savunmalarla yüz yüze gelirler. Aile üyeleri, birbirlerini bu yüzleştirmelerle ilgilenebilecek düzeyde görürler.
12. Aile gelişimine yardım etme: Danışman olmadan aile üyeleri birbirlerine yardım etmeye başlar.
13. Aile etkileşimi: Aile kendisini bir birim veya bağımsız üyelerden oluşmuş olarak görür ve sınırları bütün üyelerin katılımıyla gelişir.
14. Samimiyetin tamamen ifade edilmesi: Aile üyeleri birbirlerine karşı samimi ve içten duyguları vardır. Birbirlerini dinlemeyi kabul etmeyi öğrenmişlerdir. Aile sorun çözme yeteneği kazanır.
15. Değişmiş aile: Aile üyeleri hem birlik hem de özerkliklerini yaşarlar. Bu süreçte değerlerini keşfetmeyi ve belirlemeyi kararlarını gözden geçirmeyi, karar vermeyi, sorunlarını kabul etmeyi öğrenmişlerdir.Birbirlerine açık olmaya başlamıştır.
Danışman ise şunları yapar (Carlson, Sperry ve Lewis, 1997)
1. Semptomları açmak, kişiler arası stresi artırmak
2. Aile birliği duygusunu geliştirmek
3. Önceki kuşaklarla iletişimi artırmak
4.Toplumla, toplum bireyleriyle ve özellikle kültürel gruplarla bağlantıyı artırmak.
5. Aile ve aile sınırlarının beklentilerini anlamak
6. Aile üyelerine ve fonksiyonlarını öğrenmeleri için teşvik etmek
7. Kuşaklar arasındaki ayrılığı artırmak
8. Aileye katılma, ondan ayrılma ve tekrar katılma gibi bir model sağlamak
9. Bireysellik söylemi ile karşılaştırmak
10. Aile üyelerini kendileri olmaları için cesaretlendirmek.(syd 154-155)
tekniklerden bazıları şunlardır: Aile Portresi, aileyi resmetme, aile kukla görüşmesi, Gestalt danışma tekniklerinin bazılarıdır.
Aile Portresi tekniği David Kantor ve Fred Duhl tarafından geliştirilmiştir. Bu teknikle danışman her bir aile üyesine diğer üyeleri anlamlı bir tablo üzerinde sıraya koymaları istenir. Elde edilen bu grafik, her aile üyesinin aileyi algılayışının portresidir.(Nichols ve Schwartz, 1998). Aile portresi 4 adımda gerçekleşir.
1. Tabloyu oluşturma: Danışman, aile üyelerinin tablo belirlemesine yardımcı olur.
2. Rol oynayanları seçme: Bireyler bir aile portresinin nasıl olacağına karar verirler.
3. Bir portre yaşatma: Portreyi çizen aile üyesi aileyi, ailedeki her üyeyi portreye yerleştirir.
4. Portre süreci: Portreyi çizen birey ile diğerleri sırasıyla kendi yaşantılarını anlatır.
Yaşantısal aile danışmanlarının kullandığı birkaç farklı aile resmi vardır. Bunlardan birisi katılımlı aile karalamasıdır. Burada, her bir aile üyesi karalama yapar. Bu karalamalar yapıldıktan sonra bunlar toplanır ve birleştirilir, bir resim çıkartılır. Bu süreçte, aile üyeleri yalnız ve birlikte çalışırken neler yapabilecekleri hakkında bir duygu geliştirirler.(Gladding, 1998).
Bir diğeri ise birleşmiş aileyi resmetme bu teknik aileleri canlandırmak, kendilerini ifade edebilmelerini sağlamak için betimlenmiştir. Aile üyelerine “kendi kadarıyla ailenin resmini çiz” denir. Daha sonra çizilen resim üzerinde konuşulur. Bu sayede, aile üyelerinin daha önceden düşünemedikleri şeyler hakkında farkındalıkları artar.(Nichols ve Schwartz, 1998).
Bir diğer resmetme biçimi de ailenin yaşam alanını sembolik resmetme dir. Bu yansıtıcı teknikte, danışman genişçe bir daire çizer ve aile üyelerinin dairenin içine aileyi temsil eden her şeyi dahil etmesi istenir. Birkaç seri resim çizildikten sonra, üyelerin sembolik olarak bunları sıraya koymaları istenir.(Gladding 1998). (syf 157)
   Irwin ve Malloy’un geliştirdiği aile kuklası tekniğinde, bir aile üyesinin kuklaları kullanarak hikaye anlatması istenir. Hem ifade etme hem çatışma ve ittifakları ortaya çıkarmak için kullanılır. Küçük çocuklarla çalışırken kullanışlı olmayabilir.
Yaşantısal aile danışmanlarının bir diğer gözde tekniği rol oynamadır. Bu roller gerçek, hissedilmiş ve şimdi ortaya çıkan yaşantılara dayanır. Geçmiş olaylar anımsatılır ve arzular gelecekteki olaylara karşı duyulan korkular önemsenir. Kempler ebeveynleri rol oynamaları için cesaretlendirir. ÖRNEĞİN küçük bir kızken davrandığı gibi rol yapması istenir. Eğer oturumda her hangi bir üyenin şu ana dikkati çekilmek isteniyorsa, danışman Gestalt yaklaşımının “hemen orada”  teknikleri kullanılabilir. ÖRNEĞİN bir çocuk büyük babası hakkında konuşursa, ona bir boş sandalyeye sanki büyük babası karşısında imiş gibi konuşması istenebilir. Bu “ boş sandalye” tekniği bireysel danışmada olduğu gibi, aile danışmasında da oldukça kullanışlıdır.(Nichols ve Schwartz, 1998).
Yaşantısal aile danışmasında aşağıdaki teknikler sıkça kullanılmaktadır.
1. Semptomları yeniden açıklama
2. Aile üyelerine hayal güçlerini açıklamaları için teşvik etme
3. İç ruhsal problemleri kişiler arası strese dönüştürme
4. Bir aile üyesinin sıkıntılarını artırma ve abartma
5. Görüşmede çocuklarla oynama
6. Bireyler yüzleştirirken duyguları kullanma
7. Eğer ulaşırlarsa birincil sürecin önerilerini spontanca paylaşma
8. Aile üyelerine kendilerine zıt olan rolleri oynamaları için teşvik etme
9. Sevgi ve nefreti birbirlerine zıt duygular olarak değil de bağlı eş duygular olarak görme(syf 158)
VİRGİNİA SATİR
Bir sosyal hizmet uzmanı olan Virginia Satir !950’lerde aile danışmanlığı anlamında çalışan tek bayandı. Satir 1960’larda ailenin duygularını ortaya çıkarmasında iletişimin önemli olduğunu vurgulamış ve teknikler geliştirmiştir. Bu teknikler: Semptomlar ve aile dengesi, bireysel gelişme ve büyüme, aile rolleri ve iletişim biçimleridir.
Semptomlar ve Aile Dengesi
   Satir ailenin denge sistemi ile ilgilenmiştir. Özellikle her semptoma bireyin büyümesinin engellenmesi olarak bakar.Ailelerin ebeveynlerine ve kendi kendilerine saygı duymayı başarmaları ve bunu sürdürmeleri ile ilgilidir. Bu kurallar çocukların kendilerine saygı duyması konusunda biçimlendirir. Ailedeki engelleyici kurallar değiştirilmelidir ki aile üyeleri kendileri ve başkaları hakkında ne hissettiklerini, ne algıladıklarını ve ne düşündüklerini söyleyebilsinler. Kararlar zorla veya keyfi değil anlaşarak olmalıdır.
Bireysel Gelişme ve Büyüme
Satir, bütün insanların büyüme ve gelişimi için çaba harcadığına inanır. Ona göre her insanda bunların kaynakları vardır. Yeter ki onları kullanmayı bilelim ve desteklemeyi öğrenelim. İnsanın büyümesindeki 3 faktörü şöyle sıralamaktadır:
1. Değişmeyen genetik özellikler, bunlar insanın fiziksel ve duygusal özelliklerini belirler.
2. Gelişim süreci içinde öğrenme ile kazanılan özellikler
3. Sabit akıl ve beden etkileşimi.
Bireyler ebeveynleri ile olan ilişkilerinden benlik saygısı kazanırlar. İnsanlar, yaşamlarının çeşitli evrelerinde ebeveynlerinden farklı destek görme ihtiyacı içindedirler. Olumlu bir benlik saygısı için, bireyin yaşamının ilk yıllarında şu koşulların bulunması gerekir.(Kalk,1985).
1. Fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması
2. Başkaları ile sıcak ilişki
3.Başkalarının dünyası üstünde egemenlik kurma deneyimi
4. Değerli ve ayrı birey olduğunun onaylanması
5. Kadın veya erkek olduğunu kabul etme
Aile Rolleri ve İletişimin Biçimleri
   Satir’e göre aile iletişimi aile üyelerinin kendilerine olan saygısının yansımasıdır. Fonksiyonelsiz iletişim( dolaylı, açık olmayan, eksik, bozuk, uygunsuz vs.) fonksiyonelsiz aile sisteminin özelliğidir. Sakinleştirici  iletişim biçimini kullananlar kendini kenara çekerler, sürekli başkalarıyla aynı fikirdedirler, özür dilerler ve zayıftırlar. Suçlayıcı iletişim biçimini kullananlar, sürekli başkalarının hatalarını ararlar, kendilerini ise hep haklı görürler. Patavatsız kişi başkalarını rahatsız eder, oyalar, şaşırtır ve olaylarla ilgilenmez. Akılcı düşünen kişi katı bir duruşa uyum sağlamıştır, bağımsız, tarafsız, sakin, soğuk kanlı, bilişsel kontrolü sürdüren ve duygusal davranmayan kişidir. Bu 4 biçimde eksiktir çünkü burada duygusal bir problem vardır.(Kalk 1985). Yalnızla UYGUN iletişimci gerçekleri görür, samimidir, içeriğe uygun mesaj yollar.
Aileyi Yeniden Kurma
   Satir tarafından 1960’lardan sonra geliştirilen bu teknik, danışanların aile menşeilerinden gelen sağlıksız kalıpları açmaları için yardımcı olur. Aile sorunlarını görme ve çözme şansını elde eder yeniden değerlendirir, inanç duygu ve düşünceleri değiştirebilir. Genel olarak aileyi yeniden kurmanın 3 amacı vardır.
1. Aile üyelerine eski öğrenmelerinin kaynağını gösterme
3. Aile üyelerinin kendi kişiliklerini bulmalarını kolaylaştırma.
Her üyenin özerk portresi çıkarılır, üyenin rehber yardımıyla 3 kuşak öncesinden beri anahtar rolleri üstelenen kişilerin ortaya çıkmasına yardım edilir. Sonuçta kaşif kendi potansiyelini en geniş anlamda yorumlayabilme serbestliğine ulaşır. Rehber kaşife geçmişteki ailesi hakkında sorular yönelterek onu ailesini yeniden kurmaya yöneltir.
Aile Haritaları
  Aile genogramına benzeyen bu teknikte, üç kuşağın aile yapısına bakılır. Satir 3 aile haritasını çizer. Bunlar: Annenin aile menşei, babanın aile menşei ve şimdiki aile.
Bağlama
Aile üyeleri arasındaki ilişkiyi gösterir. Aile içinde birkaç bağın oluşması için çaba gösterilir. Her aile üyesi birbirlerine nasıl bağlandıklarını ve bu bağlarda nasıl gerilim çıktığı hakkında farkındalık kazanır. Genellikle bu bağlarda karışıklık meydana gelir. Bunlar aile sistemindeki  dinamiklerin somut temsilcileridir.
Eğretileme
Eğretileme fikir olarak betimlenir ve bu fikirlerde benzeşim yolu ile tartışılır.
Dokunma
   Satir, özellikle danışmanın başında her aile üyesiyle el sıkışır. Bireylerin sınırları ihmal etmemeye dikkat etmek gerekir. Çünkü bazı insanlar dokunmayı saldırı olarak görür.
Bir aile üyesinden, bir veya birden fazla aile üyesinin beden pozisyonu be jestlerinin kullanarak aile içinde samimiyet derecesini ve iletişim kalıplarını tasvir etmesi istenir. Geniş ailenin tüm üyeleri arkadaşları da içeren çevre tol oynama ve fantezilerle bu teknikte ele alınır.
Drama
Aile üyelerinden, ailenin veya bir bireyin yaşamında bir sahneye göre hareket etmesi istenir. Bu teknik ailedeki belli olaylara, aile üyelerinin perspektifi ile bakmaları ve daha fazla iç görü kazanmalarına fırsat verir.
Yeniden Biçim Verme
Danışman, ailedeki karışık fikirleri ve iyi niyetleri vurgulayarak, suçlama tehdidini azaltmaya çalışır. Böylece, aile üyelerinin algılarında değişiklik yaratır.
Şaka
Danışman, aile üyelerinin birbirleriyle olduğu kadar, aileyle kendisi arasındaki bağlantıyı artırmak için de şaka tekniği kullanılır.
Sözlü Farzetme
Sözlü Farzetme danışmanın ailedeki olayları önceden açıklamasıdır.Örneğin; Satir danışma sürecinde ailedeki değişim hakkındaki beklentileri ve umutlarını sözlü olarak ifade eder.
Adlandırma
Bu teknikte, “sevgi” ve “saygı” gibi spesifik davranışlar kelimelerle tasvir edilir.Böylece aile üyelerinin, diğerlerinin algılayışlarını keşfetmeleri için nasıl algılama yapmaları gerektiği konusunda yardımcı olur.
Sağlamlaştırma
Sağlamlaştırma teşvik edici şey ile tepki arasındaki veya bir tepki ile diğerleri arasındaki çağrışımı öğrenme anlamındadır. Bu teknik duyguları kişiler arası fiziksel yaşantılar düzeyine getirmeye hizmet eder.
Çoklu Aile Danışması
Birbiriyle ilişkisi olmayan birkaç aile bir araya getirilerek oturumlara alınmasıdır.
İletişim Duruşu
Satir, her aile üyesinden belli duruşlardaki fiziksel pozisyonları uygulamasını ister. Daha sonra, aile üyeleri bu konudaki duyguları ifade ederler. Bu şekilde aile üyelerinin farkındalıkları artar ve nasıl uygun iletişim biçimi kullanacaklarını öğrenirler.
Ben İletileri
Satir, aile üyelerini kendi duygularına sahip olmaları için cesaretlendirir. Genellikler bireyler “ o karışık”  gibi pasif mesajları kullanırlar. Satir, “ ben karışığım” gibi aktif biçimi kullanmaları için model olur. Bunu kazandırabilmek için oturumlarda alıştırmalar yapar.(syf 168-171)
CARL WHİTAKER
Whitaker tartışılan kişiler arası problemlere “yaratıcılığı” ve bireysel izleri uygulamaya çalışmıştır. Şizofrenlerin semptomlarını yeniden tamamlayıp, bireysel psikoterapideki yenilikçi çalışmasıyla ulusal düzeydeki etkilerini hissettirmiştir.(Goldenberg 1996). Whitaker kadın doğum doktorudur.
Whitaker’in görüşüne göre aile danışması şu evrelerden oluşur. (Goldenberg 1996).
1. Danışmanlar görevli olduğu hissettirir ama aile danışmaya gelme kararı almak zorundadır. İlerleyen oturumlarda danışmanın aile üyelerinin yaşamlarını nasıl yönlendireceği hakkında kendilerinden daha iyi fikri olmadığının mesajını iletir.
2. Orta evrede, danışmanlar ve aile üyeleri gelişim için gittikçe artan bir ilgi içine girmişlerdir. Semptomlar görülür ve ailenin gelişimi için yeniden nitelendirilir. Yüzleştirme, abartma, fıkralaştırma veya gülünç hale getirme yolları ile ailenin değişmesi teşvik edilir.
3. Son evrede, fazla bir müdahaleye gerek kalmadan ailede esneklik artmıştır.
4. Ayrılma evresinde, aile kendi kaynaklarını daha fazla kullanmaya başlar ve yaşam biçimlerinin sorumluluğunu üstlenirler. Ayrılık ile “boş yuva” duygusu yaşanarak haz alınır.
Whitaker’in değişim için müdaheleleri gizli, zımmi kalitededir. Nadiren semptomların üzerine direkt gidilir. İçgörü, duygu ve davranışlardaki değişmeden sonra görülür. Ailenin hikayesini almak önemlidir ancak rutin bir şekilde yapılmaz ve hiçbir şekilde Whitaker’in büyük terapötik güvenine engel olmasına müsaade edilmez. Whiataker’in inancına göre danışman kişisel olgunluğa ulaşmıştır ve bu kişisel gelişim aileyi etkileyerek destek olur. İki danışmanın birlikte çalışmasıyla ikisinin yetenekleri birleşir, birlikte eğlenilir, aynı fikirde olurlar veya birbirleriyle çatışırlar ve spontan, yaratıcı etkileşime model olmak için farklı yollardan gidebilirler.(Goldenberg 1996).
Ortak Danışma
Sembolik-yaşantısal aile danışmanları, aile üyeleri ile çok yoğun ilişkiye girdiklerinden “ortak danışman” in etkili danışma için önemli görürler. Ortak danışman sorunlar arttığında devreye girer. Ortak danışma, çalışmanın düzenli bir parçasıdır. Genellikle iki danışman oturumlara birlikte katılır. Bir danışman tek başına çalışıp, meslektaşı ile sonradan istişare edebilir. Bu istişare telefonla da yapılabilir. Danışma sürecine birlikte katılmanın bir çok sebebi vardır. Bunlardan bazıları Whitaker ve Keith (1981) şu şekilde sıralanmaktadır:
1. Ortak danışma  takımı daha yaratıcıdır ve fonksiyonelliği sağlar.
2. Terapötik değişimde iki danışman bulunursa, manevi güç artar.
3. Ortak danışmada her danışman kendi özelliğini meslektaşı ile denkleştirir.
4. Ortak danışma düşünme özgürlüğünü sunar. Bir danışman aile ile aktif çalışırken, diğeri geride kalarak uzaktan onları izler ve farklı düşünceleri izlemeye çalışır.
5. Ortak danışma, bir aile üyesinin terapötik yardımcılık görevini çalmasını önler.
6. Ortak danışma dışarının etkisini azaltır.
7. Ortak danışma, danışmanların bütünlüklerini korumalarını ve amaçlarını geliştirmelerine yardımcı olur.
8. Ortak danışma, danışman ile danışan arasındaki teke tek ilişkiye izin verir.
Danışmaya Katılma
Danışman, aileyi empati kurmalıdır. Whitaker ve Keith(1981), ilk görüşmede aileyi ele geçirmek için çok sıkı çalıştıklarını belirtirler. Eğer danışmanlar baba ile irtibat kurabilirse, danışma sürecinin devam etme şansı artar. Eğer kuramazsa danışma kesilir, ayrıca danışman anne ile aşırı ilgilenirse de danışma kesilir. 1. Cinsel olarak baştan çıkartma, 2. Onu damgalanmış birey olarak görme, 3. Onu kızdırma. Danışman’ın aile üyeliğini kazanmasının bir başka yolu da, ikili transferansdır. Danışmanın duruşu aile üyelerinden birisine benzeyebilir. Çocuklarla oynama aileye katılabilmenin bir başka yoludur. Whitaker ve Keith(1981) in danışma sürecinin ilerleyen evrelerinde yaşantısal aile danışmanlarının kullandıkları teknikler:
Gelişimi desteklemek için semptomları yeniden belirleme:
   Aile üyeleri danışmaya diğer aile üyelerini şikayet ederek başlarlar. Danışman bu davranışları yineden belirler ve aileyi değişimin gerekli olduğunu anlatmak için bunları kullanır.
Gerçek davranışlar yerine hayali alternatifleri aile üyelerini eğitmek için kullanma:
Örneği evin asi ergeni kendisinden daha mükemmel olan ablasını öldürmek istediğini söylerse, danışman ona bunu nasıl yapacağını ve kendisinin nasıl yardımcı olabileceğini sorar. Bu düşünce normal dışı görülmeyeceğinden, genç eleştirilmeyecek ve düşüncesinden dolayı nefret edilmeyecektir. Tam tersine bu düşünceyi kabul etmekle ve hayali olarak açıklaması cesaretlendirilmekle, bu düşüncenin eyleme geçmesi önlenmiş olacaktır.
Aile üyelerini rollerini değiştirmeleri ve en önemlisi oturumlar arasında aile üyeleri arasında konuşmamaları için ev ödevleri verme:
Aile üyeleri rollerini değiştirirlerse, ailede özgürlük yaşantısı esnekliğini artırırlar. Ailedeki katı kalıplar yerine, rollerin değişmesiyle aile üyeleri kendilerinden farklı davranırlar ve değişimi desteklerler.
Aile üyelerinin çaresizliklerini artırma:
Eğer danışman, bir aile üyesinin çaresizliğini artırırsa diğer aile üyeleri o üyeye destek vermek için harekete geçeceklerdir. Böylece, aile içinde daha önceden olmayan destekler ortaya çıkar ve bu destekleyici atmosferin gelişmesi bir çok aile problemini giderir.
Duygusal yüzleştirmeler:
Bazen danışmanlar, aile üyelerinin davranışlarına karşı samimi duygular hisseder. Sembolik- yaşantısal aile danışmanları, kendi duygusal tepkileriyle aileyi karşı karşıya getirirler.
Çocuklarla çocuk gibi davranmak:
Kuşaklar arası farklılık ve sınırların belirlenmesi gerekir. Kuşaklar arası farklar tanınarak, eşler kendi ailelerinde “yapı içi mücadeleyi” kazanabilirler.
Benliği kullanma:
Danışman kendisi ile temas halindedir ve kendi kişisel gelişim sürecini aile ile paylaşır. Aile içinde kendisini açan danışmanlar kendilerini asla kaybetmezler ve bunu kötüye kullanmazlar.(syf 181)
Renkli kişiliği ile yaşantısal aile danışmasının en önemli liderlerinden Carl Whitaker’de gelişim ve duygulara önem vermektedir. Whitaker’in amacı, bireylere hem ait olma hem de özgürlük duygularını yaşatmaktadır. Sosyal uyuma önem vermeyen Whitaker, ailenin ve bireysel aile üyelerinin yaratıcıklarını artırmaya önem verir. Ayrıca Whitaker, danışma sürecinde teknikten ziyade yaratıcılık ve spontanlığa önem vermektedir.
BÖLÜM 7 STRATEJİK AİLE DANIŞMASI
KURAMSAL GÖRÜŞ
Stratejik aile danışması kendi içinde birkaç bölüme ayrılmıştır. Stratejik kuramcılar bu ayrılığı şöyle belirtmektedirler.(Gladding, 1998)
1. Zihin Araştırmaları Enstitüsü
2. Aile veya Haley – Madanes Enstitüsü
3. Milton Sistem Grubu
Stratejik aile danışmasının gelişiminde iki kişinin katkısı büyüktür. Gregori Bateson ve Milton Erickson. Bir antropolog olan Bateson, 2. Dünya Savaşı sonrası bir dizi konferans vermiş ve sonra da sibernetik alanına geçmiştir. Sistem ve iletişim kuramlarına birçok fikir kazandıran Bateson, 1948’de San Fransisco’da Nevropsychiatric İnstitute’yi kurmuştur. Don D. Jackson şizofreniler ve onlarin aileleriyle çalışmaya başlar ve 1957 de aile homeostazisi kavramını geliştirir. Jackson, Bateson’un projesine danışman olarak katılmış ve bu işbirliğinden çifte bağ gibi önemli kavramlar çıkmıştır.(Stanton, 1981).
1959’da Jackson Mental Research Institute(MRI) kurmuş ve buna Virginia Satir’de katılmıştır. 1962’de bu gruba Jay Haley katılmıştır. 1968’de ölen Kackson’dan MRI’nın başına bir çok yönetici geçmiştir. Stratejik aile danışmasının bir diğer önemli kişisi Milton Erickson’dur. Erickson’un geliştirdiği başarılı danışma teknikleri (paradoksik öğretim ve hipnoz) Haley, ve Weakland’ın dikkatini çekmiştir. Bundan sonra Haley ve Weakland, Erickson’u düzenli olarak ziyaret etmeye başlamışlardır.(Gladding, 1998).(syf 188)
    Psikoanalitikçilerin tersine, Erickson’a göre semptomlara direk müdahale edilmemelidir. Çünkü bunlar iç ruhsal aysbergin bilgileridir. Erickson semptoma veya probleme çok fazla odaklanmıştır. Semptomun neleri etkilediğini detaylı olarak incelemiş ve onu değiştirmeye çalışmıştır. ( Nichols ve Schwartz, 1998).
Erickson semptomları yok etmek için hipnotik teknikler kullanmıştır. Hastalarla birleşerek onlara inanarak güvenlerini kazanır. Böylece eski davranış kalıplarını değiştirmeleri için dolaylı önerilerle hasta cesaretlendirilir. Erickson etkili danışmanın stratejik olması gerektiğini savunur.Spesifik teknikle yönlendirici olmalıdır. Danışman değişimi gözlemeye çalışır insanların kendi kaynakları ile düşünce ve davranışlarını değiştirmeleri izlenir. (syf 189)
Stratejik aile danışmasına göre ailede problem 3 şekilde gelişir. Birincisi sibernetiktir burada zorluklar kronik problemlere dönüşür. İkincisi yapısaldır, burada problem ailenin hiyerarşisi veya sınırlarındaki bozukluktan kaynaklanır. Üçüncüsü ise fonksiyoneldir problem bireylerin dolaylı olarak birbirini koruma veya kontrol etmeye çalışmalarından kaynaklanır.(Nichols ve Schwartz, 1988). Genelde stratejik aile danışmaları aşağıdaki boyutları aile yaşamına aktarmıştır. Bu boyutlar (Gladding, 1998):
Aile Kuralları: Gizli ve açık aile kuralları, aileyi geliştirmek için kullanılır. “ Seninle konuşulduğu zaman dinlemelisin” gibi.
Aile Homeostazisi: Fonksiyonlarının aynı kalıplarını devam ettirmek için ailenin eğilimidir. Örneğin yatma ve kalkma zamanlarının aynı olması gibi.
Karşılık: Bir aile üyesinin davranışı, diğerinin davranışına bağlıdır, yani bazı şeyler içindir.
Gereksiz İlke: Aile, gereksiz veya can sıkıcı tekrarlar ile etkileşimde bulunur.
Noktalama: Birbirleriyle etkileşimde olan insanlar söylediklerinin, diğer insanların söylediklerine neden olduğuna inanırlar.
Simetrik ve Tamamlayıcı İlişkiler: Aile içindeki ilişkilerin bazıları eşit(simetrik) ve bazıları eşit değildir.(tamamlayıcı).
Döngüsel Nedensellik: Bir olay bir başkasının “nedeni” değildir ancak olaylar birbirleriyle bağlantılıdır. Bu faktörler bir davranışın arkasında yer alır.
Stratejik aile danışmanları yazılarında, sağlıksız aile yerine, sağlıklı ailenin özellikleri üzerinde daha çok durmuşlardır. Sağlıklı aileler, aile yaşam döngüsünün çeşitli evrelerinden geçebilirken, sağlıksız aileler bunda zorlanırlar. Stratejik aile danışmanlarının fonksiyonelsizliğe bakışları şöyle özetlenebilir.(Nichols ve Schwartz, 1998).
1. Semptom davranış fonksiyonlarının özel bir biçimi olarak görülür.
2. Damgalanmış bir hastanın problemi nerede geliştiği ve hangi fonksiyona hizmet ettiğinden ayrı olarak ele alınmaz.
3.Aile sistemi değişmeden bir bireyin değişmesi beklenmez.
4.Değişim içgörü önemli değildir.(syf 190-191)
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Stratejik aile danışmasında, danışmanlar aile fonksiyonlar ile çok ilgilenirler.Fonksiyonelsizliğin üstesinden gelmek için çalışırlar. MRI’de danışma sürecinin büyük kısmında semptomlar üzerinde odaklanılır ve onlar yok edilmeye çalışılır.(Bodin, 1981).
Stratejik aile danışması şu düşünceye dayanır: Aileler, kurallarla idare edilen sistemlerdir ve içerikleri en iyi şekilde anlaşılabilir. Ayrıca şuanki problem ailede bir fonksiyona hizmet eder. Bunların fark edilmesi gerekir. Semptomları sistem devam ettirir ve yıkıcı etkileşim döngüsü aileyi veya eşleri temel amaçlarını geliştirmede engel olur. Stratejik aile danışması şimdiye odaklanır. Probleme içgörü getirme çok az önemlidir.(Carllson, Sperry ve Lewis, 1997). Bu yaklaşımın merkezinde aile üyeleri arasındaki iletişim kalıpları vardır ve iç ruhsal olaylar önemsiz görülür. Haley, aile üyeleri arasındaki ilişkinin, onların iletişim tarzlarını belirlenebileceğini söylemiştir.(Nystul 1993).
Stratejik aile danışmasının amacı problemleri çözmektir. Ayrıca, aile yapıcı bir tarzda problemlerini nasıl adlandıracağını öğrenmelidir. Danışmanın başarıyla sonuçlanması için 4 işlemin sağlanması gerekir.(Gladding, 1998).
1. Açıkça ve kısaca problemi belirleme
2. Son zamanlarda denenmiş bütün çözüm yollarını inceleme
3. Başarabilecek açık ve somut değişimi belirleme
4. Değişim içi strateji planlama ve yerine getirme. (syf 192)
Stratejik aile yaklaşımında kullanılan teknikler şöyledir: (Barker, 1992; Goldenberg ve Goldenberg, 1996; Carllson, Sperry ve Lewis, 1997):
Yeniden Oluşturma
   Bu teknikte danışman şu anki problemlere farklı açıdan bakar. Böylece aile üyeleri de farklı düşünüp davranabilirler. Bu teknik, davranışlara yeni anlam verme, davranışları sıraya koyma ve bir ilişki oluşturma yoluyla yapılır. Yeniden oluşturma tekniği içinde “ şartları yeniden oluşturma” ve “anlamı veya içeriği yeniden oluşturma” vardır.
Direktifler
Genellikle bunlar emir olarak adlandırılır. Amaç insan davranışlarını değiştirmektir. Direktifler veya görev/ödev verme terapötik  oturumlar dışında yerine getirilir. Direktiflerin danışma sürecinde anahtar rolü vardır ve 3 temel amacı vardır.
1. Aile üyelerinin davranışlarını değiştirerek onlara yeni yaşantılar sağlamak.
2. Direktifler aracılığı ile danışman-aile üyesi ilişkisini artırmak.
3. Ailenin direktiflere verdiği tepkileri toplayarak onlar hakkında bilgi sahibi olmak. (syf195)
Mecaz
Eğer direkt iletişim etkisiz kalırsa, bazı mesajları mecazi olarak iletmek başarılı olabilir. Mecazi görevler şuanki problemle ilgili aktiviteler veya konuşmalardan oluşur. Böylece değişim kolaylaştırılır.
Dini Törenler
Davranış değiştirmede, bir fikri iletmede bir başka yol da dinsel ayinler ve törenlerdir. Evlilik ve cenaze merasimleri, doğum günü partileri ve günlük bir çok dinsel olayları danışma sürecinde kullanmışlardır.
Tasarlama Teknikler
Bu teknikte, danışanın bir problemli davranışı tasarlaması istenir. Örneğin kalp krizi geçirme korkusuna sahip bir babaya, gelecek oturuma kadar bir gün sözde kalp krizi geçirmiş gibi davranması istenir. Bu yapmacık davranış yapıldıktan sonra yeniden sınıflandırılır. (syf 197)
JAY HALEY
   Haley aile ile görüşmede bütün üyelerin oturumlara katılması için ısrar eder. Danışma evrelerinde sistematik hareket edilir. Terapötik süreç pratik, kısa ve danışman tarafından yönlendirilir. İşlem sürecinin amacı davranış silsilelerini engellemektedir. Haley’e göre danışma sürecinin 5 evresi vardır. ( Goldenberg ve Goldenberg 1996; Carllson, Sperry ve Lewis, 1997):
1. Sosyal Evre: Danışman her bireye isimlerini sorar ve onlardan tepki alır. Ailenin etkileşimini inceler ve tüm aileyi danışmaya katmaya çalışır. Ailenin etkileşimini inceler ve tüm aileyi danışmaya katmaya çalışır. Danışman ailenin seçtiği toplantı düzenine bakar ve geçici hipotezleri zihninde tasarlar.
2. Problem Evresi: Danışman problem hakkında sorular yöneltir. Ailenin neden burada olduğunu anlamaya çalışır. Şuna benzer sorular yöneltir: “Şimdi neden yardım arıyorsunuz?”, “Her biriniz neyin değişmesini istiyorsunuz?”,” Çabuk mu veya yavaş mı”,” Değişim ve özveride istekli misiniz?” Bu bilgi alma evresinde soruları danışman yönlendirir. Acele etmeden anlatılanlardan duygu ve düşünceleri yorumlanır.
3. Etkileşim Evresi: Danışman aile üyelerinin problem hakkında konuşmalarını ister. Bu şekilde kimin konuştuğu kimin sessiz kaldığı, kimin söze karıştığı ortaya çıkar. Haley fonksiyonelsiz iletişimi, koalisyonları, güç hiyerarşisini vs. ortaya çıkartmaya çalışır. Danışman geçici hipotezlerini aileyle paylaşmaz.
4. Hedef Oluşturma Evresi: Bu evre hem danışmana hem de aile üyelerine yok etmek istedikleri problemi ortaya koymalarına bir fırsat verir. Danışman, aile üyelerinin danışma sonucunda neler beklediğini belirler. Açıkça belirlenmiş amaçlar ve aile üyelerinin bu süreçteki değişimini ölçebilmelerine olanak tanıyan bir kontrat ile bu iki evre sonlanır. Haley bu evreye, değişim için aile üyelerine ilk direktiflerini ve ödevlerini vererek tamamlar.
5. Görev oluşturma Evresi: Danışman aileye direktif verir. Bazen oturumlarda bunlar hakkında deneme yapılır ama çoğunlukla oturumlar arasında aile üyelerinin yerine getirmeleri için görev verilir. Bir sonraki oturuma kadar yapılması için, görevler bu evrede verilir. Danışman her bir aile üyesinin yapacaklarını açıkça belirler.
Haley problemi çözmeye  semptomları yok etmeye odaklanır. Danışmada yönlendiricidir ve uzman gibidir. Müdahelelerin spontan olması şart değildir ama dikkatlice planlanmış olmalıdır. Haley şimdiki zamana odaklanır. Teşhise önem vermez, aksine aile içinde sıcak ve güvenilir bir ilişkinin kurulmasına önem verir.(Mc. Whirter ve diğ. 1993). (syf 202)
BÖLÜM 8 – BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI AİLE DANIŞMASI
KURAMSAL GÖRÜŞ
Davranışçı yaklaşımın uygulamaları uzunca bir süreden beri devam etmekle birlikte aile danışmanlığında son 20-25 yıldır kullanılmaya başlanmıştır. (Gambrill 1981; Goldenberg, 1996; Nichols ve Schwartz, 1998).
Bilişsel yaklaşıma bağlı danışmanlar danışanlarının düşünce kalıplarını, inançlarını ve tutumlarını değiştirmeye çalışırlar. Davranışçı yaklaşıma bağlı danışmanlar ise spesifik davranışların değişimi için uğraşırlar. Objektif olarak ölçülebilen, gözle görülür olaylarla ilgilenirler. Davranışçı yaklaşım içgörü istemez veya düşünce ve tutumların değişimi ile ilgilenmez, Semptomlar güncel bir problem olarak algılanır.
Bilişsel yaklaşımın öncüleri Albert Ellis, Aoran Beck ve Victor Raimy’dir. Davranışçı yaklaşımın en önemli öncüleri John Kurumboltz, Carl Thoreson, Joseph Wolpe, Gerald Patterson ve Arnold Lazarus’dur. Bir çok davranışçı danışman çalışmalarını ve teorik temellerini Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramından almışlardır. (Fenell ve Weinhold, 1989).
Davranışçı aile danışmasının temelini Pavlow, Watson, Thorndike, Bandura gibi bilim adamlarının geliştirmiş oldukları “öğrenme teorileri” oluşturur. Bu yaklaşıma göre  ailedeki problem aslında yanlış öğrenmelerden kaynaklanır. Yanlış öğrenmeler çeşitli öğrenme yolları ile düzeltilebilir. (Gabrill, 1981).
Son yıllarda davranışçılar insan insana etkileşimde bilişsel faktörlerin önemini kabul etmişlerdir. Geçmişe oranla bu gün davranışçılar insanların ne içsel çatışmalar ne de dış güçler tarafından yönlendirildiğine inanırlar. Bunun yerine bilişsel faktörlerin de (düşünme ve seçim yapma yeteğini) hesaba katılması gerektiğini savunurlar. Önceleri istenmeyen davranışın ortadan kalkması için çevre koşullarının değişmesi gerektiğini savunan davranışçılar, şimdi ise davranışların değişmesi için kendine düzenleme ve kendine yönlendirme önemini vurgular. Bilişsel – davranışçı danışma yaklaşımı insanın şimdiki düşünce kalıplarını etkileyerek, düşünce ve hareketlerini değiştirmeye çalışır. (Goldenberg 1996).
İnsanlar kendi davranışlarını değiştirebilir ve ayarlayabilirler. İnsanların sembolik düşünme kapasitesi vardır ve hareketlerini düzenlemeleri için onları esnek tutar.( Goldenberg 1996 ).
Albert Ellis tarafından 1950’lerde geliştirilen akılcı – duygusal yaklaşım bireylerin algıları toplar ve ailede olan olayları yorumlar. Aile üyeleri fenomonolojik alan yolu ile kendi bakış açılarını geniş ölçüde kendilerinde ne oluyorsa ona göre yaratırlar. Danışma sürecinde odak noktasında problemin bir birim olarak aile üyelerini nasıl etkilediği vardır. (Nichols ve Schwartz, 1998). Bu yaklaşıma göre insanlar çocukluğunda kendisi ve çevresi hakkında bazı değer yargıları edinir. Çocuğun sevilme, korunma, saygı görme ihtiyacı, büyüme, gelişme, iyi bir insan olarak yaşama eğilimi vardır. Çocuklar gördükleri davranışlardan etkilenir ve onları öğrenir. Benliği yıkıcı düşünceler ise yine benliği yıkıcı duygulara yol açmaktadır.(Kuzgun, 1998).(syf 206)
Akılcı – duygusal yaklaşım aile üyelerinin mantıksız inançlarının duygusal rahatsızlıklara neden olduğunu fark etmelerine yardım eder. Ellis’e göre inançların değiştirilmesi için üç temelin öğrenilmesi gerekir:
1. Aile üyelerinin duygusal problemlerinin nedeni dış çevre koşulları değil, kendilerinin mantıksız inançlardır.
2. Aile üyeleri mantıksız inançlarını sürekli tekrarlarlar. Bu inançlarının, kendi ebeveynlerinden kaynaklandığını öğrenirlerse, bu fonksiyolsizliği şimdi üstlenebilirler.
3.Aile üyeleri, bunlar hakkında farkındalık kazanarak, mantıksız inançlarını değiştirebilirler.
Bu yaklaşımda kendini kabul etmeme önemli bir faktördür. Ellis danışanların kendilerini, başkalarını ve dünyayı kabul etmelerini öğretmeye çalışır. Böylece onların daha mutlu ve eğlenceli yaşadıklarına inanır. ( Fenell ve Weinhold, 1989).
Akılcı – duygusal aile danışmasının amaçlarını şöyle sıralayabiliriz.(Fenell ve Weinhold, 1989).
1. Aile üyelerine diğer aile üyelerinin söylediklerini fazla ciddiye almamayı öğretme.
2. Başkalarının aile içinde nasıl hareket etmesini istiyorsa ona göre de kendilerinin de kesinliklerinden vazgeçmelerine yardımcı olma.
3. Aile üyelerinin  duygularını yaşamaları için cesaretlendirme, Bu duygulardan ortaya çıkan enerjileri kullanarak başka aile üyelerinden istediklerini sormaları ve yapmaları için onlara yardım etme.
4. Aile üyelerinin mantıksız inançlarının farkına varmalarına yardımcı olma ve onların bu inançları nasıl bırakacaklarını öğretme.
5. Danışanların kendi mantıksız inançları ile mücadele edebilmeleri için birkaç bireysel danışma tekniği öğretme.
6. Danışanlara daha etkili çatışma çözme becerilerini öğretme.
7. Danışanlara kendileri sıkıntıya sokmadan aileleri ile nasıl ilgileneceklerini öğretme.
Sosyal öğrenme kuramı psikoloji alanında yaklaşık 30 yıldır geniş bir yer tutarken, bunun aile danışmasındaki yeri oldukça yenidir.(syf208)
   Sosyal öğrenme kuramı ailenin çeşitli evrelerinde nasıl etkilendiklerini ve karşılıklı nedensel kalıpları nasıl geliştirdiklerini göstermeye çalışır. Tipik evreler şunlardır: Flört, evlilik, çocuklar, ikamet yerleri, meslek değişimleri, okulda çocukla, sosyo-ekonomik, düzeydeki gelişmeler çocukların evden ayrılması ve emeklilik. Bu evrelerin her birinde fonksiyonelsiz davranışların gelişme potansiyeli mevcuttur ve eğer bunlar düzeltilmezse bu fonksiyonelsizlik bir sonraki evreye geçer. Genellikle problemin nedenleri şunlardır (Fenell ve Weinhold, 1989):
1. Eşler arasında uygun aile becerilerinin yetersizliği
2. Dış çevredeki değişimler
3. Aile üyelerinin birbirine karşı pekiştireçleri azaltmaları, alışılmış tepkileri sürdürmeleri.
Sosyal öğrenme kuramına dayalı danışmaların temel görevleri problemi analiz etmek, uygun müdahaleleri planlamak ve değişimi değerlendirmektedir.(syf 210)
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
   Davranışçı aile danışmasının amacı özgül davranış modellerine ailenin arzuladığı biçimde değişmektedir.(Bentowim, 1989). Danışmanlar ailedeki problemli davranışı kontrol eden şartları, olasılıkları ve bilişsel süreçleri belirlemeye çalışırlar. Davranışçı analiz sonucunda danışman genellikle aileye direkt müdahale edere bu olasılıkları ve şartları düzeltmek için bir plan hazırlarlar. (Barker, 1992).
Davranışçı kuramın şimdi ve burada ilkesi aile danışması yaklaşımında da geçerlidir. Davranışçı aile danışmasının birinci amacı, istenmeyen ya da olumsuz davranışlar yerine “olumlu” davranışları artırmaktır. Bu da ailede bir şeyleri düzenleyerek ödüllendirilir. Davranışçı aile danışması istenmeyen davranışları cezalandırmaktan ziyade, istenilen davranışı pekiştirmeyi tercih eder. (Barker, 1992).
Davranışçı aile danışmasını diğer yaklaşımlardan ayıran başlıca öğeler şöyle sıralanabilir (Öztürk, 1981).
a. Davranışçı aile danışması sorunların çıkış noktasından çok, devam etmesindeki faktörler ve normal olmayan davranışlarla ilgilenir.
b. Sınırlı ve özgül amaçlara yöneliktir.
c. Sosyal öğrenme ilkelerinden yararlanır.
d. Kendini yöneltme ve güçlendirme ilkelerine dayanır.
Davranışçı aile danışmasının üyelerine kazandırmayı istedikleri amaçlarını kısaca şöyle sıralayabiliriz.(Fenell ve Weinhold, 1989).
a. Başkalarının ne istediğini açıkça ve direkt olarak sorma
b. Olumlu ve olumsuz dönütlere hem vermeyi hem de algılamayı öğrenme
c. Benliği yıkıcı davranışları veya düşünceleri fark edebilme ve bunlara meydan okuma
d. Saldırganlaşmadan kendine güvenme ve iddialı olmayı öğrenme
e. Suçluluk hissetmeden konuşabilme
f. Olumlu benlik disiplini metotlarını geliştirme
g. İletişimi ve sosyal becerileri öğrenme
h. Ailedeki çeşitli probleme çözüm getirmek için çatışma çözme stratejilerini öğrenme
Bilişsel-davranışçı aile danışması düşünceler duygular, davranışlar ve bunların insanın yaşantılarına olan etkisine odaklanır. (Goldenberg, 1996). Bilişsel yaklaşımın iki genel amacı şudur: 1. Kendi suçlamayı azalta, 2. Başkalarını suçlamayı azaltma. Bu iki genel amacın sonucunda spesifik çıktıları şöyle sıralayabiliriz. (Fenell ve Weinhold, 1989) :
1. Başkalarının hakkına saygı gösterme
2. Kendini yönetme, bağımsızlık ve sorumluluk
3. İnsan hatalarını anlama ve hoşgörülü olma
4. Yaşamın bilinmeyenlerini kabul etme
5. Değişime karşı esnek ve açık olma
6. Dışarıdaki bazı şeyleri yüklenme
7. Yeni şeyleri denemek için gönüllü olma ve risk üstlenme
8. Kendini kabul etme
Bilişsel – davranışçı aile danışmasında aile bireyleri arasındaki anlayışı geliştirmeyi amaçlayan birlikte görüşmelerle tedavi edebilirler. Burada ana fikir, her kişinin ailenin diğer bireylerinden en çok ne istediğini ve karşılığında ne vereceğini belirtmesi gereğidir. (Gelder, 1989) .
    Bilişsel – davranışçı aile danışması evreleri: 1. İlişki Kurma evresi 2. Taahhüt evresi 3. Evlilik Evresi 4. Ayrılma Evresi.  (syf 213)
Operant Şartlanma
Operant şartlanma tekniği genellikle ebeveyn-çocuk ilişkisinde kullanılır. Ailede belli bir düşmanlık varsa sözleşme yapılır. Sözleşme bazı davranışlar için oluşturulur. Simgesel ödül sistemi sözleşmenin bir biçimidir. Ancak puan toplama ve uygun davranışların pekiştirilmesi daha çok kullanılır.
Klasik Şartlanma
Klasik şartlanma davranışçı yaklaşımın en eski tekniğidir. Burada herhangi bir uyarıcı ile şartlandırılacak kişinin bir tepki vermesi beklenir. Aile içinde klasik şartlanma, bir bireyin memnun edici davranışı ile onun sırtını okşama ve güzel bir sözle birleşir.
Antrenörlük
Danışman bu teknikte bireylere, çiftlere veya ailenin tümüne sözel eğitim verecek onların uygun tepkiler vermesine yardımcı olur.
Söndürme
   Söndürme(sönme) daha önce pekiştirilerek kazanılan bir davranışın tekrar eski hale dönmesidir. Burada önemli olan söndürülmeye çalışılan davranışın daha önce olumlu pekiştireçlerle kazandırılan  davranış olmasıdır.
Olumlu Pekiştirme
Olumlu pekiştirmede, pekiştireçler genellikle bir materyal (yiyecek, para, madalyalar vs.) veya sosyal hareket (gülümseme) olabilir. Çocuklar para şeker veya simgeler gibi maddeler ile pekiştirildiğinde yaptıkları işi başarmak isterler. Yetişkinler ise değer verilme, gülümseme, gibi pekiştireçler ile çalışabilir.
Mukabele
   Latince “Quid pro quo” terimi bazı şeyler bazı şeyler için anlamına gelir. Davranışçı evlilik sözleşmesi bu kavrama dayanır. Yani bir eş, değeri bir şeyleri yapmayı sürdürdüğü sürece bazı şeyleri yapmak için anlaşır.
Karşılılık
Karşılılık kavramı iki insanın her zaman adil biçimde birbirlerini pekiştirmeleri anlamına gelir. Birçok evlilik danışmanı evliliğin bu ilkeye dayandığı görüşündedir. Eğer karşılıklı olarak eşler birbirini pekiştirmezlerse, eşlerden biri ilişkiden ayrılır.
Sistematik Duyarsızlaştırma
Sistematik duyarsızlaştırma, fonksiyonelsizlik anksiyetesini azaltmak veya ortadan kaldırmak için kullanılan tekniklerden birisidir. Cinsel bozukluklarda kullanılan ana tekniklerden bir tanesidir.
Dışlama
Dışlama sürecinde, bireyi yaptığı belli davranış ortamından uzaklaştırmayı  içerir. İzolasyon veya dışlanma sınırlı bir zaman için yapılır.
Tablolaştırma
Tablolaştırma tekniğinde bireylerin problemli davranışı doğru bir şekilde kaydetmeleri istenir. Bu şekilde, aile üyelerinin bir ana hat oluşturmaları sağlanır. Bu ana hatta, problemli davranış azaltmaya çalışır.
Premack ilkesi
   Premack ilkesinde, aile üyeleri önce hoşlanmadıkları bir görevi yerine getirirler daha sonra hoşlandıkları bir aktiviteyi yaparlar.
İletişim Becerisi Eğitimi
Bilişsel-davranışçı aile danışmanları eşlerin birbirini  dinlemeleri için eğitirler. Bunun için ben dilini kullanarak yapıcı, yaratıcı ilişkilerde bulunmaları, eşinin olumlu bir davranışının hemen ardından ona olumlu pekiştireç vererek tamamlamasını, sözlü ve sözlü olmayan davranışları netleştirmek için açıklama becerileri kullanmaları için yardımcı olurlar.
Kontrat Yapma
Kontrat tekniğinde “ kazanan-kazanan” taktiği uygulanır. Aile üyeleri bir kontrat üzerinde tartışmaları için cesaretlendirirler. Her bir aile üyesinin, diğerlerinden istekte bulunmaları söylenir. Diğer aile üyeleri, bu isteğin anlamını netleştirmek için istek sahibinden açıklama yapmasını isterler. Bir sonuca ulaştıktan sonra bu istekler bir kontratta kaydedilir ve imzalanır.
Karar Verme Becerileri
   Bu teknikte, aile üyeleri yetki kullandıkları alanları ve yetki kullanmak istedikleri alanları belirlerler. Daha sonra kimin hangi alanı hangi koşullar altında ve hangi konumda kontrol altında tutacağını tartışırlar.
Mantıksız Düşünceleri Tartışma
ABC yöntemi kullanılarak mantıksız düşünceler tartışılır. Bu şekilde eşlerin ve ailelerin daha mantıklı düşünmeleri ve davranış geliştirmeleri umulur.
Düşünce Durdurma
Düşünce durdurma tekniği, aile üyelerinin bir olay veya kişi hakkındaki üretici olmayan obsesyonları olduğu zaman kullanılır. Danışman bireyi, bu yineleyici ve sağlıksız davranışı nasıl bırakacağı hakkında eğitir.
Kendini Eğitme Eğitimi
Kendini eğitme, bireylerin kendilerini eğitmelerine odaklanan kendini yönetme tekniğinin bir biçimidir. Kendini eğitmenin, davranışları ve davranış değişimi etkileyeceği varsayılır.
Model Olma ve Rol Oynama
Model olma ve rol oynama tekniğinin bir çok biçimi vardır. Aile üyelerinin ideallerindeki kişi gibi davranmaları istenir. Ayrıca, hangi davranışın daha olduğunu görmeleri için birkaç davranış biçimi de yaparlar. Model olma ve rol oynamanın bir parçası olan, dönüt ve uygun hareketler danışman tarafından verilir. Bu tekniğin kullanımı ile bireyler, istenilenleri yapmadıkları  zaman bunun kötü olmadığını anlarlar. Bu süreçte aile üyeleri, problem çözme teknikleri ile birlikte stresli olayları yok ederler.(syf 217-221)
Davranışçı Evlilik Danışması
1960’ların sonlarında psikiyatrist Robert Liberman ve sosyal hizmet uzmanı Richart Stuart bazı öğrenme ilkelerini problemli evlilik ilişkilerine uygulamışlardır.
Genel olarak teknikler şu amaçla kullanılır: (Nichols ve Schwartz, 1998) ;
1.Eşlerin uygun etkileşimi tanımalarına ve bu konudaki bilgilerinin artmasına yardım etme
2. Eşler arasındaki uygun olmayan etkileşimi azaltma
3. Etkili problem çözme becerisinin kullanılmasını eşlere öğretme
4. Problemlerinin çözümünü tartışırken kullanabilecek olası kontratın kullanımı öğrenme.
Richard Stuart’da kontrat yapma ve karşılıklı pekiştirme gibi davranışçı ilkeleri eşlerde olumlu davranışları artırmak amacıyla kullanır. Stuart’ın yaklaşımı  Edimsel Kişilerarası  Danışma olarak adlandırılır.
Davranışçı Ebeveyn Eğitimi
    Davranışçı ebeveyn eğitimi, geniş ölçüde sosyal öğrenme kuramına dayanır. Burada ebeveynler çocuklarını yönlendirirken, davranışçı ilkelerle eğitirler. Davranışçı danışmanlar ebeveynlerin tepkilerinin değişmesiyle, çocukların da davranışlarının değişeceğini umarlar. (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
Davranışçı aile danışmasının en ünlü araştırmacılarından birisi olan Gerald Patterson, yalnızca evlilik problemleriyle değil davranış problemleri olan çocukların aileleriyle de çalışmıştır. Ebeveynlik becerilerini artırıcı çalışmalar yapmış ve şu üç amaç için ebeveynleri eğitmiştir. (Barker, 1992) :
1. Çocukların davranışlarını incelemek
2. Etkili ceza yöntemlerini kullanmak
3. Sosyal davranışlar için hem sosyal hem de sosyal olmayan etkili pekiştireçleri kullanmak.
Ebeveyn eğitiminde 3 yapısal yaklaşım kullanılır. Bunlar:
1. Ebeveynlerden biri ile danışmanın odasında konsültasyon yapma
2.Danışmanın odasında veya evde kontrollü öğrenme ortamı oluşturma
3. Eğitici grup toplantıları
Bireysel kosültasyon, danışman çocukla direkt etkileşime girmeden yapılır. Ebeveyn problemi betimler, sonra danışman davranışının değişmesi için spesifik davranışçı program geliştirir.  Bireysel konsültasyonda ebeveyn  ile iki saat görüşülür ve oldukça ekonomiktir.
Cinsel Danışma
Cinsel danışma evli çiftlerdeki cinsel fonksiyonelsizlik problemlerini azaltmaya çalışır. (Goldenberg 1996) . Davranışçı  yaklaşımda, danışman aktiftir ve cinsel teknikler konusunda eşleri eğitir. Cinsellikle ilgili uygun olmayan davranış kalıplarını ve bilişleri yeniden düzenler.
Cinsel fonksiyonelsizlik ile ilk önce Masters ve Johnson, daha sonra Kaplan çalışmıştır. Masters ve Johnson, tedavisi olan cinsel yetersizliklerde öğrenmenin önemini keşfetmişler ve davranışçı tekniklere önem vermişlerdir. Bir çok olayda eşler gevşeme, dokunma ve dokunulmadan zevk almayı öğrenirler. Daha sonra, eşler birbirleriyle nasıl daha samimi olacaklarını ve birbirlerine nasıl uygun cinsel ilişki isteyeceklerini ve riayat edeceklerinin öğrenirler. Spesifik problemler için spesifik teknikler uygulanır. Her çifte göre işlem planlarlar ve her bir eşin cinsel hikayesini alırlar. İki hafta her gün yapılan danışma oturumlarında geniş bir değerlendirme ile başlanır. Her eşten detaylı cinsel hikayeleri alınır. Cinsellikle ilgili durumları, değerleri, tutumları, duyguları hakkında bilgi toplanır. İkinci gün eşler fiziksel muayneden geçilir. Üçüncü gün ortak danışmanlar ve eşler toplanarak elde edilen tüm bilgileri yeniden gözden geçirirler. Ondan sonraki günlerde danışma oturumlarının dışında yapmaları için eşlere ödev verirler. Eşler birbirinin duyum merkezlerine dokunarak birbirlerini daha fazla keşfederler. Duyuma odaklaşma alıştırması, eşlerin birbirlerinden kaygı duymadan doyum alması için planlanır. (Bancroft, 1989; Gladding, 1998)
Bancrof (1989) cinsel danışmanın ilkelerini şöyle sıralamıştır;
1. Hastaya açık bir şekilde anlatılmış uygun ödevler verilir. Ve hastadan daha sonraki oturuma kadar bu ödevleri yapması istenir.
2. Verilen bu ödevlerin yapılıp yapılmadığı ve karşılaşan güçlükler ayrıntılı bir şekilde ortaya konulur.
3. Davranış tedavisi ile ilgili bu ödevleri zorlaştıran tutumlar, duygular ve dirençler saptanır.
4. Bu tutumlar, duygular ve dirençler değiştirilir.
5. Bir sonraki ödevler hazırlanır ve işlemler bu şekilde devam eder.
Bilişsel – davranışçı danışmanlar cinsel tedavide belli birkaç teknik kullanırlar: Duyuma odaklaşma, sistematik duyarsızlaştırma ve iletişim eğitimi. Genellikle bilişsel – davranışçı danışmanlar, her çifre farklı spesifik alıştırmalar planlamışlardır. (Goldenberg ve Goldenberg, 1996) . (syf 223, syf 234)
YAKLAŞIMIN GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLARI
Bilişsel davranışçı yaklaşımın en güçlü yönü deneysel yönünün güçlü olması, birçok araştırmaya dayanmasıdır. Bilişsel davranışçı aile danışmasının güçlü yönlerini şöyle sıralayabiliriz:
Danışman, danışma sürecinin aktif bir üyesi konumundadır ve aileye davranışlarıyla model olabilir.
Gözle görülebilir davranışlar üzerinde durması ve yazılı bir kontrat yapmasından dolayı danışanlar danışma sürecinin hedeflerini ve bunun doğrultusunda kolayca anlayabilirler.
Eğer bir tek dayanışma sürecinde etkili olmuyorsa daha etkili bir başka tekniği planlama fırsatı vardır.
Çok sayıdaki danışanlara etkili bir şekilde uygulanabilen yöntemlerinin olması yaklaşımın güçlü yönleri arasındadır.
Öğrenme teorilerinin ilkelerini etkili bir şekilde öğrenen ebevynler bunu diğer problemlerine de kullanabilirler.
Bu yaklaşım sürekli değişim halindedir. Ebevyn eğitimiyle başlayan yaklaşım ailenin bir sistem olduğuna odaklanmıştır.
Kısa süreli sürecinin olması yaklaşımın bir diğer güçlü yönüdür.
Anormal davranışlara medikal tedaviyi ret eder. ( sf 235- 236)
Bilişsel davranışçı aile danışmasının sınırlı yanlarını da şu şekilde sıralayabiliriz:
Diğer yaklaşımlara göre bilişsel ve davranışçı aile danışması daha az sistemlidir. Bu yaklaşımın temel aldığı öğretim teorisi ailelerde doğrusal değişim sağlar. Ancak bu bütün ailenin değişmesinden yararlanmasına engel olur.
Aile danışmanları duyguya fazla odaklanmamıştır. Bunun yerine öncelikli davranışlara ikinci olarak düşüncelere bakarlar.
Bazı danışmanlar uygulamalarda katı olmaları gerektiğine inanırlar. Danışmanların sponton olmamaları ve tekniklere bağlı kalmaları aile ile kurdukları raportu kaybettirebilir.
Ailenin geçmiş hikâyesini almaması onların aile dinamiklerini ve aile kalıplarını almamalarına neden olur.
Yaklaşımın aile içgörüsü yerine aile davranışına önem vermesidir. Bu şekilde değişim sağlayabilir ancak aile üyelerinin kavrayışları değiştirilemez.
Yaklaşımın semptomlara çok fazla odaklanması ve problemin altında yatan nedenleri önemsememesi eleştirilmektedir.
Oldukça yönlendiricidir. Etik kurallara uymayan danışmanlar hastayı kendilerine göre yönlendirebilirler.
Bu yaklaşımın sınırlı yanlarından birisi de danışma sürecinde birbirleriyle bütünleşmeyen çok fazla sayıda tekniğin olmasıdır.(s. 236- 237)
FONKSİYONEL AİLE DANIŞMASI
Bu danışmanlar ailelerle birlikte çalışırken davranışçı aile danışmasının ilkelerinden de yararlanmıştır. Aile danışması alanında fonksiyonel aile danışması geniş kabul görmüş ve etkili olarak değerlendirilmiştir. Çünkü bu yaklaşım açık ve nettir. Bu yaklaşım yeni bir klinik model olduğu kabul edilir. Sistem teorisi ile davranışçı kuramdan ortaya çıkmıştır ama onların ikisinden de farklıdır. Davranışçı kuramdan daha ileri gitmiş ve öğrenme kuram sistem teorisi ve bilişsel kuramı da bütünleştirdiğini iddia etmiştir.
Fonksiyonel aile danışmasında yalnızca bireylerin davranışları değiştirmeye çalışılmaz. Bundan ziyade fonksiyonel aile danışması aile üyelerinin öznel kavramsal ve duygusal durumlarını anlamak ve değiştirmek için tasarlanmıştır. Bu yaklaşım görünür davranışlar yanında görülmeyen gizli davranışlarla da ilgilenir.
Genel olarak fonksiyonel aile danışmasına göre davranışlar bir son sonuç temli değerlendirilir. Bu son sonuç veya fonksiyon aile üyeleri arasında etkileşim sürecini yönlendirir. Yapılan bu davranış bu sürecin ilişkili çıktısı olarak nitelendirilir.( sf 237)
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Fonksiyonel aile danışmasını uygulayacak olanlar sistem algısına uyum sağlamalıdır. Davranışın fonksiyonel olup olmadığını belirlemek yerine danışan davranışın nedeni ve nasıl olduğu bu davranışın aile üyeleri tarafından neden ve nasıl desteklendiğini devam ettirildiğini anlamaya çalışılmalıdır. Danışman sadece aile üyelerinin nasıl davranışta bulunduğunu anlamaya çalışır. Bu yüzden yaklaşımın adı fonksiyonel aile danışmasıdır. Bu danışmada iki temel yorum vardır. Birincisi fonksiyonel aile danışmasında davranış kötü olarak açıklanmaz. Bunun yerine davranış birey ve aile sistemi için hizmet eden bir vazife olarak anlaşılmaya çalışılır. İkincisi davranış ne iyi ne kötüdür. Tersine davranış yalnızca kişiler arası iletişim de özel sonuçlar yaratmak için bir süreçtir.(s. 238)
Fonksiyonel aile danışmasına göre bütün davranışlar uyum sağlayıcıdır. Davranışlar iyi ya da kötü olarak değil her zaman bir fonksiyona hizmet ediyor olarak algılanır. Davranışlar üç kişiler arası durumdan başarmak için aileye yardım eder. Bu üç kişiler arası durumlar şunlardır:
Bağlantı/ Yakınlık: Bağlantı/yakınlık konumlarında aile üyeleri birlikte hareket eder.
Uzaklık/Bağımsızlık: Bu konumda aile üyeleri birbirlerinden uzak dururlar.
İlk iki durumun karışımı: Bu konumda aile üyelerinin birbirlerine gösterdikleri duygusal tepkileri dalgalıdır. ( sf 239)
Fonksiyonel aile danışması yeni bir algı kazandırarak bütün aile üyelerinin tutumlarını yorumlarını beklentilerini duygularını değiştirmeye çalışır. Danışmanlar neden davranışların ortaya çıktığını ayrıca nasıl ve neden aile üyeleri tarafından devam ettirildiğini araştırmaya çalışırlar.( sf 239)
Fonksiyonel aile danışmasında danışma süreci çeşitli evrelerden oluşur. Birinci değerlendirme evresinde danışman çeşitli aile üyelerinin fonksiyonlarını belirlemeye çalışır. İkinci evrede ise aile sisteminde değişim başlatılır. Tutumlar beklentiler duygusal tepkiler değiştirilmeye çalışılır. Danışmanın ikinci evresinin amacı ailenin daima fonksiyonel olmasına yardımcı olmaktır. Bu şöyle sağlanır:
İlişki dinamiklerini sağlama,
Aile üyelerinin düşüncelerini duygularını ve davranışlarını birbirleri ile ilişkilendirme,
Şu anki aile davranışlarının fonksiyonlarını yorumlama,
Suçlamayı azaltmak için davranışları yeniden adlandırma,
Bırakılan davranışların aile nasıl etkileyeceği hakkında tartışma,
İşlemleri bir bireyden bütün aileye doğru yöneltme.( sf 240)
Üçünce evrede, olumlu değişimin devam ettirilmesi için eğitim önemlidir. Fonksiyonel aile danışmasında ustalaşmak ve etkile müdahaleler yapmak için danışmanın birbirinden farklı üç beceriyi geliştirmesi gerekmektedir. Bu beceriler:
Kavramsal Beceriler
Teknik Beceriler
Kişiler Arası Beceriler ( sf 241)
GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLARI
Fonksiyonel aile danışması sağlam temellere dayanır. Bu yaklaşım etkili bir danışma için gerekli olan fakat yeterli olmayan özel kişiler arası becerisi olan danışmanları önemli görür. Ayrıca hasta davranışlar üzerinde odaklaşır ve bunları sistem perspektifi içinde almaya çalışır.
Sistemin sınırlı yanlarını şöyle sıralayabiliriz: Duyguların içsel fonksiyonlarını küçümser. Ayrıca özel gizli davranışlar üzerinde çok fazla durur. Ancak bilişsel ve duygusal yönler ile yeterince ilgilenmez. Değerlendirme aşamasında ailenin danışmandan uzaklaşma olasılığının olmasıdır.( sf 243)
BÖLÜM 9
AİLE DANIŞMANLIĞINDA POSTMODERN YAKLAŞIMLAR
Modernist aile danışmanları ailede içgörü geliştirmeyi farklılaşmayı artırmayı sınırları ve görevleri yeniden belirlemeye çalışırlar. Modernist anlayışa göre psikolojik danışmanlar becerikli bir araştırmacıdır ve ailenin patalojisini çözmeye yardım eder. Ailedeki problemi yine aile içindeki etkileşim kalıplarını inceleyerek çözmeye yardım eder. Çoklu kültürün etkilerini göz ardı eden modernist aile danışmanları ailenin objektif standart ve sağlıklı bir yapıya ulaşmasına yardımcı olurlar.(s. 246)
Modernist anlayıştaki aile yaklaşımları aileleri yeniden ayarlanabilir programlanabilir bir makine gibi ele almışlardır. Aile içi etkileşim kalıplarına odaklanan aile grupları aile üyelerinin bireysel yaşantılarını ve duygularını göz ardı etmişlerdir.  Modernist aile danışmanları bir uzman olarak ailede fonksiyonel, fonksiyonel olmayan etkileşim kalıplarını objektif tarzda inceleyerek ailenin daha sağlıklı yapılanmasına yardımcı olurlar. Yapısal aile danışmasından örnek verecek olursak:
Aile danışmanı ilk olarak aileye katılarak onlarla tek tek ilgilenerek tüm aile üyelerini tanıdığı mesajı verir.
Aileye katılım gerçekleştikten sonra ailenin etkileşim kalıpları incelenir. Bunun için aile haritası çıkartılarak alt sistemleri sınırların geçirgenliği koalisyonların varlığı belirlenmeye çalışılır.
Aile yapısı teşhis edilerek ailede işlevsel olmayan davranış dizileri belirlenmeye aile üyelerinin nasıl etkileşimde bulunduğuna denge ve homeostazisini nasıl başardığına bakılır.
Ailedeki sıkıntılı davranış örüntüleri belirlendikten sonra bunlar değiştirilmeye çalışılır. Danışman bunun için yoğun çaba harcar.
Son olarak ailenin kimliği alt sistemleri sınırları ve birbirine bağlı özellikleri geliştirilerek danışma süreci sonlandırılır.  (s. 247)
Postmodernistler objektif bilgiyi, kesinliği ve evrenselliği ret ederler. Bu düşünceye göre evren bileşenlerinden ayrıştırılıp tekrar tersi bir süreçte yerlerine yerleşen mekanik bir yapı olarak anlaşılmaz. (s. 247)
Postmodernist aile danışmanları ailenin nasıl organize olduğu ve yaşamlarına ne anlam verdikleri ilgilenirler. Aile danışmanları aile üyelerine yeni bakış açıları kazandırarak problemlerine alternatif çözüm yolları bulmalarına yardımcı olurlar. Postmodern aile danışmanları ailenin gerçeğini değiştirmeleri ve yaşamlarını yeniden belirmeleri için dile büyük önem verirler. Postmodern anlayış ile modernistler arasındaki farklar şu şekilde ifade edilmektedir:
Modernistlere göre bilgi objektiftir ve kişiden bağımsızdır. Postmodernistlere göre bilgi sosyal olarak oluşturulmuştur ve bağımlıdır.
Modernistlere göre dil simgeseldir ve gerçeğin fotoğrafını kesin olarak ifade eder. Postmodernistlere göre dil ona yüklediğimiz anlama göre yaşanan gerçeği ifade etmenin yoludur.
Modernistlere göre sosyal sistem sibernetiktir, düzenlidir, roller ve yapı ile sosyal birimler belirlenir. Postmodernistlere göre sosyal sistem sosyal tabakalar halindedir ve sosyal etkileşimlerle oluşur.
Modernistlere göre terapi bir uzman ve yardıma ihtiyacı olan bir kişi arasındaki etkileşimdir. Postmodernistlere göre terapi ise farklı yaşantıları ve perspektifleri olan kişiler arasındaki birlikte çalışma işbirliğidir. ( sf 248- 249 )
ÇÖZÜM ODAKLI AİLE DANIŞMASI
Çözüm odaklı aile danışması stratejik aile danışmasından özellikle MRI ( Mental Research Instıtude ) gelmiştir. Çözüm odaklı danışmanlar danışanın getirdiği problemle pek fazla ilgilenmezler. Problemden ziyade çözüm üzerine odaklandıkları için ailede problemin neden ve nasıl ortaya çıktığı ile ilgili çok az şey söylemiştir.( sf 250)
Aile danışmanı danışma sürecinde gerçeği araştıran bir uzman gibi davranmak yerine anlamlarını belirlemeye çalışan bir dil kullanımına özen gösterir. Çözüm odaklı aile danışmanları çözüm konuşmaları ile ailenin kendi gerçeğini bulmaları ve kendi çözümlerini yapılandırmaları için yardım ederler. İşe yarar çözümler ailenin kendisini stratejik temelli ailenin kendi çözümlerini bulmalarına göre tasarlanmıştır. Çözüm odaklı aile danışmasının ilkelerinden bazıları şunlardır:
Çözüm odaklı aile danışmasının temeli sosyal yapısalcılıktır. Ailenin sosyal kültürel çevresini ele alır.
Aileler problemle ilgilenirken şaşırırlar, tutulup kalırlar.  Çözüm odaklı aile danışması ailenin işe yaramayan bu davranışlarını değiştirerek onların daha pozitif, aktif tarzda davranmalarına yardımcı olurlar.
Çözüm odaklı perspektifinde anahtar öğe problemin ne olduğunu belirlemek değil ne olmadığını belirlemektir.
Çözüm odaklı aile danışması ailenin probleminin tarihçesine odaklanmaz. Problemin nedenini öğrenmek gerekli değildir.
Ailelerin gerçekten değişim istemeleridir. Danışman ve aile işbirliği yapmalıdır.
Küçük bir değişim yeterlidir. Küçük bir değişim ailenin cesaretlenmesine ve değişim sürecini devam ettirebileceklerini fark etmelerine yardımcı olur. ( sf 251- 252)
Çözüm odaklı aile danışmasının genel amacı ailelerin çözüm sürecine girmelerini sağlamaktır. Çözümün problemi etkili çözecek şekilde olması gerekli değildir. Aile danışmaya açılmayı bekleyen kapılar gibi şikâyetlere gelirler. Değişim için danışmaya gelen aileler direnç göstermezler.( sf 252)
Çözüm odaklı aile danışmasının 7 farklı varsayımını şöyle sıralayabiliriz:
Direnç kullanışlı bir kavram değildir. Aileler değişime isteklidir.
Değişim kaçınılmazdır. Danışman uygun dili kullanarak aileye çözüm olasılıklarını gösterir.
Yalnızca küçük değişimler yeterlidir. Aile bir kez küçük değişim için cesaretlendirilirse büyük değişimleri kendisi aramaya başlar.
Aile güçlüdür ve değişimin kaynağı ondadır. Danışman probleme veya patolojiye odaklama yerine ailenin güçlü yönlerine odaklanarak olumlu değişime yardımcı olur.
Asıl problem başarısız çabalardır. Ailenin yanlış çözüm yollarını tekrarlaması nedeniyle problem varlığını sürdürür.
Problemi çözmek için çok şey bilmeye gerek yoktur.
Çoklu perspektif. Gerçeğin doğru ve tek yolu yoktur. (s. 252- 253)
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLER
Çözüm odaklı aile danışması yapılandırmacı bakış açısını benimser. Danışman ailenin danışma sürecinde kendi gerçeğini bulmasını ister. Çözüm odaklı aile danışmanı onlara çözüm yollarını göstermez kendi problemlerini yine kendilerinin uzmanlarıdır, danışman ise ortak bir çözüm diyalogu oluşturmada uzmandır. Çözüm odaklı aile danışmasının kullandığı tekniklerden bazıları şunlardır: (s. 253- 254)
Problemi ortak yaratma:  Danışma sürecinde problemi çözmek için danışman ile aile arasında üretici bir uyum sağlanmalıdır.
İkincil değişimler: Bazı şeyleri farklı yollardan yapmak anlamına gelir.
Övgü: Çözüm odaklı danışmaya göre övgü ailede evetlerin oluşmasına yardımcı olur.
İpucu: Ailedeki genel davranışları yansıtmak için kullanılır.
Maymuncuk:  Ailelerin kendilerine farklı bir bakış açısı getirmelerine yardımcı olmaktır.
İstisnalara odaklanma: ailedeki negatif ya da pozitif durumlar üzerine ya da aile bir amacını gerçekleştiği zaman kullanılabilir.
Mucize sorular: aile üyelerine kendi durumları ile ilgili çözüm önerileri getirmeleri sağlanır. ( sf 254- 255- 256)
YAKLAŞIMIN GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLARI
Güçlü yanları şunlardır:
Çözüm odaklı aile danışması somut ve ailenin hikâyesi ile yönlendirilir. Ailede bir değişim yapmadan önce onların yaşantıları alınır.
Ailelerin kendi konumlarını ve fırsatlarını fark etmelerine yardımcı olur.
Klinik anlayışa sahip değildir, değişime odaklanır.
Danışmanlar ailelerin kendi kaynaklarını kullanmalarına yardımcı olurlar.
Küçük değişimler gibi ulaşılabilir amaçlar önemsenir.
Sınırlı yanları ise geçmişe odaklanamaması, aileler hazır oldukları halde kısa sürede danışma sürecinin sonlandırılması, terapötik konulara girilmemesi sınırlı yanları arasında sayılır. (s. 256- 257)
ÖYKÜSEL AİLE DANIŞMASI
Öyküsel aile danışması postmodern ve sosyal yapısalcı felsefeyi temel almıştır. Bu danışmaya göre her insan kendi öyküsünü yaşar. Bu nedenle dünya yorumlarken öyküsel bir yol izlenir. Öyküsel danışmanlar ailelerin kendi biricik ve alternatifli öykülerini geliştirmeleri bu şekilde de yaşamlarında farklı stratejiler ve yeni tercihler yapmalarına yardımcı olurlar. Aileler öykülerini değiştirerek yaşamlarını değiştirirler. (s. 257)
DANIŞMA SÜRECİ VE TEKNİKLERİ
Danışma sürecinde ailenin tanımladığı problem danışmanın ikna edici konuşmaları ile aileden dışsallaştırılarak problemin kişiselleşmesi yerine bağımsız hale getirilmesi sağlanır. Öyküsel aile danışmanları problemin nedeni yerine problemin aile ilişkilerini nasıl etkilediğine odaklanırlar. Aileler kendilerinden ve ilişkilerinden problemi çıkartarak dışlarlarsa problemi bağımsız olarak ele alabilirler. (s. 258)
Öyküsel aile danışmanları ailenin geçmiş problemli durumlarından kendilerini ayırmalarına ve kendilerine yeni kontrol edilebilir hikâyeler yapılandırmalarına yardımcı olurlar. Bu sürece yeniden yazma denir. Yeniden yazma ailenin yaşamlarını ve ilişkilerini yeni bir öykü ile belirlemeyi kapsar. Bazen bu süreç müzik şiir kullanılarak yaratıcı bir tarzda yapılabilir. (s. 259)
Öyküsel aile danışmasında kullanılan bazı teknikler şunlardır:
Problemi dışsallaştırma: Dışsallaştırma ile danışman aile bireylerinden bağımsız olarak problemi arar.
Problemin bireyi etkilemesi: Bireyin farkındalığını ve objektifliğini arttırır.
İkilemleri çıkarma: ailenin problemin olası yönlerini incelemesini sağlar.
Engelleri tahmin etme: engeller tahmin edilirse veya planlanırsa oturumlarda bunlar etkili şekilde ele alınabilir.
Soruları kullanma: ailenin sıkıntılarını danışma sürecine getirmelerine ve bunu kendi kaynakları ile nasıl ele alıp başa çıkabileceklerini incelemesine yardımcı olur.
Mektup: Oturum sonrası aileye mektup yazma öyküsel aile danışmasında oldukça önemlidir. Aileye yazılan mektup oturumdaki konuşmalardan farklı olmamalıdır.
Kutlama ve belge: öyküsel aile danışmasının en önemli tekniğidir ve danışma sürecinin sonlanmasını sağlar. Bunlar problemin ortadan kalktığının somut göstergeleri olarak hizmet ederler. Kutlamalar bir bayram havasında olmalı ve pasta kek gibi yiyeceklerle bir başarıyı ifade etmelidir.( sf 259- 260- 261)
YAKLAŞIMIN GÜÇLÜ VE SINIRLI YANLARI
Ailenin geçmişinden ziyade gelecekte kendilerini yeni hikâyeler yazmalarına destek olunması diğer bir güçlü yönüdür. Öyküsel aile danışmasının başarılı olduğu durumlar eş ilişkileri madde bağımlılığı şizofreni ergen cinselliği AİDS öğrenme bozukluğu ve kaygı.
Sınırlı yanları ise uzman konumunu tercih etmemeleri aileleri kendi sorunlarını çözebilen ve kendi yaşamlarına uygun hikâyeler yapılandırabilecek potansiyelde görmeleri özellikle karşısında otorite figürü görmek isteyen kültürden gelen aileler için yararlı olmayabilir.  (s. 262)
BÖLÜM 10: SPESİFİK KONULAR
AİLE İÇİ İLETİŞİM
Aileyi nasıl güçlendirebiliriz? Bu soruya uzmanlar çok kısa cevap vermektedir. İletişim. Bunu söylemek kolaydır fakat bunu başarabilmek için uygulamaya ve planlamaya ihtiyaç vardır. İletişim bilim insanla ilişkili bir bilimdir. İnsanların sinyalleri ve mesajları nasıl gönderip algıladığı ile ilgilenir. Eğer iletişim yalnız kişiler arası bir fenomen olarak görüşürse hata yapılır. Yapılan araştırmalarda bireylerin şu an ki aile fonksiyonlarının kendi aile menşeileri ile olan yaşantılarına dayandığını göstermektedir. Çünkü bu tür yaşantılar içselleştirilir. Yani aile menşei şu anki aile yaşamını etkileyen temel belirleyicidir. Yine bireylerin eşler ile olan ilişkilerinin ebeveynlerinin ilişkisine benzediği görüşmüştür. Kişiler arası yaklaşım ise tüm aileyi ele alır ve üyelerin birbirlerini nasıl etkilediği sorgulanır. ( sf 266- 267)
Aileler birbirleriyle ilgilenme, mutabakata varma ve konuşma eğitimine göre üçe ayrılır. Bunlar:
Uzlaşmalı aileler: ebeveyn geleneksel rollere sahiptir. Toplumda babanın liderlik rolünü annenin basmakalıp kadınlık rollerini sürdürmesi gerektiğine inanırlar. Bu tip aileler çocuklarına da geleneksel cinsiyet rolü için baskı yaparlar. Erkek çocuklar daha az engellenir işbirliği yapmamasına veya saldırganlığına daha müdahale edilir. Ancak kız çocuklarının saldırganlığına engel olunur ve onların kadınlık rollerini benimseyerek sosyalleşmesine dikkat edilir.
Çoğulcu aileler: erkekler kendilerini geleneksel roller içinde tanımlarlarken; kadınlar hem kadın hem de erkek rollerini birlikte benimserler. Yani kadınlar geleneksel olarak çocuk bakımı sıcaklık gibi rollerin yanı sıra yetenekli ve mantıklı olma gibi rolleri üstlenir. Bu çiftler çatışma çözümünde başarılı olmalarına rağmen önemli konuları tartışırken saldırganlaşabilirler. Bu aileler erkek çocuklarından basmakalıp rolleri beklerken kız çocuklarından beklentiler yoktur.
Koruyu aileler: babanın toplum içinde liderlik rolünü annenin basmakalıp rollerini sürdürmesi gerektiğine inanırlar. Erkekler atılgan yetenekli ve mantıklı rolleriyle kendilerini gösterirken kadınlar hem kadın hem de erkek rollerini sürdürmede yetersizdirler. Önemli konularda tartışmadan kaçınan bu tip ailelerde sözel saldırganlık iletişim biçimi yaygındır.( sf 268-269)
EŞLER ARASINDA İLETİŞİM
İletişim iki insanın karı-kocanın yüz yüze birbirine mesaj verip birbirlerinden mesaj alma davranışlarıdır. İki insan birbirlerine açılmalıdırlar. İki ayrı dünya olan kadın ile erkeğin karı koca birlikteliğinden dünyalarını birleştirme davranışlarıdır. (s. 271)
Son yıllarda eşler arasında neden iletişim kopukluğu olduğu üzerinde çok fazla araştırma yapılmaktadır. Kadın ile erkek arasındaki duygusal farklar kısmen biyolojik olsa da çocukluğa, kız ve erkeklerin içinde bulundukları birbirinden ayrı duygusal dünyalara kadar izlenebilir. Yapılan araştırmalar ebeveynlerin kızlarla erkeklere duygularla baş etmede farklı ders verdiklerini göstermiştir. Aileler duygular hakkında kızlarla daha çok tartışırlar. Kızlar erkeklerden daha önce konuşma yetisini kullandıkları için duygularını açıklamakta daha deneyimli olur. Erkekler yalnızlık, katı bir bağımsızlık ve özerklikle gurur duyarken kızlar kendilerini bir bağlantı ağının parçası olarak görürler. Kısacası duygusal öğrenimdeki bu ayrılıklar çok farklı becerilerin oluşmasına yol açar. (s. 272)
Kadınlar ile erkekler arasında muazzam farklılıklar olduğunu anlamalı ve bunların iyi yada kötü olmadığını bilmelidir. Eşler bu farklılıkları nazik sevgi dolu ve etkili bir iletişimle aşmayı öğrendiklerinde romantik bir ilişkiyi ömür boyu sürdürme şansı artar. Eşler arasındaki ilişkiyi sürdürmeye yardımcı olan veya bozan aile içi konular değil daha çok bu konuların eşler arasında nasıl tartışıldığıdır. Fitzpatirick ve Ritchie aile içi konuları ele alma ve tartışma bakımından üç ayrı evlilik ve aile betimlemişlerdir. Sf (273)Bunlar:
Bağımsız Çiftler: aile bağımsız çiftler tarafından yönetilir. Aile içinde açıklık önemsenir ve mutabakat için baskı yapılmaz. Bu tip ailede açıklık ödül olmadan görülür.
Geleneksel Çiftler: bu çiftler uzlaşmacı yönlerini ebeveynlik ilişkilerinde gösteririler. Çiftlerin yaşam felsefesi birbirine benzer. Her ikisi de iyi bir evlilik için bazı kişisel bağımsızlıklardan özveride bulunmak gerektiğine inanırlar. Çatışmalardan kaçınan çiftler ancak önemli konular tartışılar.
Ayrı Çiftler: bu ailede ebeveynler koruyucu rolünü üstlenmişlerdir. Bütün aile üyeleri mutabakata sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ailede çok az samimiyet vardır. Çiftler basmakalıp kadın erkek rollerini sürdürürler. Her iki eşte evliliği sürdürmeleri gerektiği hissi vardır ve bunu yapmaya çalışırlar. Çatışmalardan kaçınırlar ve duygularını birbirlerine ifade etmezler. (s. 274)
Konuşmacı/Dinleyici Tekniği
Eşler arasındaki ilişkiyi güçlendirme programlarında konuşmacı/dinleyici tekniği anahtar rol oynar. Bu programlarda amaç eklerin nasıl etkili iletişim kurabileceklerini problem karşısında nasıl bir takım olarak çalışabileceklerini samimiyete zarar vermeden çatışmayı nasıl yöneteceklerini öğretmektir. Ayrıca eşler arasındaki sevgi ve arkadaşlık bağları da güçlendirip korunur.  (s. 275)
EBEVEYN-ÇOCUK İLETİŞİMİ
Yavuzer’e göre ana-babaların çocuklarına korku silahını çevirmeksizin sorumlu, işbirliğine yatkın, kendi kendini disipline eden yapıcı ve yaratıcı bireyler yetiştirebilmeleri ancak onlarla kuracakları sağlıklı ve iletişim ortamına bağlıdır. Bu da anne babaların susmayı öğrenip çocuklarını dinlemeleri ile mümkündür. Başka bir deyişle çocuklarla ilişki kurabilmenin tek yolu önce çocuğu duymak dinlemek ve dediğini anlamaya çalışmaktır. (s. 277)
Ebeveyn çocuk arasındaki iletişim çocukların gelişimi üzerinde çok fazla etkiye sahiptir. Araştırmalar çocukların yalnızlık, benlik saygısı, anlatım, cinsellik, roller vs. ebeveynlerine benzediğini göstermektedir. Yine ebeveynlerin iletişim anlayışları ile çocukların iletişim anlayışları arasında benzerlikler bulunmuştur. Bu benzerlikler ilgili olarak Martin ve Anderson 3 iletişim biçimi üzerinde durmaktadır. Bunlar:
Tartışmacı İletişim: tartışmacı iletişim yapıcıdır çünkü tartışmalar bireye değil konuya odaklanır. Araştırmalar tartışmacı iletişimin olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Bu iletişim biçimini kullanan ebeveynler tartışma sırasında saldırgan olabilir anlamayabilirler. Ancak ebeveynler birbirlerine değil konuya odaklanırlar.
Atılgan İletişim: kişilik olarak başat, egemen ve güçlü olmayı gerektirir. Atılgan iletişimde birey hakkını korurken saldırgandır. Ancak atılgan iletişim başkalarının hakkını ihlal etmek değildir.  (s. 278)
Sözel Saldırgan İletişim: sözel saldırganlık diğer iki iletişim biçimine nazaran yıkıcı bir iletişimdir. Çünkü başkalarının benlik kavramına hedef alır. Sözel saldırganlık düşmanlığın bir biçimidir. Bu iletişimi kullanan bireyler sözel olarak başkalarına müdahale eder ve onları incitir.
Abrantes, ebeveynlere çocukları ile sağlıklı bir iletişim kurabilmeleri için şu önerilerde bulunmaktadır:
Dürüst bir iletişim geliştirin: Çocuğun rahat edebileceği duygularını açabileceği bir ortam yaratın.
İletişim için zaman ayırın: Çocuğunuzla konuşmak için belli bir zaman yaratın.
Çocuğunuzun nasıl hissettiğini sormayı alışkanlık haline getirin.
Çocuğunuzun mahremiyetine saygı gösterin.
Çocuğunuzu olduğu gibi sevin.  (s. 279)
BÖLÜM 11
ÇOCUK MERKEZLİ AİLE DANIŞMASI
Aile sistem teorisine göre aile üyeleri birbirine bağlıdır. Bir aile üyesindeki değişim diğer üyelerini ve bütün aileye etkilemektedir. Bir sorunu ya da kronik rahatsızlığı olan bir çocuğa bireysel olarak odalaşmak hatalı olur. Yalnızca çocukla danışma yapılsa bile aile içindeki karşılıklı ilişkiye mutlaka bakmak gerekir. Yalnızca çocukla yapılan danışmanın da bir aile danışması olarak ele alınması yanıltıcı olmaz. Çünkü yapılan araştırmaların çoğu çocukta görülen bir problemin asıl kaynağının aile olduğunu göstermektedir.  (s. 286)
Çocukla danışma alanında en göze çarpan özellik çeşitli tedavi yöntemlerinin gelişmesi olmuştur. Çocuklar için analitik yönlendirmesiz ve aktiviteye dayalı grup danışmaları ve bazı durumlarda ebeveynleri de kapsayıcı çalışmalar yapılmıştır. ( sf 287)
DANIŞMA SÜRECİ
Yetişkinlerle yapılan danışmaya nazaran çocuklarla yapılan danışmada danışmanın kiminle ilişki kuracağını açıkça belirlemek kolay değildir. Bunun en önemli nedeni çocuğun danışma hizmetini kendisinin aramamasıdır. Genellikle çocuk ebeveyni veya onunla ilgili yetişkin tarafından danışmaya getirilir. Bazı durumlarda çocukla danışma yaparken danışma sürecine ebeveynler öğretmenler ve diğer ilgili kişiler de katılır.
Çocuklar danışmaya gelirken korkularını da beraberinde getirir. Danışmanı ‘ kafa doktoru ‘ ya da ‘deli doktoru’ olarak algılayabilirler. Genellikle danışmanlar ilk görüşmede birkaç dakika ayırarak çocuğun bu korkularını gidermeye çalışır. Bu ilk girişten sonra danışman çocukla ev, okul, arkadaşlar ve diğer ilgileri hakkında konuşmaya başlar. Konuşamayan veya oldukça anksiyeteli çocuklarla ilk bir iki oturum yalnızca oyun terapisi tekniği kullanılabilir. Bu teknikle danışman çocukla hem ilişki kurmaya çalışır hem de onun hakkında bilgi toplar. Bazı danışmanlar sürecinin nasıl olacağını ve çocuktan neler beklediğini açıklamak isteyebilir. (s. 289)
Danışma sürecinin basamakları sürecinin basamaklarını Thompson ve Rudolph şu şekilde sıralamaktadır:
1.Adım: Aktif Dinleme ile İlgili Problemi Belirleme
2.Adım: Çocuğun Beklentisini Belirginleştirme
3.Adım: Problemi Çözmek için Neler Yapılabileceğini Açıklama
4.Adım: Problemi Çözmek İçin Yeni Şeyler Açıklama
5. Adım: Problem Çözme Yollarından Birini Denemek İçin Taahhüt Etme
6. Adım: Danışmayı Kapatma.  (s. 290- 291)
Ebeveynle Çalışma: Geleneksel danışmada genellikle danışma ile birlikte çalışan sosyal hizmet uzmanı haftada bir kez ebeveynle görüşürü. Danışman çocuğa olduğu kadar ailesine karşı da sorumludur. Ayrıca danışmanın devamı çocuğun kendisinden çok ailenin motivasyonuna bağlıdır. Robson ebeveynle çalışırken dikkat edilecek hususları şöyle sıralamaktadır:
Çocukla haftada bir kez danışma yapılıyorsa ebeveynlerle haftada bir veya iki kez buluşur.
Ebeveynle yapılan 10- 15 dakikalık kısa buluşmalarda hastane veya ofisten faydalanabilir. Çocuk ve ebeveynle haftada bir kez buluşma terapötik değişim için faydalıdır.
Çocukla görüşülmeden önce ebeveynler yaşamlarında beklenmedik ve önemli bir olayla karşılaştıklarında danışman ile ilişki kurabilmeleri için cesaretlendirilmelidir.
Danışman önemli konularda bilgi almak için aileye başvurur. Çocuk danışma sürecinin sonunda değişecekse aile bunu kabullenmeye hazır olmalıdır. Çocuk ile ebeveynle birlikte yapılan bir oturumda ebeveyne çocuğun kendileri ile tartışmaya girip girmediği sorulmalıdır. Eğer aile içinde tartışma hoş görüşmüyorsa çocuktaki semptomların çoğu bastırılmış duyguların bir ifadesidir. Bu durumda danışman çocuk ile ebeveyn arasında daha açık ve demokratik bir ilişki kurmaya çalışmalıdır. ( sf 292 )
Grup Danışması: Grup danışmasının en önemli özelliği çocuklarla da uygulanabilir olmasıdır. Bununla birlikte çocukla yapılan grup danışması çocukların duygusal, zihinsel, sosyal gelişim süreçlerine ve önceki grup yaşantılarına göre adapte edilmelidir. Çocuklar yetişkinlere nazaran danışmana daha çabuk güvenirler ve daha çok yapısaldırlar.  (s. 293)
Oyun Terapisi: Oyun terapisi çocuğun doğal olarak kendisini ifade etme aracı olduğunu temeline dayanır. Çocuk oyun ile kendi duygu ve problemlerini ortaya çıkartır ve çocuklar üzerinde etkili bir müdahale biçimidir.

Oyun terapisi yönlendirici olabileceği gibi yönlendirici olmayan biçimde de olabilir. Danışman ne bir eğitimci ne bir denetimci ne de bir ebeveyn konumundadır. Danışman çocuğu anlamaya çalışır ve çocuğa içten, samimi bir ilgi gösterir. Danışman daima izin verici ve kabul edici olmalıdır. Çocuğa saygı gösterir, içten ve dürüst davranır. Danışman çocukları sevmeli ve onları gerçekten anlamalıdır. Danışmanın çocukla danışma ortamının dışında bir yaşantı geçirmiş olması ona bu ortamda da yardımcı olacaktır. (s. 293- 294).
http://sosyalcalisma.com/aile-danismanligi/


       İletişim@Randevu 

gsm 0553 866 86 30

pozitifid@gmail.com 
           
      Perihan Yilli ile  Psikolojik Danışmanlık; “Çocuk,yetişkin,çift ve aile danışmanlığı.Kişisel Gelişim  Danışmanlığı,Koçluk Hizmetleri”  
      Nefes Terapisti, Holoterapi, Reiki Nlp Uzmanı, Access Conciousness Bars                             Uygulamacısı Objektif Testler (zeka,kişilik,gelişim,beceri) Uygulama ve Raporlama


Şımartılan Çocuklar Ağır Bedeller Ödüyor

 /
Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesli, çocuklarını öylesine el üstünde tuttu ki artık günümüzde ergenler arasında salgın gibi yayılan bir zihinsel rahatsızlığa neden oldular.
Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor.
“Bu kuşağın ebeveynleri önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, çocuklarının hayatını mümkün olduğunca basit ve kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar” diyor Dr. Carr-Gregg.
“Dışarıdan bakıldığında bu hayranlık duyulacak bir şey çünkü hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz ama böyle davranmak onlara dirençli olma konusunda hiçbir şey öğretmediği gibi, evden ayrılıp dünyayla yüzleştiklerinde çok savunmasız olmalarına neden oluyor.”Bir “kar küreyici” ebeveyn, çocuklarının okula otobüse binerek ya da yürüyerek gitmesini istemek yerine onları okul kapısına kadar bırakıyor.
Çocuklarına en son cihazları ve oyuncakları alıyor, çocukları hiç sürece katmadan çamaşır yıkıyor, evi temizliyor, yemek ya da ütü yapıyorlar, kızlarının ya da oğullarının ev ödevlerini zamanında yapıp teslim etmesini sağlıyorlar.
Dr. Carr-Gregg giderek yaygınlaşan bu ebevyn yaklaşımının, çocuklarına yeterince zaman ayıramadığı düşünen anne babaların suçluluk duymasından kaynaklandığını düşünüyor.“Bu kısmen de, ailelerin küçülmesinden ve ebeveynlerin çevreden daha az destek almasından kaynaklanıyor” diyor Dr. Carr-Gregg.
“Ebeveynlerin artık çok az zamanı var, kendilerini suçlu hissettikleri için de çocuklarını çok fazla şımartıyorlar.” Dr. Carr-Gregg’e göre, bunun tek sonucu, şımartılmış ve fazla üstüne düşülmüş bir kuşak değil; gençler kendi problemleriyle başa çıkmaktan aciz oldukları için muazzam bir zihinsel sağlık kriziyle de karşı karşıya kalıyorlar.
Depresyon, kaygı, madde bağımlılığı ve intihar oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirtiyor Dr. Carr-Gregg.“Gençlerin dörtte biri, okuldan mezun olmadan önce ciddi bir psikolojik problem yaşamış olacak, bu da onların çok zayıf bir kuşak olduğunu gösteriyor.” “Bu aslında çok ironik bir durum çünkü bizler Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Vietnam Savaşı’nı gördük ama psikolojik bakış açısından bu çocuklar, ebeveynlerinden ya da onların ebeveynlerinden daha az dayanıklılar.”
Dr. Carr-Gregg, ebeveynlerin, çocuklarına zor işler yaptırarak onların daha büyük zihinsel sağlık krizleriyle karşılaşmamalarını sağlayabileceklerini söylüyor.
“Temel kural, ‘çocukların kendilerinin yapabilecekleri işleri onların yerine yapmamak’ olmalı,” diyor. Yani, çocukları okula giderken otobüse ya da bisiklete bindirmek veya toplu taşımayı nasıl kullanacaklarını öğretmek gerekiyor. Ayrıca çocukların düzenli olarak yaptıkları ev işlerinin olması, teknoloji kullanımlarının sınırlanması ve belli bir yaşa geldiklerinde, paranın değerini anlayabilmeleri için yarı zamanlı bir işe girmeleri gerekiyor.
“Onları böyle el üstünde tutmayı bırakmalıyız artık, bu durum akıl almaz boyutlara ulaştı.” “Konuştuğum çocukların pek çoğu hayatında yemek yapmamış, hatta kendi yataklarını bile kendileri yapmıyor, odalarını kendileri toplamıyorlar. Çamaşırlarını kendileri yıkamıyor, gömleklerini kendileri ütülemiyorlar.”

İşte “kar küreyici” ebeveyn olmadan çocuklarınıza ilgi göstermenizin yolları:
• Uykularını tam alsınlar
Uyku en önemli öğrenme ve ders çalışma aracıdır çünkü yeterince uyumayan çocuklar, “huysuz ve memnuniyetsiz olur, iyi öğrenemez.”
• Sağlıklı bir kahvaltı yapsınlar
Araştırmalar, okul çocuklarının yüzde onunun kahvaltı yapmadığını, yüzde on beşinin ise sağlıksız gıdalar yediğini gösteriyor. Bu çocuklara nörolojik olarak bir şey öğretilemez.
• Teknoloji kullanımını yönlendirip sınırlayın
Dr Carr-Gregg, ebeveynlerin çoğunun, çocuklarının internet ve video oyunlarını sınırlamak için kullanabilecekleri araçlardan haberdar olmadığını söylüyor. Ebeveynlerin, çocuklarının ödevleri için araştırma yapmak için internete girmelerine izin verirken dikkatlerini dağıtacak sosyal medya kullanımını engellemek için bu programları kullanmaları gerekiyor.
• Çocuklarınızla konuşun. Birlikte, masada yemek yiyin.

Ebeveynler, çocukları küçükken onlarla birebir sohbet etmeye yeterince vakit ayırmıyorlar. Birlikte sofraya oturmak ise akademik başarının artmasına ve dil gelişimine katkı sağlarken, alkol ve madde bağımlılığına karşı koruma sunacaktır.

Konu ile alakalı Perihan Yıllı yazılarından birkaç örnek;








        “İhtiyaçlarımızı ve kendimizi anladıkça güzele ulaşırız”    

                                          &Her şey sende ve doğada gizli…